Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/277
K: 1991/359
T: 12.06.1991

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "idari para cezasının Sosyal Sigortalar Kurumu'ndan istirdadı" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Ankara 6. İş Hakimliği)nce, davanın reddine dair verilen 11.10.1989 T. ve 1126/637 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'nin 15.5.1990 gün ve 8112/4602 sayılı ilamıyla; "Davacı işveren şirket almış olduğu P... İnşaat ve Kazı Makinaları Fabrikası yapım işinin bazı bölümerini aracı (taşaron) Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'a vermiş, Kurum'ca aracı (taşaron) işverenlere yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıtların ibraz edilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezaları asıl işveren davacı E.... İnşaat ve İşletme A.Ş.'den istenmiştir. İdari para cezalarının ödenmesi halinde taminatın serbest bırakılacağı aksi halde icraen tahsili cihetine gidileceği 24.7.1987 tarihli ve 74665 sayılı yazı ile ihtar edilmesi üzerine, davacı şirket, aracı (taşoron) işverenler adına tahakkuk ettirilen idari para cezalarını yatırmış, yatırılan bu paranın geri verilmesi hakkındaki 31.8.1989 tarihli yazılı istemin Kurum'ca kabul edilmemesi üzerine açılan bu davada, haksız olarak kendilerinden alınan 2.140.000 TL. para cezasının Kurum'dan istirdadına karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'un aracı (taşaron) olduğu, bu aracılara yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıt ibraz etmemeleri nedeniyle kendilerine cem'an 2.140.000 TL. idari para cezası tayin edildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, aracı (taşaron) işverenlere, kayıtları ihtara rağmen ibraz etmemeleri nedeniyle tayin edilen idari para cezalarından asıl işverenin sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
İdari para cezalarının kimlerden ve ne şekilde tahsil edileceği 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 8 ve 140. maddelerinde gösterilmiştir. Anılan maddede yazılı işverenin idari para cezası tayin edilen işveren, yani olayımızdaki aracı (taşoron) işveren olduğu açıktır. Aracı (taşoron) işverenin cezai yönden idari para cezasından sorumluluğu kişisel olup bu cezadan asıl işverenin sorumlu tutulamayacağı ortadadır. Bu konuda açık bir yasa hüküm bulunmadıkça aracı (taşaron) işverenin suç teşkil eden fiili sonucu tayin edilen idari para cezasından onunla birlikte bir başkasının, örneğin, asıl işverenin sorumlu tutulması mümkün değildir. Böyle bir durumun ceza hukuk ilkeleri ile bağdaşmazlığı açık-seçiktir.
Aynı Kanunun 87. maddesine dayanılarak idari para cezasının asıl işverenden istenip istenemiyeceği "ödev" sözcüğünün yorumu ile ilgilidir. 87. maddeyi sigortalılar 3. bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile,bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, (Hangi ödevlerden dolayı? Bu konunun alınan sigortalılar yönünden işverene yüklediği ödevlerden dolayı) aracı olan 3. kişi ile birlikte asıl işverende sorumludur, şeklinde anlamak gerekir. Sigorta haklarının aracı vasıtasıyla işe girilmesi halinde kaybolması ihtmilini önlemek maksadı ile anılan maddenin getirdiği hükümet gerekçesinde belirgin biçimde vurgulanmış olması da bu sonucu doğrulamaktadır. 506 sayılı Yasanın 140. maddesinde yazılı suçlar hakkında mahkemelerce hükmolunan para cezaları savcılık kanalı ile tahsil edilip Kurum'a verilmekte ve bu para cezaları kamu para cezası sayılmakta iken ve 87. madde kapsamına girmediği tartışmaksızken 81. ve 140. maddelerin 3395 sayılı Kanunla dğiştirilip cezaların idari para cezasına dönüştürülmesi ve tahsil şeklinin değiştirilmesi üzerine para cezalarının da 87. madde kapsamına gidiği ve yorum şeklinin Yasa koyucunun bidayetteki amacına uygun olduğu söylenemez. Asıl işverenin yerine getirmesi olanaksız bulunan ve aracıya ait olan bir ödevden dolayı asıl işveren sorumlu tutulmaz. Yasa koyucunun, bir kimseye kendi gücü dışında kalan ve istese de yapması olanaksız bulunan hususlardan ötürü sorumlu tutulması da düşünülemez. Yasaya aykırı yönetmelik hükmünün ise hukuki sonuç doğuracağı söylenemez.
