Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/557
K: 1991/637
T: 11.12.1991

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Hendek Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 13.2.1990 gün ve 356-41 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.12.1990 gün ve 8206-15327 sayılı ilamı:
(.. Ne var ki, Mahkemenin kabulü; dosya içeriği, toplanan kanıt ve belirlenen somut olgularla uygun ve uyumlu değildir.
Şöyle ki;
Davacı 1339 (1923) doğumludur. Eşinin davacıyı bırakarak Sapanca'ya yerleştiği kanıtlanmıştır. Yerleşim sahasına 10 dakika uzaklıktaki davaya konu yer üzerinde bulunan evde yalnız oturtmaktadır. Çekişmeli yer 18.620 m2 yüzölçümünde yetişmiş ürün veren fındık bahçesidir. Bu yerdeki sadece ev ve diğer binaların 52.160.020 lira değerinde olduğu uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenmiştir.
Tapuda 2.3.1988 günü yapılan temlikte satış bedeli 5 milyon lira peşin 5 milyon liralıkta 1.9.1988 tarihinde ödenmek üzere tesis edilen ipotek karşılığı toplam 10 milyon lira gösterilmiştir.
Ziraat Bankası Hendek Şubesinin yanıtına göre, savunmada ileri sürülen şekilde davacı veya eşi adına herhangi bir hesap açılmış değildir. Kooperatif üyeliği ise eskiden beri süre gelmekte olup tüm aylık ödemelerin satıştan önce ve sonra aksatılmadığı anlaşılmaktadır.
Ayrıca, davacı taraf, dosyaya arka yüzünde arazinin ilk ödemesi olarak davacıya 10.2.1988 de verildiği" yazılı ön yüzü iptal edilmiş 25 milyon liralık çek verilmiş ve duruşmada bunun güvence olarak verildiğinden söz edilmiştir.
Diğer 13 milyon liralık çekle ilgili bir revizyon sorulduğu, yaşlı bir kadının başvurduğu ve sonradan vazgeçtiği 15 milyon liralık çekle ilgili herhangi bir işlem yapılmadığı yolunda alakalı bankanın yanıtları dosyaya girmiştir. Bankaya başvuruda bulunan yaşlı kadının davacı olduğu kanıtlanmış değildir. Olaya çek hukuku açısından bakıldığından dosyaya verilen çek fotokopilerinin davacıyı bağlayıcı hiç bir yönü yoktur. Kaldı ki davalıya bu çek defterinin hangi tarihte verildiği ve satış ve çeklerde yazılı ödeme tarihlerinde karşılığı olup olmadığı sorulmamış en azından savunmanın doğruluğu denetlenmemiştir.
Ne var ki, davacının çek karşılığında herhangi bir para almadığı olgusu yanında kendisine çek verilmediği ve tertip yapıldığı yönündeki ısrarlı savunması karşısında değinilen hususlar sonuca etkili görülmemiştir.
Davacı tanıkları, andlı anlatımlarında davacının kandırıldığını, davaya konu alım satımda, bir şeyler döndürüldüğünü açıklamışlardır. Davalı tanıklarının verdiği bilgilerin ise uyuşmazlığın özü bakımından inandırıcı niteliği yoktur.
Bilindiği üzere bir sözleşmenin karşılıklı edimleri arasında açık ve aşırı fark bulunması gabinin tüm koşullarıyla oluştuğunun kabulü için yeterli değildir. Gabinin bu ögesi yanında Borçlar Yasasının 21. maddesinde sınırlı olarak sayılan ve subjektif öge adıyla nitelendirilen "Darda kalma", "toyluk", "deneyimsizlik" hallerinden birisini dahi karşı tarafın sırf çıkar sağlamak amacıyla sömürmesi ve sözü edilen üç halden biriyle karşı karşıya bulunan kişinin durumundan bilerek yararlanma olgusu da gerçekleşmelidir.
Bu açıdan somut olaya bakıldığında davacı savının tüm dosya içeriğiyle kanıtlandığının kabulü gerekir.
Hal böyle olunca, somut olayın kendine özgü özelliği de gözetilerek davanın kabul edilmesi gerekirken kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülmek suretiyle yazılı olduğu üzere reddedilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, olayda B.K.nun 21. maddesinde düzenlenen gabinin Yasada öngörülen objektif ve sübjektif unsurlarının kanaat verici biçimde oluştuğunun belirlenmesine göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 11.12.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06
  • Kısmi Kabul ve Kısmi Red Kararından Sonra 3/4 oranından indirimli icra vekalet ücreti 
  • 26.04.2025 09:11


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini