 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/342
K: 1991/461
T: 09.10.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Tarfalar arasındaki "el atmanın önlenmesi ve yıkım" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bornova 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 13.6.1990 gün ve 149-325 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 18.1.1991 gün ve 462-326 sayılı ilamı; (... Davacı çaplı yere elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir. Mahkemece, müdahalenin haklı ve geçerli bir neden dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Gerçekten davacının satıcısı bayii ile davalı GÜner Uçar arasında Tapulama Mahkemesi'nde görülen dava sonunda verilip kesinleşen 18.11.1965 gün ve 294-46 sayılı kararda çekişmeli parsel üzerinde bulunan ev ve ağaçların davalının miras bırakanı tarafından yapıldığı ve yetiştirildiği kabul edilerek beyanlar hanesine şerh verilmesi öngörülmüştür. Nevarki, dava konusu çaplı taşınmazın, mülkiyet hakkı kayden davacıya aittir. Bina üzerinde davalının da kişisel hakkı bulunduğuna dair tapu kütüğünün beyanlar hanesindeki şerh davacının mülkiyet hakkına üstün tutulamaz. Muhtesatla ilgili olarak verilen şerh bir fiili durumun tesbitinden ibaret olup, intifa veya irtifak hakları gibi aynı bir hak doğurmaz ve arz sahibinin mülkiyet hakkını kısıtlayan bir sonuç yaratmaz. Başka bir anlatımla, bina üzerinde davalının kişisel hakkı bulunduğuna dair tapunun beyanlar hanesindeki şerh mülkiyet hakına sahip taşınmaz malikinin binaya el atmanın önlenmesi istemesine engel değildir.
Öte yandan; davalı tarafından davacının bayii aleyhine açılan MK.nun 50. maddesine dayalı temliken tescil isteğine ilişkin dava sonucu verilip kesinleşen 15.6.1987 gün ve 151-231 sayılı ilamla davalının kötü niyetli olduğu, bina ve eklerinin basit nitelikte olup değerinin arsa değerinden çok düşük bulunduğu saptanmış ve anılan maddede öngörülen koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmakla, M.K.nun 648 ve izleyen maddeleri gereğince araştırma yapılmasına da gerek görülmemiştir.
Hal böyle olunca, davanın davalı Güner Uçar yönünden kabul edilmesi gerekirken, beyanlar hanesindeki şerhten sözedilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması, isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın, davacıya ait çap kapsamında kaldığı, bu yer üzerindeki bina ve ağaçlardan müteşekkül muhtesatı ile davalı Güner Uçar'ın fiilen tasarrufunda bulundurduğu keşfen saptandığı gibi, bu husus taraflar arasında da tartışma konusu değildir. Davalı gÜner, çelişmeli muhdesatın miras bırakanı babasına aidiyetinin bu yerle ilgili olarak tapulama mahkemesinde görülen itiraz davasında belirlenerek tapunun beyanlar hanesinde gösterildiğini bu nedenle tasarrufun haksız olmadığını savunarak davaya karşı çıkmıştır. Gerçekten çekişmeli taşınmazla ilgili olarak tapulama mahkemesinde görülen davada, bu yerdeki muhdesatın, davalı Güner'in murisi Musa Uçar'a ait olduğu hususu tapunun beyanlar hanesinde gösterilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, beyanlar hanesindeki bu gösterme, tespit tarihi itibariyle taşınmazdaki fiili durumun tespitinden ibaret olup ilgilisine bir ayni hak bahşetmez. Bu belirtmenin mülkiyet hakkı ile çatışması halinde uyuşmazlığın mülkiyet hakkına üstünlük tanınması suretiyle çözüme ulaştırılması gerekeceği kuşkusuzdur. O itibarla elatmanın önlenmesi isteği yönünden, kayda üstünlük tanınması gereğine işaret eden Özel Daire bozma kararı Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenmiştir. Ne var ki, davada el atmanın önlenmesi yanında yıkımda istenilmiştir. Kural olarak haksız fiil niteliğinde bulunan el atmanın önlenmesi davaları taşınmaza fiilin müdahale eden kişi aleyhine açlııp yürütülebilirse de, yıkım isteklerine ilişkin davaların, yıkım istenen muhdesatın maliklerine husumet yöneltilerek açılıp sonçlandırılması zorunludur.Bu yön yıkım talebi niteliğinin doğal sonucudur. Muhdesatın davalı Güner'in murisine ait olduğu ve ölümü ile mirasçılarına intikal ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu husus düşünülmeden ve davalı Güner dışındaki mirasçı diğer hak sahiplerine dava yöneltilmeden yıkım kararı verilmesi isabetsizdir. O itibarla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykıdıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekillerinin temyiz itiazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 9.10.1991 gününde oybirliği ile karar verildi.