Mahkemece, "bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeden istemin kabulü yerine reddi yolunda hüküm kurulmuş olması usule ve yasaya aykırıdır" gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşldıkmtan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
KARAR : Davacı, işveren E.... İnşaat ve İşletme A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün P.... İnşaat ve Kazı Makinaları Fabrikası yapımı işini üstlendiği, işin bazı bölüm ve eklentilerinde Osman, Adnan, Agah, Yusuf isimli 3. kişilere (taşoranlara) iş verdiği, bu kişilerin, asıl işverenden aldıkları bu işleri yapabilmek için işçi çalıştırdıkları Sosyal Sigortalar Kurumu'nun bu tali işverenlere kayıt ve belge ibrazı için tebligat yaptığı, bunların kayıt ve belge ibraz etmedikleri ve bu nedenle 506 sayılı Kanunun 79/3. maddesi uyarınca Kurum tarafından idari para cezasına çarptırıldıkları idari para cezası yükümlülüklerinin kesinleştiği, kurumun bu para cezalarını, anılan Kanunun 87. maddesine dayanarak asıl işverenden istediği, ihale makamından iş alan asıl işveren durumundaki E.... İnşaat ve İşletme A.Ş. Genel Müdürlüğü'nün, bu cezaları Sosyal Sigortalar Kurumu'na ödediği, sonradan, söz konusu paraların yanlış ve haksız alındığını ileri sürerek faiziyle birlikte Kurum'dan geri alınması için işbu davayı açtığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Öte yandan, Kurum'un 24.7.1989 tarihli yazısı ile, para cezalarını ödemedikçe teminatları serbest bırakmayacağını bildirmesi üzerine, 28.8.1989 tarih 1039-1042 nolu makbuzlarla hiç bir kayıd ihtirazı dahi dermeyan edilmeden ve taşaronların yatırdığı şeklinde düzenlenen makbuzlarla paraların ödendiği 31.8.198 tarihinde davacı işverenin Kurum'a dilekçe ile başvurup, paraları geri istediği görülmektedir.
Kurum'un 24.7.1989 tarihli yazısını, manevi cebir olarak yorumlamak olanaksızdır. Çünkü, 506 sayılı Kanun m. 83 hükmünce, Kurum teminat ve hakedişleri idari para cezasına karşılık tutamaz. Sadece prim borcu için karşılık tutabilir. Bu nedenle Kurum yazısı geçersizdir. Kurum bu yola gittiğinde, ihale makamından iş alan asıl işverenin, teminat ve hakedişlerin serbest bırakılmasını 83. maddeye dayanarak sağlamasına yasal olanak bulunduğundan, ödemelerin cebri olduğu düşünülemez. Sözkonusu paraların hiç bir kaydı ihtirazı dahi dermeyan edilmeden ve rızaen ödendiği ortadadır.
Çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, sözkonusu paraları, asıl işverenin, Kurum'dan geri istemek hakıkına sahip olup olmadığı, Kurum'un tali işverenlerin kayıt ve belge ibraz etme yükümlülüklerine aykırı davranmalarından dolayı, kendilerine uygulanan idari para cezalarının ödenmesinden, 506 sayılı Kanunun m. 87 çevresinde ihale makamından iş alan asıl işverenlerin de müteselsilen sorumlu olup olmadıkları ve müteselsil sorumluluk çervesinde ödeme vaki olmuşsa, geri alma hakkının kime karşı kullanılabileceği konularını açıklığa kavuşturmaktan ibarettir.
