 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/587
K: 1992/26
T: 29.01.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "şuf"a davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.9.1989 gün ve 620-473 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 7.3.1990 gün ve 3023-3265 sayılı ilamı:
(..Şuf'a hakkının tapuda yapılan satışın öğrenilmesinden itibaren bir ay içinde kullanılması gerekir. İştirakçi ortaklarda da bunlardan satışı en geç öğrenenin öğrenme tarihine göre bir aylık hak düşürücü süre saptanır. Diğer ortakların daha önce öğrenmesi önem taşımaz. Bu hak her türlü irade bildirimi ile kullanılabileceği gibi doğrudan doğruya dava açmak suretiyle kullanılabilir. Dava dışı kullanılan irade bildirim süreyi koruyacağından yasal süresi içinde her zaman dava açılabilir. Şuf'a hakkı tapudaki satış işleminden sonra doğacağından şuf'alı payın daha önce satılacağının öğrenilmesi veya hak sahibine vaki satın alma teklifinin kabul edilmemesi hiçbir hukuki değer taşımaz. Davalı hak düşürücü süre geçirildiği savunmamasında bulunmuşsa bunun ispat etmesi gerekir. Bu konuda tanık dahil her türlü delil ikamesi mümkündür. Önce davalı delillerinin daha sonra varsa davacı delillerinin toplanması gerekir.
Olayımızda; 26.4.1985 tarihinde yapılan satış üzerine 13.10.1986 tarihinde dava açılmıştır. Davacı taraf satışı 27.9.1986 tarihinde öğrenildiğini bildirmiş davalı taraf ise satışın daha önceden bilindiğini hak düşürücü sürenin geçirilmiş olduğunu savunmuştur. İddia ve savunmaya ilişkin olarak dinlenen taraf tanıklarının satışın öğrenilmesi hakkında hiçbir beyanda bulunmadıkları anlaşılmaktadır. Tanıkların satışın iddia edildiği gibi sonradan öğrenildiği veya daha önceden bilindiğinin kabulüne elverişli bir bilgi vermemişlerdir. Mahkemece kabul edildiği şekilde mirasçılarından birinin taşınmazın bulunduğu yer dışında görev yapan bir kişi olması satışı öğrenmesini engellemeyebilir. Bu itibarla şahitlerden bu konuda bilgi alınması zorunludur. Şahitlere satışın öğrenilişi ve tüm mirasçıların bu konudaki bilgileri sorulmalı ve sonucuna göre davanın süresinde açılıp açılmadığı mütalaa olunması gerekir. Bu yön üzerinde durulmaması doğru değildir. Tanıklar tekrar celp olunarak bu konuda da dinlenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bundan zuhulle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle; yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taşınmaz mal mülkiyetinin yasadan doğan daraltımlarından (takyitlerinden) biride önalım (şuf'a) hakkıdır. Yasal önalım hakkı, yenilik doğuran inşai bir haktır. Paydaşa, bir payın üçüncü kişiye satılması durumunda, o pay alıcıya neye mal olduğu ise (satış bedeli, tapu harç ve masrafları) o miktar ile belirli süre içinde satım alma yetkisini verir. Önalım hakkının kullanılması için, öngörülen süre, satışın öğrenildiği tarihten itibaren bir aydır. Somut olayda davalı taraf, davacının satışı öğrendiği tarihten itibaren bir aylık yasal süreyi geçirdiğini ileri sürmüştür. Bu durumda, öncelikle davanın süresinde açılmış olup olmadığının kesin olarak saptanması gerekeceği kuşkusuzdur.
İştirak halinde mülkiyet üzere bulunan taşınmazlarda anılan bir aylık sürenin hesabında, satışı en geç öğrenmiş bulunan iştirakçinin öğrenme tarihi başlangıç yapılır. Bu itibarla, uyuşmazlığın niteliğine göre davanın yasal süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkin olarak ve tamamen kurala yönelik bulunan ve Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru değildir. O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü, ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 29.1.1992 gününde oybirliğiyle karar verildi.