 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/71
K: 1990/198
T: 21.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "maddi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Ankara 5. İş Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.10.1989 gün ve 293-816 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 14.12.1989 gün ve 10688-10908 sayılı ilamı ile; (...İş kazası sonucu bağlanan gelirlerin maddi tazminattan tenzili gerekir. Olayın kaçınılmaz olması buna engel değildir. Aksi halde davacı hem sigorta kurumundan gelir almak, hem de işverenden tazminat almak suretiyle mükerrer yararlanma durumuna geçmiş ve böylece haksız kazanç sağlamış olur. Sigorta gelirinin tenzil edilmemiş olması usul ve yasaya ve uygulamaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : İş kazası sonucu ölen işçinin eş ve çocukları ölüm nedeniyle destekten yoksun kaldıklarını iddia ederek maddi tazminat isteğinde bulunmuşlardır. Mahkeme, olayın tamamen kaçınılmaz olduğunu gözönünde tutarak iş kazası sigortasından davacılara bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerlerini maddi tazminatlardan mahsup etmeden isteği hüküm altına almıştır. Yerel mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; olayın tamamen kaçınılmaz olması halinde, ölen işçinin hak sahiplerinin destekten yoksun kalma tazminatlarının belirlenmesinde iş kazası sigortasından bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerlerinin maddi tazminatlardan düşülmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Bu sorunun çözümlenebilmesi için, ölen işçinin desteğinden yoksun kalanlara iş kazası sigortasından bağlanan "gelir"in hukuki niteliğinin belirlenmesi gerekmektedir. 506 sayılı SSK'nun 23 ve 24. maddelerinde, iş kazası sonucu ölen sigortalının eş ve çocukları ile ana ve babasına gelir bağlanabilmesi öngörülmüştür. Ölümün iş kazası sonucu meydana gelmiş olması, bu gelirin bağlanması için yeterlidir. Ayrıca ölen işçinin belirli bir süre sigortalı olması ve belirli gün sayısında prim ödemiş bulunması gibi koşullar aranmaz. Burada belirtilmesi gereken diğer bir hususta iş kazası ve meslek hastalığı sigorta piriminin tamamının işveren tarafından ödenmesidir.
Şu halde sigortalının primin ödenmesinde her hangi bir katkısı sözkonusu değildir. Bu özellikleri gözönünde tutulduğunda, iş kazası sigortasından bağlanan "gelir"in; destekten yoksun kalanların maddi zararlarının sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle, SSK'nca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme niteliğinde olduğu sonucuna varılır. Bu nedenle sözkonusu gelir. işverenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu "tazminat" kavramı içinde yer alır.
İş kazası nedeniyle işverene karşı açılan maddi zararların giderilmesi davalarının hukuki sebebi, işte bu sigorta gelirleriyle karşılanmayan kısmın ödetilmesi ilkesine dayanır. Bu itibarla iş kazası nedeniyle işçinin ölümü halinde hak sahiplerine iş kazası sigortasından gelir bağlanmışsa, mükerrer ödemeye ve mükerrer yararlanmaya yer verilmemesi için bağlanan gelirlerin peşin sermaye değerinin maddi tazminattan mahsubu gerekir. Aksi halde, hak sahipleri aynı zararı hem SSK.'ndan gelir olarak hem de işverenden tazminat olarak almış olurlar ki bu haksız kazanç sağlanmasına yol açar. İşte buna engel olmak için SSK. gelirlerinin düşülmesi zorunludur. Olayın tamamen kaçınılmaz olması, gelirlerin mahsubuna engel değildir. Aynı şekilde, SSK.'nun işverene rücu edememesi de mahsubu gerektirmeyen bir neden teşkil etmez. Aksi takdirde Borçlar Kanununun genel ilkelerine ve özellikle 506 sayılı SSK'nun iş kazası ve meslek hastalığı sigortasına ilişkin 23 ve 24. maddeleri hükümlerine ters düşülmüş olur. Hal böyle olunca Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararı ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 21.3.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.