3395 sayılı Yasa ile 506 sayılı Kanunun m. 79 değiştirilmiştir. 79/1. maddeye göre işveren bir ay içinde çalıştırdığı sigortalının, sigorta primleri hesabına esas tutulan kazançlar toplamı ve prim ödeme gün ve sayıları ile sigorta pirimlerini gösteren ve örneği yönetmelikte belirtilen prim belgelerini, ait olduğu ayı takip eden ayın sonuna kadar Kurum'ca vermekle ve bu belgelerin muhteviyatını doğrulayacak muteber iş yeri kayıtlarının Kurum'ca istenilmesi halinde ibraz etmekle veya sigortalı çalıştırmadığı takdirde bu hususu yazılı olarak önceden Kurum'a bildirmekle yükümlüdür. Buradaki işveren deyiminin bu olayda olduğu gibi, ihale makamından iş yükümlenen asıl işverenlerden işin bir bölümü ve eklentisinde iş kabul eden taşoronlar-tali işverenleri de kapsadığı, bunların kendi adlarına çalıştırdıkları sigortalılar için 79/1. maddedeki yüümlülükleri yerine getirmek zorunda oldukları kuşkusuzdur.
506 sayılı Kanunun orta hükümleri bölümünde yer alan ve 79/1. maddedeki yükümlülüklere de şamil olan, 87. maddesi, "Sigortalılar 3. bir kişinin aracılığıyla işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı aracı olan 3. kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bu işte veya işin bölü ve eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran 3. kişiye aracı denir" kurallarını içermektedir.
Yukarıda açıklandığı gibi bu aracılar nitelikçe, tali işveren taşorondurlar. Zira kendi adlarına, işin bir bölümü ve eklentisinde işin ikmali için, 506 sayılı Kanun m. 4/1'deki tanıma uygun biçimde sigortalı çalıştırmaktadırlar. Bu nedenle de 79/1'deki yükümlülüklere muhataptırlar. 79/1. maddedeki yükümlülüğe aykırı davranmanın yaptırımı ise, 79/3 ve 79/5'de gösterilmiştir. 79/5. maddeye göre Kurum, re'sen belge düzenleme ve prim tesbiti yapabildiği gibi bunlara etkileyici bir yaptırım olarak 79/3. fıkrasındaki "Bu yükümlülükleri yerine getirmeyen işverenler hakkında 140. madde hükümleri uygulanır" kuralı gereğince, idari para cezası uygulayabilir.  Böylece, 3395 sayılı Kanundan önceki ölçümleme sistemi kaldırılıp, re'sen düzenleme ve tesbit ve idari para cezası sistemleri getirilerek, yaptırım belirlenmiş ve sistem güçlendirilmiştir. Aynı şekilde, mahkemelerce ilamla uygulanan ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre Cumhuriyet Savcılıklarınca tahsil edilen ve ceza hukuku alanına giren Ağır para cezaları yerine, Kurum'ca verilen, idari para cezası vasfında ve 81. maddede yapılan değişiklikle belge ile belirlenen ve icra dairelerince tahsil edilen yaptırımlar getirilmiştir. Geri alınması istenilen idari para cezalarının yasal biçimde oluşturduğu ve kesinleştiği tartışmasızdır.
Bu paraların yasal alacaklı Kurum veznesine yatırıldığı ve Kurum'un idari para cezası alacağını böylece tahsil ettiği de ortadadır. Bu idari para cezalarının, asıl borçlularının ihale makamından iş alan asıl işveren davacıdan, işin kimi bölüm ve eklentilerinde iş yükümlenen tali işverenler olduğu ve 79/1. maddedeki yükümlülüklerine aykırı davranmaları nedeniyle sadece tali işverenler hakkında uygulandığıda meydandadır.
O halde, bu idari para cezalarının "Bu Kanunun işverene yüklediği ödevler"e uyulmamasının sonucu ve yaptırımı olduğu belirgindir.
