 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/427
K: 1991/544
T: 30.10.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ANTALYA Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 5.10.1989 gün ve 1988/163-1989/707 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 20.4.1990 gün ve 1990/555-7292 sayılı ilamı;
(... Bilirkişi ve tanıklar nizalı yerin mer'a olmadığını, kültür arazisi olarak bugüne kadar tasarruf edildiğini bildirmişler, ziraatçi bilirkişi de bu yerin 40-45 yıldır tarım arazisi olarak kullanıldığını bildirmiştir. Bu açıklamalar göre, nizalı yerin mer'a niteliği taşımadığı ve mer'adan açılan bir yer olmadığı ortaya çıkmaktadır. 4753 sayılı kanuna göre bir yerin mer'a olarak belirlenip bir köye tahsis edilmesi mahkemeyi bağlamaz. Kültür arazisi olan bir yerin mer'a şeklinde belirlenmesi ve bu suretle tahsisi, o güne kadar oluşmuş olan tescil isteme hakkını başka anlatımla doğmuş olan mülkiyet hakkının kullanılmasını engellemez. O nedenle, belirtmenin nitelik bakımından mahkemeyi bağlamıyacağı gözönünde tutulmak suretiyle uyuşmazlığın çözümü yönüne gidilmelidir. Taşınmaz 1976 tarihinde tapulamaca mer'a olarak sınırlandırılmış ve bundan önce de toprak komisyonlarınca mer'a olarak belirlenip bu şekilde köy adına tescil edilmiştir. Belirtme veya tapulamaca yapılan tesbit tarihinde zaman aşımı kesilmiş olacağından davacının yahut yasal haleflerinin zilyetliklerinin sürecinin bu tarihlere göre hesaplanması gerekir. Belirtmelik tarihine kadar iktisap süresi dolmuş ve tescil isteme hakkı doğmuş ise tescile karar verilmesi gerekir. Mahkemece delillerin bu yön gözönünde tutularak değerlendirilmesi ve davacının miras sebebine dayandığı nazara alınarak dava koşulunun yerine getirilip getirilmediğine bakılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacılar, miras bırakanlarından kendilerine intikal eden ve kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiği dava konusu 6000 m2 miktarındaki taşınmazın, Tapulamaca mer'a olarak sınırlandırılan 538 parsel içerisinde bırakıldığını ileri sürerek, çekişmeli kısma ait sınırlandırmanın iptali ile, adlarına tescilini istemişlerdir. Çekişmeli taşınmazın 1952 yılında 4753 sayılı Yasa gereğince toprak tevzi komisyonu tarafından belirlenen mer'a tahsis haritası içerisinde kaldığı ve bu yerin 1963 yılında tapulamaca mer'a olarak sınırlandırıldığı ve bu sınırlandırmanın 1982 de kesinleştiği tartışmasızdır.
Hemen belirtmek gerekir ki, bir yerin toprak tevzi komisyonunca mer'a olarak tahsis edilmiş olması, evveliyatı itibariyle de o yerin mutlak surette mer'a olarak kabulüne yeterli değildir. Ne var ki, toprak tevzii komisyonunca bir yerin mer'a olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona erer. O itibarla mer'a olarak tahsis yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının gerçekleştiğinin saptanması gerekir. Bunun içinde yalnızca mer'a tahsis haritasıyla yetinilmeyip, belirtmeye ilişkin tutanak ile kayıt ve belgelerin celbedilerek taşınmazın evveliyatının ne olduğunun araştırılması icabeder.
Her ne kadar davalı yeri de kapsayan taşınmazın, 538 parsel numarasıyla tapulamaca sınırlandırılmasına karşı dava dışı şahıslar tarafından açılan tesbite itiraz davaları, bu yerin kadim mer'a olduğu gerekçesiyle redle sonuçlanıp kesinleşmişse de, bu kararın yasal sürede davalarını açmış bulunan davacılar yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı, ancak taşınmazın hukuksal niteliğini belirleyen güçlü bir delil teşkil edeceği kuşkusuzdur. Güçlü delilin usul hukukundaki şartlara uygun biçimde aksinin kanıtlanması da mümkündür.
Mahkemece, açıklanan biçimde çekişmeli yerde tevzii komisyonunca yapılan belirtme tarihi itibariyle edinme koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve özel mülkiyete konu yerlerden bulunup bulunmadığının açıklıkla saptanması zorunludur. Eksik incelemeyle olayda sağlıklı ve hukuksal çözüme ulaşıldığından söz edilemez.
Bu itibarla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına açıklanan nedenlerden dolayı uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi yerinde değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 30.10.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.