 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/139
K: 1991/243
T: 08.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "akde aykırılık nedeniyle tahliye" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 12.6.1990 gün ve 1989/700-1990/672 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay Altınca Hukuk Dairesinin 3.10.1990 gün ve 1990/11464-11654 sayılı ilamı:
(.. Davacı dava konusu yerin davalı tarafından bakkaliye dükkanı olarak kiralandığı halde tuhafiye işleri yapmaya başladığını, süreli ihtara rağmen aykırılığın giderilmediğini iddia edip taşınnmazın tahliyesini istemiştir.
Davalı, yazılı kira akdi bulunmadığını, baştan beri uzun süredir, bu yerde hem bakkallık, hem de tuhafiye işini birlikte yapıp zaman zaman piyasa durumuna göre bunlardan birisine ağırlık verdiğini, bu kullanma şeklinin de uzun zamandan beri davacı ve murisleri ve ilk kiralayanlar tarafından bilindiğini, zaman içinde böylece zımni muvafakat olgusunun da gerçekleştiğini, savunarak davanın reddini istemiştir.
Kiracı, kiraladığı yeri yazılı veya sözlü kira anlaşmasında belirlenen kira amacına uygun şekilde ve ihtimamla kullanmakla yükümlüdür. Anlaşma amacı dışında kullanma eğer bu kullanma şekline kiralayanın açık veya kapalı muvafakatı yoksa akde aykırılık olur ve yapılan uyarmaya rağmen aykırılık giderilmemişse kiralayan veya onun haklarına halef olan kimseye tahliye hakkı verir.
Taraflar arasında kullanma şeklini belirleyen yazılı bir kira sözleşmesi yoktur. Davacı bakkaliye işi yapılmak üzere kiralandığını iddia etmiş, davalıda ticaret odasında bakkaliye olarak kayıtlı olmakla beraber kiranın başlangıcından beri 15-20 senedir hem bakkaliye hem de tuhafiye işi yapılmakta olduğunu bununda davacı taraf ve ondan öncekiler tarafından bilindiğini savunmuştur. Tarafların dinlenen tanıkları bu ikili kullanmayı doğrulamışlardı. Hatta davalı tanıkları açıkça bu halin davacılar tarafındann görülüp bilindiğini söylemişlerdir. Böylece olayda açıkça ve münhasıran bakkaliye olarak kiralandığı belli olmadığı gibi zaman içinde çifte kullanma şekline gerek eski kiralayanlar, gerekse davacılar ses çıkarmamak suretiyle zımni muvafakatlarının oluştuğu anlaşılmakta olduğundan davanın reddine karar verilmek gerekirken aksi görüş ve düşüncesiyle kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA), 8.5.1991 tarihinde oybirliği ile karar verildi.