 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/53
K: 1991/131
T: 20.03.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "meni müdahale ve muarazanın men'i" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Fındıklı Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 30.11.1989 gün ve 1988/95-1989/97 sayılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 14.5.1990 gün ve 1989/21547-1990/8575 sayılı ilamı:
(.. Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davalının sair temyiz itirazları yerinde değil ise de; dava konusu taşınmaz 1976 yılında ölen müşterek muristen kalıp iştirak halinde mülkiyet hükümlerine tabi olduğuna ve taraflar dışında başka mirasçılarda bulunduğuna göre, davacının hissesi nispetinde müdahalenin men'ine karar verilmesi gerekirken taşınmazın tamamı hakkında müdahalenin men'ine karar verilmiş olması isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmaz, 1976 yılında ölen müşterek miras bırakandan kardeş bulunan taraflara ve dava dışı annelerine kalmıştır. Miras bırakanın ölüm tarihi itibariyle terekesi iştirak halinde mülkiyet üzeredir. Bütün hissedarların iştiraki ile yapılmış bir sözleşme bulunmadığı için Miras Hukuku açısından hissedarların tamamını bağlayıcı bir sözleşmenin varlığından söz etmek mümkün değildir. Ancak, taraflar miras bırakanın ölümünden sonra 1977 yılında kendi aralarında yaptıkları fiili kullanmaya ilişkin Özel anlaşmaya göre dava konusu taşınmazı ikiye bölmüşler ve çekişmeli yolu da davacının yaralanmasına imkan vermek üzere davalıya bırakılan kesin içerisine almışlardır. 1977 yılından beride kullanmaya ilişkin bu anlamaya aynen uyulmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki bu anlaşma taraflara bir mülkiyet hakkı bahşetmeyeceği gibi dava dışı diğer mirasçı annelerinin hakkına da etkili olamaz. Ne var ki; tarafların kendi aralarında serbest iradeleri ile yaptıkları ve uzun yıllar aynen uydukları fiili kullanmaya ilişkin bu anlaşmanın kendileri yönünden korunması gerektiğinin kabulü somut olayın özelliği de gözetildiğinde hakkaniyete uygun düşeceği aşikardır. Bu itibarla özel kullanma anlaşmasında davalı intifasına terk edilen ancak davacının yararlanmasına açık tutulması kararlaştırılan çekişmeli yolda davacının yararlanmasına engel olunmasının önlenmesi gerekir.
Mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle tarafların bu yerden birlikte yararlanmaları gerektiği vurgulanarak buna aykırı bulunan davalı davranışının önlenmesine dair verilen karar doğrudur. O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 20.3.1991 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.