 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E. 1991/2-308
K. 1991/418
T. 18.9.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
(Kötüye kullanma)
ÖZET : Vekil karşı tarafla anlaşarak, vekil edenin yararına aykırı bir sözleşme yapmışsa vekil eden, doğrudan doğruya sözleşmenin karşı tarafı aleyhine dava açabilir.
(743 s. MK. m. 2)
Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Denizli Asliye 1. Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 30.5.1989 gün ve 557/393 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 11.10.1990 gün ve 5541-9296 sayılı ilamıyla; (...İptal isteğine konu taşınmaz davacının serbest iradesiyle verdiği (aksi davacı tarafça dahi iddia edilmeyen) usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname ile tapuda işlem görmüştür. Bu durumda söz konusu taşınmazın alanında davacı tamamen ya da kısmen parasal katkıda bulunduğu takdirde ancak verdiği paranın iadesini isteyebilir. Öyleyse tapu iptaline ilişkin olarak açılan davanın reddi gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: 1- Davalı Sıdıka Vekili.
2- Davalı Recep Vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarından, dosyadaki belgelerden ve Özel Dairenin bozma ilamı ile karşı oy yazısında belirtilen gerekçelerden anlaşılacağı üzere, eldeki dava yönünden uyuşmazlığın vekalet sözleşmesine davalı temsil yetkisinin kullanılış biçimi ve MK.nun 2. maddesinin buna (temsil yetkisinin kullanılış biçimine) ne türde etkiler yapabileceği noktasında odaklaştığı açıkça anlaşılmaktadır.
Bilindiği gibi, vekalet sözleşmesine dayanan temsil yetkisi, etkisini, dış ilişkilerde gösterir ve temsil edilenle üçüncü bir kişi arasında hukuksal ilişki kurulmasını sağlar (S. S. Tekinay, Borçlar Hukuku, 1971, Sh. 141). Diğer bir anlatımla, vekaletin yerine getirilmesi üçüncü kişilerle hukuksal işlem ve özellikle sözleşme yapılmasını gerektirdiği takdirde; bu işlemlerin yapılması sonucu vekillik verenin üçüncü kişi ya da kişilerle olan ilişkileri, temsil hakkındaki hükümlere göre belli edilir ve saptanır.
Öte yandan, temsil yetkisinin kötüye kullanılmasından söz edebilmesi için birinci koşul, temsilcinin temsil yetkisinin bulunmasına ilişkindir. 2. koşul ise, dış temsil yetsinin temsilci tarafından temsil olunanın irade beyanına ve çıkarına (menfaatına) aykırı biçimde kullanılmasıdır. Temsil yetkisinin kötüye kullanılmasının üçüncü koşulu da, temsilin yapıldığı üçüncü kişinin Medeni Yasanın 3. maddesi anlamında iyi inançlı olmamasıdır. 3. kişinin duruma göre, temsilcinin görevlerine aykırı biçimde davrandığını bildiği ya da bilmesi gerektiği hallerde iyi inanç ileri sürülemiyeceğinden bu kişi yasal korumadan yararlanamayacaktır (Prof. Dr. T. Esener, Temsil, 1961, Sh. 85 vd., Borçlar Hukuku, 1969, Sh. 255 vd.). Temsilci, temsil yetkisini kötüye kullanmış olup da; üçüncü kişi, bu hususu biliyor ise, Medeni Yasanın 2. maddesinde demiyimini bulan hakkın kötüye kullanılması söz konusu olur (Egger, Missbrach der Vertrettungsmancnt, Festgabe fun Wieland, 1934,
Sh. 63; Esener, age., Sh. 87; ayrıca Bknz. H.B. İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Il. Cilt, Borçlar Kanunu Genel Hükümler, B. Olcay, 1967, Sh. 183). Nitekim Federal Mahkeme bu gibi durumlarda, sözleşmenin Medeni Yasanın 2. maddesi uyarınca temsil olunanı bağlamayacağı görüşünü ifade etmiş
(Esener, age., Sh. 256). Hukuk Genel Kurulu'nun 13.2.1974 tarih 524/103 sayılı kararında da öğretiye ve Federal Mahkeme kararlarına atıfta bulanarak o doğrultuda açıklamalar yapılmış ve yapılan açıklamalar gözönünde tutulmak suretiyle sonuca gidilmesi öngörülmüştür (Bknz., Yargıtay Kararları
Dergisi, Eylül 1975, sayı: 9). Yine Hukuk Genel Kurulu'nun 16.11.1979 tarih 582/1371 sayılı diğer bir kararında ise (...vekil, karşı tarafla anlaşarak vekil edenin yararlarına aykırı bir sözleşme yapmışsa vekil eden, doğrudan doğruya sözleşmenin karşı tarafı aleyhine dava açabilir...) denilmiş ve taşınmaz
malın aynına (tapunun iptaline) yönelik davanın dinlenebilme olanağını vurgulamıştır.
Somut olayda, vekilin vekaletnameye dayalı temsil yetkisini müşterek hayatta şiddetli geçimsizlik aşamasına gelindiği dönemde sırf vekalet veren eşini zarara uğratmak amacıyla kötüye kullandığı, davalı damadın da bu durumu bile bile onunla (vekil ile) düşünce birliğine girdiği ve davacıya ait 63.994.770 TL. değerindeki taşınmazları 3.600.000 lira gibi düşük bir bedelle satılmışçasına işlem yaptırdığı anlaşılmaktadır.
O halde, yerel mahkemece tapudaki işleme yönelik iptal isteğinin kabul edilmesi, yukarıda açıklanan gerekçelere uygun düştüğünden direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), (1.213.114) lira temyiz ilam harcının temyiz edenlerden alınmasına, 18.9.1991 gününde oyçokluğuyla karar verildi.