 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/164
K: 1991/249
T: 08.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tesbit ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ŞİŞLİ Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.4.1989 gün ve 1989/631-1989/176 sayılı kararın incelenmesi davalı ve müdahil vekilleri tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 30.3.1990 gün ve 1990/1595-3298 sayılı ilamı:
(.. Davacı Gübre Fabrikaları Türk A.Ş. ve müdahil İn.Situ-İnç ile Al Maden A.Ş. arasında 25.4.1984 tarihli ön protokol Türkiye'de maden yataklarının değerlendirilmesi, maden aramak ve işletmek amacıyla bir "Joint Venture" ortaklığının kurulmasına dönük bir anlaşma yapıldığı, bu maksatla Türk Kanunlarına göre merkezi İstanbul'da kurucu ortaklar Gübre Fabrikaları Türk A.Ş. In-Situlnc, Al Maden A.Ş. (Atil Holding) E. Atik'ten oluşan bir Anonim Şirket kurulması hususunda anlaşmaya varıldığı, kurulacak şirket mukavelesinin imzalanması beklenilmeden gerekli çalışmalara başlanması kararlaştırıldığı, maden ruhsatlarının da bu anlaşma gereği kurulacak şirkete devredilmek üzere davalı tarafından satın alındığı anlaşılmaktadır.
Esas mukavelenin tanzim ve imzasına tekaddüm eden safhada anonim şirketin kurulması hususunda taraflar arasında hasıl olan anlaşma da adi ortaklık mahiyetinde bir ön akit olarak vasıflandırılır. Bu durumda kurucular arasındaki ilişki, öğretide de baskın görüş olarak kabul edildiği gibi adi ortaklık niteliğindedir. Herhangi bir sebeple anonim ortaklığın kurulmamış olması halinde adi ortaklığın konusu elde edilmemiş demektir ve adi ortaklık bu durumda infisah eder ve tasfiyeye tabi tutulur. (Dr. Halil Arslanlı, Anonim Şirketler, C.1, 1960 sh.26, Poroy Tekinalp-Çamoğlu, Ortaklıklar ve Kooperatifler Hukuku, 1984, sh.239).
O halde ve kurucular arasındaki ilişki adi ortaklık niteliğinde olduğuna göre sadece maden ruhsatlarının elinde bulunduran yediemin davalı hasım gösterilerek dava açılması mümkün olmayıp, müdahil ortak şirket hakkında da dava açılmak üzere davacıya mehil verilmesi dava açıldığı takdirde her iki davanın birleştirilerek görülmesi gerekirken, sadece yediemin huzuru ile davaya bakılarak hüküm tesisi bozmayı gerektirir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Esas sözleşmenin düzenlenmesinden önce, taraflar arasında Anonim şirket kurulması hususundaki anlaşmanın adi ortaklık mahiyetinde olduğu, herhangi bir nedenle anonim ortaklığın kurulmaması halinde, adi ortaklığın konusu elde edilememiş sayılacağı, hususu bozmaya uygun olarak yerel mahkemenin de kabulündedir. Bu kabulün doğal sonucu olarak da yine bozma kararında işaret edildiği üzere, konusu elde edilemeyen adi ortaklığın infisah edeceği ve tasfiyeye tabi tutulması gerekeceği kuşkusuzdur. Bu durumda bilimsel görüşlere de uygun bulunan ve bu kabulün de gereği olarak uyuşmazlığın niteliğine göre yalnızca maden ruhsatını elinde bulunduran yediemine husumet yöneltilerek davanın yürütülemeyeceği, müdahil olarak şirket hakkında da dava açılmazı lüzumunu vurgulayan Hukuk Genel Kurulu'nca da aynen benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı ve müdahil vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 8.5.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.