506 sayılı Kanun 87. maddesinde,. tali işverenin ödevine uymamasının sonuçlarından asıl işverenin de sorumlu olacağı kuralını koymuştur. Zira, tali işverenler hayat deneyimleriyle ortadadır ik ekonomik bakımdan asıl işverenlere göre güçsüz kişilerdir. Bunların kişisel olarak sorumlu tutulmaları, gerek sigortalıların, gerek sigortalılara verilecek sosyal güvenlik haklarını uygulayan Sosyal Sigortalar Kurumu'nun hak ve alacaklarını güvenceye almakta yetersiz olabilir. Bu nedenle, yasa koyucu, orta yükümlerde madde 87 ile tali işverenlerin ödevlerine uymamalarının yaptırımlarından, güçlü asıl işverenleri de müteselsil sorumlu tutan, sosyal güvenlik hukukunun isteklerine uygun düşen, bir düzenleme yapmıştır.
Bu düzenleme gereğince, Kurum'un parasal hak ve alacaklarından, ihale makamından iş alan asıl işverenler de sorumludur. İşte, asıl işveren bu müteselsil sorumluluk gereğince tali işverenin idari para cezasından sorumludur. Bunu kuruma ödemiş ise Kurum'dan geri isteyemez. Ödemekle yükümlü olduğu bir borcu ödemiştir. Fakat asıl yükümlü tali işverenlere rücu edebilir.
Ne var ki, tali işverenler hakkında yöntemince açılmış bir dava bulunmadığından yasal alacaklı Kurum aleyhine açılan davanın reddi gerekir. Bu itibarla mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesi doğrudur.
O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararı onanmalıdır.
 
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve (2700) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 12.6.1991 gününde oyçokluğuyla karar verildi. 
 
KARŞI OY YAZISI (1)
Davacı işveren şirket almış olduğu P..... İnşaat ve Kazı Makinaları Fabrikası yapım işinin bazım bölümlerini aracı (taşaron) Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'a vermiş, Kurum'ca aracı (taşaron) işverenlere yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıtların ibraz edilmemesi nedeniyle tahakkuk ettirilen idari para cezaları asıl işveren davacı E.... İnşaat Ve İşletme A.Ş.'den istenmiştir. İdari para cezalarının ödenmesi halinde teminatın serbest bırakılacağı, aksi halde icraen tahsili cihetine gidileceği 24.7.1987 tarihli ve 74665 sayılı yazı ile ihtar edilmesi üzerine, davacı şirket, aracı (taşaron) işverenler adına tahakkuk ettirilen idari para cezalarını yatırmış, yatırılan bu paranın geri verilmesi hakkındaki 31.8.1989 tarihli yazılı istemin kurumca kabul edilmemesi üzerine açılan bu davada, haksız olarak kendilerinden alınan 2.140.000 TL. para cezasının Kurum'dan istirdadına karar verilmesi telep ve dava olunmuştur.
Osman, Adnan, Agah ve Yusuf'un aracı (taşaron) işveren olduğu, bu aracılara yapılan kayıt ibraz tebligatına rağmen kayıt ibraz etmemeleri nedeniyle kendilerine cem'an 2.140.000 TL. idari para cezası tayin edildiği konularında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Bu nedenle çözümlenmesi gereken hukuksal sorun, aracı (taşaron) işverenlere, kayıtları ihbara rağmen ibraz etmemeleri nedeniyle tayin edilen idari para cezalarından asıl işverenin sorumlu olup olmadığı bu para cezasının 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 87. maddesine dayanılarak işverenlerden istenip istenemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Anılan Kanunun 87. maddesine dayanılarak idari para cezasının asıl işverenden istenip istenemeyeceği maddedeki "ödev" sözcüğünün yorumu ile ilgilidir. 