 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/176
K: 1991/360
T: 12.06.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ANKARA Asliye 23. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 28.12.1988 gün ve 36-720 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.4.1989 gün ve 5643-4141 sayılı ilamı:
(.. Davacı Ahmet Altay tarafından davalı Burhan Kerman aleyhine açılan tapu iptal ve tescil davası sonucu kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verildiğinden hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir. Kesin hüküm olduğu kabul edilen Yenimahalle Asliye 4. Hukuk Mahkemesini 15.9.1987 tarih ve 584/326 esas ve karar sayılı ilamı ile ilgili olarak davacı Burhan Kerman tapu kaydına dayanarak davalı Ahmet Altaya aleyhine men'i müdahale davası açmış, taşınmaz, davacı adına tapulu olduğundan dava kabul edilerek Ahmet Altay'ın müdahalesinin men'ine karar verilmiş ve bu karar Yargıtay'ca onanmak suretiyle kesinleşmiştir. O dava niteliği itibariyle tapuya dayalı taşınmaza vaki müdahalenin men'i davası, görülmekte olan bu dava ise, taşınmaza ait tapu kaydının iptal ve tescili davasıdır. Her iki dava nitelik yönünden ayniyet arzetmemekte olup ayrı ayrı davalardır. Bu itibarla kesinleşen men'i müdahale kararının bu dava için kesin hüküm oluşturması söz konusu olamaz. Toplanan deliller iddia ve savunma dairesinde değerlendirilmek, 30.9.1988 tarih 2/2 Esas ve Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararının olayda uygulama olanağı bulunup bulunmadığı düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken, aksine düşüncelerle kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Kesin hüküm, olumsuz dava şartıdır. kesin hükmün varlığından söz edilebilmesi için de, önce görülen dava ile görülmekte olan davada "taraflar" dava "sebebi" ve "dava olunan şey"in aynı olması gerekir (HUMK. Md.237).
Somut olayda, taraflar ile dava konusu taşınmaz bakımından, önce görülen dava ile temyize konu davada, birlik bulunduğu hususunda uyuşmazlık yoktur.
Dava sebebi yönünden ise öncelikle belirtmek gerekir ki bu deyimden, davada dayanılan maddi vakıaların anlaşılması gerektiği hususunda, ilmi ve kazai içtihatlar arasında tam bir görüş birliği mevcuttur.
Taraflar arasında önce görülen "elatmanın önlenmesi" davasında; davacının tapu kaydına dayalı iddiasına, davalı taraf, 29.12.1983 tarihli harici satış sözleşmesiyle karşı çıkmıştır. Dayanılan vakıalar, mahkemece değerlendirilmiş, harici satışın geçersizliği vurgulanarak satış bedeli üzerinden davalı yararına hapis hakkı tanınmak suretiyle, elatmanın önlenmesi isteği, olumlu olarak sonuçlandırılmış ve karar Yargıtay'ca onanarak kesinleşmiştir.
Temyize konu "tescil" davası da, "elatmanın önlenmesi" davasının davalısı tarafından bedeli kendisine ödenmek suretiyle geçersizliği hükme bağlanıp kesinleşen 29.12.1983 tarihli aynı harici satış sözleşmesine dayanılarak açılmıştır.
Bu durumda iki davada dayanılan maddi vakıalar arasındaki birlik nedeniyle dava sebebi yönünden de ayniyet bulunduğu açıktır.
Bu itibarla, mahkemece, olayda kesin hükmün varlığı gerekçesiyle davanın reddedilmesi doğrudur.
O halde, usul ve yasaya uygun olan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenle (ONANMASINA) 12.6.1991 günü yapılan ikinci,görüşmede,salt çoğunlukla karar verildi.