 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/583
K: 1991/33
T: 30.01.1991
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "Şuf'a davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bergama Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 23.5.1989 gün ve 1987/328-1989/191 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 31.10.1989 gün ve 1989/14039-16331 sayılı ilamı:
(..Şuf'alı payın ilişkin olduğu taşınmazlarca özel olarak taksim edilip herbir paydaş belirli bir kısmı kullanırken bunlardan biri kendisinin tasarrufundaki yeri ve ona tekabül eden payı bir üçüncü şahsa satarsa, satıcı zamanında o yerde hak iddia etmeyen davacının tapuda pay satışı şeklinde yapılan işlem nedeniyle şuf'a hakkını kullanması M.K.nun 2. maddesinde yer alan objektif iyi niyet kuralı ile bağdaşmaz. Kötüye kullanılan bu hak Kanunen himaye görmez. 14.2.1951 gün ve 17/1 sayılı İçtihadı Birleştirme kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alması gerekir. Savunmanın tevsii bu gibi durumlarda söz konusu değildir. Davanın bu bakımdan reddi gerekir.
Olayımızda şuf'alı pay 2.6.1987 tarihinde satılmış, davada 23.6.1987 tarihinhde süresinde açılmıştır. Davalı vekili taşınmazın hissedarlar arasında zeminde fiilen hisseleri oranında taksim edildiğini 10 yıldan fazla bir zamandır bu şekilde kullanıma devam edildiğini buna rağmen dava açılmasının iyiniyet kurallarıyla bağdaşamıyacağını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahallinde yapılan keşif sırasında dinlenen davalı tanıkları 1976 yılında taşınmazın tüm paydaşlar hazır olduğu halde taksim edildiğini arazi üzerinde yerlerinin belirlendiğini ancak zeminde belirgin bir hudut olmamasına rağmen taşınmaz üzerinde bulunan ağaçların meyvalarının paydaşlar tarafından taksim tarihinden beri toplanıldığını davaya konu olan yerin davalının bayii Beyat Erpolat ve müştereklerine ait olduğunu, taşınmaz üzerinde bulunan otlarında davacı tarafından biçilerek götürüldüğünü ifade etmişlerdir. Toplanan delillere göre taksim edilen ve bunun sonucu olarak meyvaları toplanan ağaçların paydaşlara isabet eden ve zeminde belirlenen belli ve muayyen bir kesimi ihtiva ettiği ve kullanmanında öteden beri bu şekilde olduğu bu kullanım şekli itibariyle de paydaşlar arasında herhangi bir uyuşmazlık çıkmadığı anlaşılmaktadır. Buna rağmen mahkemenin satılan yerin belirgin bir yer olmadığı arazi üzerinde muayyen bir kesimi kapsamadığı gerekçesiyle davayı kabulü doğru değildir. Yukarıda belirtilen esaslar nazara alınarak davanın reddine karar vermek gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukkuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 30.1.1991 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.