 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/2-618
K: 1992/8
T: 22.1.1992
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- ZİYNET EŞYALARI
- HAYATIN OLAĞAN AKIŞI
- İSBAT KÜLFETİ ( Ziynet eşyaları )
743/m.146
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "eşya iadesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bergama Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.4.1990 gün ve 1989/1421990/147 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 14.1.1991 gün ve 9646-197 sayılı ilamı:
( ... Kanunda aksi öngörülmedikçe kural olarak herkes iddiasını ispatla yükümlüdür. (M.K.6). Ancak iddialar karşılaştığında kimin isbat yükü altında bulunduğunun tespiti her zaman kolay olmamaktadır. Bunun için gerek ilmi gerekse kazai içtihatlardan bir takım ölçülere yer verilmiştir.
a ) Hemen bütün ilim adamlarını birleştiği ve Yargıtay uygulaması da kararlılık ifade eden ölçüye göre, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı iddia ve savunmada bulunana düşer. (Prof.Baki Kuru, Hukuk Muh.Usulü 1968 sh.372, Prof.İlhan Postacıoğlu, Medeni Yargılama Usulü 1970 sh.464, Prof.Necip Bilge, Hukuk Yargılamaları Usulü 1967 sh.449, Prof.Sabri Sahir Ansay H.Muh.Usulü 1957 Sh.248-249, Prof.Saim Üstündağ, Huk.Muh.Usulü 1973 sh.378, H.G.K.nun 19.7.1967 gün ve 239-240 sayılı kararı, H.G.K.nun 7.6.1974 gün ve 1972/84 sayılı kararı, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi’nin 6.6.1983 gün ve 4936-5076 sayılı kararı ).
b ) İleri sürdürdüğü bir vakıadan lehine haklar çıkaran kimse iddia ettiği olayları ispat etmelidir. ( Prof.Saim Üstündağ, Age.1973 sh.397 ).
c ) İspat yükü daha kolay başarana düşer ( Prof.Saim Üstündağ, Age, Federal Mah.Kararına atfen ).
Olayda davacı 21.3.1989 günlü dilekçe dışında kalan ziynet eşyaları kocasında kaldığını ileri sürmüş, davalı taraf ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olan bu çeşit eşyanın kadın üzerinde olması ya da evde saklanmış muhafaza edilmiş bulunmasıdır. Diğer bir deyimle bunların davalı kadın tarafından zilyetlik ve siyanetine terk edilmiş olması olağana ters düşer. Diğer taraftan 21.3.1989 günlü dilekçe dışında kalan ziynet eşyaları rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen nevidendir. Onun için evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi gizlemesi tabiidir.
Kadın evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğu gerçekleşmedikçe yukarıda açıklanan gerekçeler karşısında 21.3.1989 günlü dilekçe dışında kalan ziynet eşyaları evde kaldığını ispat yükü kadına düşer.
Olayda kadın 21.3.1989 günlü dilekçe dışında kalan ziynet eşyaları götürülmesine engel olunduğunu ve zorla elinden alındığını daha öncede götürme fırsatı elde edemediğini ispat edememiştir. Hal böyle olunca 21.3.1989 günlü dilekçe dışında kalan ziynet eşyaları evde kaldığını mantık dışı olur. Davanın delillerini 21-3-89 günlü dilekçe dışında kalan diynet eşyaları elinden zorla alındığını ispatı yeterli olmadığına göre yapılacak iş davacının kocasına ent yönltme hakkı bulunduğunu hatırlatılıp sonucu uyarınca uyuşmazlığı çözmekten ibarettir. Buna rağmen yukarıda yazılı ilkelerde hataya düşülerek sorumluluk kararı verilmesi Usul ve Kanun’a aykırıdır… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, davalı tarafından verilen 21.3.1989 günlü cevap dilekçesinde üç kalem halinde cinsi ve miktarlar, gösterilen ( bir altın, iki bilezik, iki çift küpe ) ziynet eşyasının kendisinde kaldığını belirttiği gözetilmek suretiyle bu eşyalar hakkında kabul kararı verilmesi tamamen doğrudur. Diğer eşyalar hakkında ise uyuşmazlığın niteliğine göre, Yargısal kararlarda hemen hiç bir sapma göstermeden istikrarla uygulana gelen ispat külfetinin, davacı kadında olduğuna işaretle biraz edilen ve iddiayı kanıtlamaya yeterli bulunmayan kanıtlara göre kendisine yemin hakkı hatırlatılması gereğini vurgulayan, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa’ya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.