 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/560
K: 1990/622
T: 05.12.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "verasetin iptali ve yeniden veraset belgesi verilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, (Trabzon Sulh Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 12.9.1989 gün ve 263-777 sayılı kararın incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 26.3.1990 gün ve 11705/3273 sayılı ilamıyla; (...Davacı tarafından evvelce hasımsız olarak açılan ve sonuçlanan davada verilen hüküm kanun yoluna başvurulmamak suretiyle kesin hüküm haline gelmiştir. Bu durumda davacının miras paylarının yanlış dağıtıldığına dayanarak iptal davası açması kesin hüküm ve kazanılmış hak kavramlarına aykırı düşeceğinden isteğin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı Hazine vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Mirasçıların, mirasçılık sıfatlarının belirtilmesi istemi ile hasımsız olarak açacakları dava nedeniyle verilen mirasçılık belgesi kararı, bi nizasız kaza (çekişmesiz yargı) kararı niteliğindedir. Bu hususta, hukuk öğretisinde ve yargısal kararlarda tam bir görüş birliği mevcuttur.
Nizasız kaza kararları, şekli bakımından kesinleşmiş olsalar bile maddi hukuk açısından kesin hükmü teşkil etmezler. Bu nedenledir ki, kanuni bir gerçek olarak kabulleri mümkün değildir.
Daha sonra, bu kararların gerçeği aykırı ve yanlış olduğunun anlaşılması durumunda, kararı veren mahkemeyi değiştirebilecekleri gibi, nihayet tesbit edici nitelikte oldukları cihetle nizalı kaza (çekişmeli yargı) mahkemelerini bağlayıcı güçleri de yoktur (Prof. Dr. İ. Sungurbey, Medeni Hukuk Sorunları, 1984 Basım, 5. Cilt, Sahife: 421-423).
Aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu belirtilmek suretiyle verilen mirasçılık belgesi klasik anlamda bir ilamda değildir. İlam kavramı, yalnız çekişmeli yargıya ait bir terim olup, çekişmesiz yargıya yabancıdır. Her zaman aksi, idia ve isbat edilebilir. Yapılan işlemi tam bir dava olarak nitelemek de yerinde olmaz. Nizasız kaza yolu ile alınan kararlar, hiç bir zaman maddi anlamda kesin karar niteliğini taşımaz. (Prof. B. Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, Cilt: 2, sahife: 2167 ve Nizasız Kaza, sahife 180 vd.).
Mirasçılık belgesi verilmesi isteğine ilişkin olarak mahkemelerce yürütülen işlemler sonucu verilen karar tesbit edici nitelikte çekişmesiz yargı kararı olduğundan anılan kararın verilmesine ilişkin isteklerde asıl olan ihtilafın yokluğudur. Kararın bu niteliği gereğide olayda HUMK.nun 236. maddesinin uygulama yeri mevcut değildir.
O itibarla, miras bırakanından, evvelce hasımsız olarak mirasçılık belgesi almış bulunan davacının, mirasçılık hakkının belirlenmesinin hatalı yapıldığı iddiasına dayanarak, aynı mahkemede, bu belgenin iptali ile yerine, gerçeği uygun bir şekilde ve hasım göstermek suretiyle yeni bir mirasçılık belgesinin verilmesi için dava açma hakkının bulunduğu kuşkusuzdur.
O halde, yerel mahkemece, mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle işin esasına girilerek karar verilmesi yerindedir.
Ne varki, davanın kabulüne dair kurulan yerel mahkeme kararına yönelik temyiz itirazları incelenmediğinden, bunun için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, yerel mahkemenin direnme kararı doğru olup, işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. Hukuk Dairesi'ne gönderilmesine, 5.12.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Dava biçiminde alınmayan veraseti gösteren belge çekişmesiz yargı alanına girer, Bu yargı (jucisdictianon contentinse) kamu düzeniyle ilgili durumlarda bireysel çıkarları korumaya çalışır; mahkemelere verilmesinin nedeni de özel hukuk sorunlarından oluşudur. Genelde, istekçiye taraf denilmediği gibi dava yeteneği de aranmaz. Vasi tayininde olduğu gibi, kural olarak yeni gerekler karşısında yeni bir karar da alınabilir. Dahası, "kesin hüküm" durumu söz konusu değildir. Ne var ki, mahkeme ilgilileri dinlemek, gereğinde onları yazılı ya da sözlü bildirime çağırmak; belli bir kanıya ulaşabilmek için delillerin gösterilmesini emretmek ve onları toplamak durumundadır. Çekişmesiz yargıya başvuran kişi, mirasçılık konusunda bir ikrarda bulunmuştur (en azından kararı temyiz etmeyeceğini açıklayarak belge içeriğini benimsemiştir). HUMK'nun 236. maddesi uyarınca "ikrar... mukir olan taraf aleyhine delil teşkil eder. Maddi bir hatadan neşet ettiği sabit olmadıkça ikrardan rücuu olunamaz" yargı görevi ile ikrara değer verildiği durumlarda kural olarak kişi yanılgısı değil yargı yanılgısı var sayılır. O nedenle kıyas yoluyla yargılamanın yenilenmesi nedenlerinin olayda bulunup bulunmadığı, üzerinde durularak veraset belgesinin değiştirilmesi isteği gözetilmelidir.
Şu durum karşısında Yüksek Özel Daire bozmasının belirtilen açıdan ve sonuc ubakımından doğru bulunduğu düşüncesindeyiz.