 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1991/101
K: 1991/237
T: 01.05.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki boşanma davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ÜSKÜDAR Asliye 1. Hukuk Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 28.11.1989 gün ve 489-853 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 3.4.1990 gün ve 1242-3607 sayılı ilamı:
(... Dava, 3444 sayılı kanunun geçici 1. maddesine dayalı ve fiili ayrılık hukuksal sebebi ile boşanmaya ilişkindir.
Bu hale göre boşanmaya karar verilebilmesi için fiili ayrılığın kanunda öngörülen süre kesintisiz ve boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak gerçekleşmesi gerekmektedir.
Fiili ayrılığın başlama tarihinde taraflar arasında uyuşmazlık yoktur.
Gerçekten taraflar arasında değişik tarihlerde açılmış 2 adet boşanma, 2 adet nafaka ve bir adette ceza dosyası bulunmaktadır. Bu davaların açılış tarihleri itibariyle fiili ayrılığın 1981 yılında başladığı ve en azından sözü edilen bu davaların görülmesi süresince devam ettiği anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlık, fiili ayrılığın kesintisi konusundadır. Başka bir deyişle, davalı bu arada kısa da olsa kocası ile müşterek yaşantının bulunduğunu ve hatta yaz tatilini birlikte geçirdiklerini savunarak ayrılığın kesintiye uğradığını ve daha sonra gerçekleşen ayrılıkta ise 3 yıllık sürenin dolmadığını söylemektedir. Mahkeme, davalı tanıkları Nebahat Gözek ve Meliha Özhancı'nın deyişlerine değer vermiş ve sonuçta sürenin kesildiği gerekçe gösterilerek davayı reddetmiştir.
Oysa 29.11.1988 tarihli ifadelerinde Nebahat bundan bir buçuk sene önce bir gün davalının evine gittiğinde bir adam eve geldi, davalı eşe sorduğunda kocası Yalçın olduğunu söyledi demektedir. Diğer tanık Meliha ise bu tarihte 2 sene önceki bir olayı anlatmış kocanın, devamlı eve geldiğini davalının yanında kaldığını ve hatta onları tatile götürdüğünü ifade etmiştir.
Görülmektedir ki bu tanıklarca açıklanan birleşme olayının ortalama olarak 1986 yılı son aylarında gerçekleştiğinin kabulü gerekmektedir.
Dosya içinde bulunan taraflarla ilgili 5 adet dava dosyasının bulunması ve bunların senelerde dava edegelmekte olması bir yana, 28.2.1986 tarihinde açılan ve 1986/200 esasına kayıtlı nafaka dosyasının incelenmesinde, 17.10.1986 tarihinde verilen kararın eşinden başka adreste oturan koca'ya 13.11.1986 tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır. O halde bu tarihlerde tarafların davalar sebebi ile çekişme içinde olduklarının ve ayrı adreslerde oturduklarının kabulü zorunludur.
Öte yandan; 14.7.1988 tarihli cevap layihasında evvelki davalardan sonra tarafların müşterek yaşantısı olduğunu ileri süren davalı, bu iddianın ispatı zımmında verdiği 12.10.1988 tarihli delil listesinin 2. maddesinde beraberliğin 1.7.1985 ile 15.7.1985 tarihleri arasında gerçekleştiğini açıklamış ve durumun gerektiğinde ilgili kuruluştan sorulup tesbitini istemiştir.
Görülmektedir ki birleşme ile ilgili olarak tanıkların ifadelerinde temas ettiği zaman dilimi ile davalının iddiası arasında tarih itibariyle farklılık mevcuttur. Bu durum karşısında tanıkların iddia bile olunmayan zamana ait beyanda bulundukları, başka bir anlatımla savunmayı aşar nitelikte davrandıkları anlaşılmaktadır. Öyle ise maddi olgular karşısında bu tanıkların sözlerine değer verilmesi mümkün değildir.
Ancak, mahkemece davalının yukarıda belirtilen iddiası araştırılmadan hüküm kurulmuştur.
O halde mahkemece yapılacak iş öncelikle davalının savunma çerçevesinde Denizcilik Bankası Gemi Sanayii A.Ş.ne yazılarak taraflara 1.7.1985-15.7.1985 tarihleri arasında Pavli Adası Eğitim tesislerinde ünite ayrılmış olup olmadığının, ayrılmış ise bu aileye kaç oda tahsis edildiğinin ve özellikle tesislerde bu süre içinde tarafların birlikte kalıp kalmadıklarının tesbitinden ve sonucuna göre karar verilmesinden ibarettir.
Bu yönün gözetilmemesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı (BOZULMASINA),1.5.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.