87. maddeyi "sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığıyla işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, (hangi ödevlerden dolayı? Alınan sigortalı yönünden bu Kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı) aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur" şeklinde anlamak gerekir. Sigorta haklarının, aracı vasıtasıyla işe girilmesi halinde kaybolması ihtimalini önlemek maksadı ile anılan maddenin getirildiği hükümet gerekçesinde belirgin biçimde vurgulanmış olması da bu sonucu doğrulamaktadır. 3395 sayılı Kanun ile değiştirilmeden önce 506 sayılı Kanunun 140. maddesinde yazılı suçlar hakkında mahkemelerce hükmolunan para cezalarının savcılık kanalı ile tahsil edilerek Kurum'a verildiği ve para cezalarının Kamu para cezası sayıldığı, 87. madde kapsamına girmediği tartışmasızdır. 81 ve 140. maddelerin 3395 sayılı Kanunla değiştirilip cezaların idari para cezasına dönüştürülmesi ve tahsil şeklinin değiştirilmesi üzerine para cezalarının da 87. madde kapsamına alınmak istenmesi giderek aracı işverene (taşaron) tayin edilen para cezalarından asıl işverenin de müteselsilen sorumlu tutulmasının amaçlanması halinde, 87. maddenin bu doğrultu da yeniden düzenlenmesi gerektiği ortadadır. 87. madde para cezalarını da kapsayacak biçimde yeniden düzenlenmedikçe,yasa koyucunun bidayette hükümet gerekçesinde yazılı olan amacının, 3395 sayılı Kanunla 140. madde de yapılan değişiklik üzerine değiştiği, para cezalarını da kapsar hale geldiği söylenemez. Başka bir anlatımla, 3395 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önce 87. madde, 140. madde de yazılı para cezalarını kapsamadığına göre, 3395 sayılı Kanunla 87. madde de değişiklik yapılıp para cezalarıda kapsama alınacak biçimde kapsamı genişletilmedikçe, 140. madde de yazılı amme para cezalarının idari para cezası olarak değiştirilmiş olması nedenine dayanılarak 87. maddenin idari para cezalarını da kapsadığı iddia olunamaz. Aksinin kabulü yasama belgelerinde vurgulanan yasa koyucunun amacına, yorum kurallarına açıkça aykırı olacağı gibi, yasal hukuksal ve mantıksal bir dayanakta gösterilemez.  Asıl işverenin yerine getirmesi olanaksız bulunan ve aracıya ait olan bir ödevden dolayı asıl işveren sorumlu tutulamaz. Yasa koyucunun, bir kimseyi, kendi gücü dışında kalan ve istesede yapması olanaksız bulunan hususlardan ötürü sorumlu tutması da düşünülemez. Yasaya aykırı yönetmelik hükmünün ise hukuki sonuç doğuracağı söylenemez.
İdari para cezalarının kimlerden ve ne şekilde tahsil edileceği 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 81 ve 140. maddelerinde gösterilmiştir. Anılan maddeler de yazılı işverenin idari para cezası tayin edilen işveren, yani olayımızdaki aracı (taşaron) işveren olduğu açıktır. Aracı (taşaron) işyerinin cezai yönden idari para cezasından sorumluluğu kişisel olup, bu cezadan asıl işverenin sorumlu tutulamayacağı ortadadır. Bu konuda açık bir yasa hüküm bulunmadıkça aracı (taşaron) işyerinin suç teşkil eden fiili sonucu tayin edilen idari para cezasından onunla birlikte bir başkasının, örneğin asıl işveren sorumlu tutulması mümkün değildir. Böyle bir durumun ceza hukuku ilkeleri ile de bağdaşmazlığı açık-seçiktir.
