 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/177
K: 1991/287
T: 22.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Haynabolu Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 8.12.1988 gün ve 1986/515-1988/568 sayılı kararın incelenmesi davacı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 9.10.1989 gün ve 1989/7523-9486 sayılı ilamı:
(.. Davacı kendisine ait taşınmazın bir kısmı tapulamada yol olarak tesbit dışı bırakıldığından bu kısmın adına tescilini istemiş, mahkemece dava tapulamanın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra açılmış olması nedeniyle reddine karar verilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Nizalı taşınmazın yol olarak tapulama dışı bırakıldığı iddia edilmiş ve bu kısım krokide 24,53 m2 olarak gösterilmiştir. Bu miktar hakkında tapulama tutanağı düzenlenmemiş ve tesbit dışı bırakılmıştır. Tutanağı düzenlenmeyen ve tesbit dışı bırakılan taşınmazlar hakkında tapulamanın kesinleşmesinden sözedilemez. Dolayısıyla 3402 sayılı Kanunun 12/3. maddesinde yazılı 10 yıllık dava açma süresi söz konusu olamaz. Bu itibarla M.K. 639. maddesi hükümlerine göre inceleme yapılarak davanın esası hakkında bir karar verilmek gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava konusu taşınmaz, tapulama sırasında çıkmaz yol olarak tesbit dışı bırakılmıştır. Bu yerle ilgili olarak tapulamaca bir sınırlandırma yapılmadığı gibi, tapulama tesbit tutanağı da düzenlenmemiştir. 3402 sayılı kadastro kanunun 12. maddesinde ise tutanaklarda belirtilen haklara sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanılarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz, hükmü getirilmiştir. Tesbit öncesi sebebe dayanılarak, hak arama durumunda olanlar için, yasada öngörülen bu 10 yıllık sürenin hak düşürücü süre olduğu ve mahkemece re'sen (kendiliğinden) gözönünde tutulması gerektiği kuşkusuzdur.
Somut olayda ise, davacı tesbit öncesi zilyetliğe dayanarak tescil istemektedir. Dava edilen yerle ilgili olarak düzenlenmiş bir tutanak da bulunmadığına göre hukuksal ve geometrik durumu belirlenmemiş olduğundan bu yerde tapulamanın kesinleştiğinden söz edilmesi mümkün değildir.
Bu itibarla iddia doğrultusunda inceleme yapılmasına işaret eden ve Hukuk Genel Kurulunca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 22.5.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi. A