 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/266
K: 1991/413
T: 18.09.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.10.1990 gün ve 237-1013 sayılı kararın incelenmesi davalılardan Mustafa Yel vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 14.12.1990 gün ve 15587-15800 sayılı ilamı:
(... Satış yoluyla ortaklığın giderilmesi istenilen taşınmaz üzerinde bine ağaç vesaire gibi muhtesat varsa bunlar M.K. 619 maddesi uyarınca arzın mütemmim cüzü sayıldığından arzla birlikte satışına karar verilir. Ancak bunların bir kısım paydaşlara aidiyetine ilişkin tapuda şerh varsa veya bu hususta tüm paydaşlar ittifak ediyorsa o takdirde değerlere göre oran kurulması ve satış parasının bu oran esas alınarak dağıtılması gerekir. Oran kurulurken muhtesatın ve arzın dava tarihi itibariyle ayrı ayrı değeri takdir ettirilir. Bu değerler toplanarak taşınmazın tüm değeri saptanır, bulunan tüm değer muhtesat ve arzın kıymetine ayrı ayrı oranlanarak yüzde itibariyle ne kadarının muhtesata ne kadarının arza isabet ettiği belirlenir, satış bedelinin dağıtımında da bulunan bu yüzde nisbetler gözönünde tutularak muhtesata isabet eden kısmın sadece muhtesat sahibine veya payları nisbetinde sahiplerine arza isabet eden kısmında payları oranında tüm paydaşlara verilmesi icap eder.
Muhtesatın arzın paydaşlarına değilde 3. şahsa aidiyetinin anlaşılması halinde bu şahsın muhtesat nedeniyle davaya dahil etme ve ona satış bedelinden pay verme mümkün değildir.
Olayımızda: Yukarıda açıklandığı üzere 19 ve 76 parsel üzerindeki muhtesatın davacı Ziya ve davalı Mustafa'ya aidiyeti konusunda neticede bir uyuşmazlık kalmadığı anlaşılmaktadır. Zira bu muhtesatların davacı ve davalı Mustafa'ya aidiyeti konusunda yapılan oranlamanın sadece hesap tarzına itiraz etmişler ve muhtesatın her iki parselde de ayrı ayrı brüt değer içindeki yüzdelerini belirtip kabul etmişlerdir.
Davalı Gülsevim mahkemenin muhtesatla ilgili oranlama ile ilgili hükmü temyiz etmemiştir. Bu hale göre 19 nolu parselde brüt satış bedelinden muhtesata isabet eden 77, 74 miktarın muhtesat sahipleri Mustafa ve Ziya'ya arsa için kabul edilen % 22, 25 nisbetinde isabet eden miktarın payları oranında taraflara 76 parselde brüt satış bedelinden ağaçlara isabet eden % 1,96 miktarının yine Mustafa ve Ziya'ya arsaya isabet eden % 93, 03 miktarın yine taraflara payları oranında dağıtılmasına karar verilmesi gerekirken sadece orandan bahsedilip nisbetleri belirtilmeden bölüştürme kararı verilmesi ve muhtesatları aidiyeti yukarıda açıklandığı şekilde belli olduğu halde ayrıca dava açılmasından bahsedilmesi hatalı görülmediğinden 19 ve 76 parsellere ilişkin kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılanma sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, müşterek mülkiyet üzere olan dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazlar üzerinde mevcut bina, müştemilatı ve ağaçlardan ibaret muhdesatın aidiyeti, paydaş taraflar arasında ihtilaflı bulunmaktadır.
Bu durumda, uyuşmazlığın niteliği gözetilerek, mahkemece izlenmesi gereken yol-değer Sulh mahkemesinin görevini aştığından-HUMK.nun 567. maddesi gereğince muhdesat üzerindeki aidiyet çekişmesinin çözümlenmesini sağlamak üzere, ilgili mahkemede dava açma üzere önel verilmesi ve dava açıldığında da, sonucunun beklenmesi gerekir. Aksi halde, pay ve paydaş adedi itibariyle taksimi mümkün bulunmadığı belirlenen dava konusu taşınmazların, üzerlerindeki muhdesat ile birlikte satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine ve taraflara, muhdesat bedeli yönünden, sebepsiz zenginleşme dolayısıyla yekdiğerleri aleyhine dava açmakta muhtar olmaları kaydıyla, tapudaki payları oranında satış bedelinin ödenmesine karar verilmesi gerekir.
Bu yön düşünülmeksizin, muhdesat ve arz ile toplam değer arasında oran kurulması ve de orandan bahsederek ortaklığın giderilmesine karar verilmesi doğru değildir.
O halde, usul ve yasaya aykırı olan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 18.9.1991 gününde coyçokluğuyla karar verildi.