Doktrinde suçun çeşitli tanımları yapılmıştır. Yeni akıma göre suç, "bir insanın kusurlu ve hukuka aykırı fiili" şeklinde tanımlanmakta, "fiil", "Hukuka aykırılık" ve "kusurluluk" olmak üzere 3 unsur aranmaktadır. Geleneksel doktrinde ise 2 unsur yeterli bulunmaktadır. Bunlar objektif (maddi) unsur, subjektif (manevi) unsurdur. Hukuka aykırılık suçun dışındadır. Böyle olunca da "fiil" ve "kusurluluk" olarak suçta sadece 2 unsurun kabulü daha doğrudur. (Erem. T.C. Hukuku/1985, S: 22). Suçta, geleneksel doktrinde kabul edildiği gibi 2, yeni akımda kabul edildiği gibi 3 unsur aransa da 506 sayılı Kanunun 3395 sayılı Kanunla değiştirilen  140 ıncı maddesinde yazılı fiillerin suç teşkil ettikleri, "fiil", "hukuka aykırılık" ve "kusurluluk" unsurlarının bulunduğu tartışılmayacak kadar açıktır. Kaldı ki, 3395 sayılı Kanunun 17 inci maddesiyle 506 sayılı Kanuna eklenen geçici 1 inci madde "..mahkemelerin görev alanı dışına çıkarılan suçlarla ilgili olanlar hakkında görevsizlik kararı verilerek dosyalarındaki tutanak ve belgeler para cezası vermeye yetkili Sosyal Sigortalar Kurumu ilgili ünitelerine gönderilir. Kurum, gönderilen tutanakların ilgilileri hakkında tutanaklarında yazılı suçun Kanun değişikliğinden önceki para cezasının asgari para cezasının asgari haddini uygulamak suretiyle para cezası tutanağı düzenlerler" hükmü ile yasa koyucunun, bu fiillerinin suç olduğunu açık şekilde vurgulaması ve ceza hukukunun temel ilkelerini uygulaması da madde de yazılı fiillerin suç teşkil eden fiiller olduğunu açık biçimde ortaya koymaktır. Madde de yazlı 3.000 liradan 75.000 TL.'ye kadar ağır para cezası 3395 sayılı Kanunla 10.000 TL.den 500.000 TL.'ye kadar para cezası olarak değiştirilmiş, cezanın asgari ve azami haddi arttırılmıştır. Ağır para cezasının, para cezası olarak değiştirilmesi, hükmedilecek idari para cezasını ceza olmaktan çıkarmış değildir.
Suçların çoğalması ve hakimlerin hepsine yetişememesi gibi pratik zorunluluklar bir kısım hafif suçalrın cezalarını, ilgilinin kabulü şartına bağlı olarak, idarenin (Maliye, Gümrük İdaresi, Belediye gibi) tayin etmesini gerektirmiş ve "İdarenin ceza kararnamesi" adlı Kurumu doğurmuştur. Bu suç ve cezalara çok defa "idari suç" ve "idari ceza" adı verilmiş, hatta bunların klasik anlamda ceza değil, "idare müeyyide", klasik anlamda suç değil "idari müeyyideyi gerektiren fiil" oldukları söylenmişse de idari suç denilen de suçtur. İdari ceza denilende cezadır. Mesele, hepsine hakim yetiştirememekten doğmuştur. Şu veya bu makanın karar vermesi onların niteliğine tesir etmez. Hepsi de suçtur ama, kimisini hakim şu usulle, kimisini idare bu usulle, kimisini idare bu usulle cezalandırır (Kunter, Muhakeme Hukukuk Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 1985, S.: 750-751).
140. madde de aracı (taşeron) işverinin fiilinden dolayı asıl işveren sorumlu tutulmadığına, asıl işveren açısından ceza tayin edilmediğine göre, aracı (taşoron) işverenin kesinleşen para cezasından asıl işverenin sorumlu tutulması, ceza hukukunun cezaların şahsiliği, kusursuz suç ve ceza olmayacağı temel ilkelerine de aykırıdır. 
Bu gerekçelere yerel mahkeme kararının b o z u l m a s ı oyundayız.
 
  KARŞI OY YAZISI (2)
SSK. K. 87. maddesi bu kanunda gösterilen para cezasına uygulanmaz. Ancak davacı vekaletsiz tasarruf hükümleri çerçevesinde, taşaronun para cezasını davalı S.S.K.'ya ödemiştir. Bu ödemeyi istirdat edemez. Ancak asıl borçlu taşorona rucü edebilir. Davanın reddi sonucu itibariyle doğrudur.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
,0
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Suçlar] Dolandırıcılık mı hukuki ihtilaf mı 
  • 25.04.2024 13:09
  • [Alacak tahsil] Vekalet sözleşmesinde zamanaşımı süresi başlangıcı 
  • 23.04.2024 00:24
  • [Mirasçılık] Abilerim babamı sokağa atıyor. Dedem tapuyu abilerimin üzerine yapmış. 
  • 22.04.2024 06:30
  • [Boşanma davaları] Vasi ataması hk. 
  • 18.04.2024 09:43
  • Beraat sonrası yurtdışı çıkış yasağı kaldırma sorunu 
  • 16.04.2024 15:18


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini