 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/452
K: 1990/549
T: 31.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "yoksulluk nafakası" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; MERSİN 3. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 4.7.1989 gün ve 1989/200 - 558 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 18.1.1990 gün ve 1989/10646 - 1990/200 sayılı ilamı:
(... Medeni Kanunun 144. maddesine dayanan yoksulluk nafakası boşanma davası içinde istenebileceği gibi o dava devam ederken veya sonuçlandıktan sonra da ayrı dava halinde de istenebilir. Boşanma anında Medeni Kanunun 144. maddesinde yazılı şartların oluşup oluşmadığı araştırılıp sonucu uyarınca karar vermek gerekirken, boşanma davası sonuçlandıktan sonra dava hakkının bulunmadığından söz edilerek redde karar verilmesi doğru görülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, M.K. nun 3444 sayılı Yasa ile değişik 144. maddesinden kaynaklanan, yoksulluk nafakası isteğine ilişkindir. Taraflar arasındaki, geçimsizlik sebebine dayalı olarak önce görülen boşanma davasının olumlu sonuçlanıp kesinleşmesinden sonra açılmıştır. Gerçekten yoksulluk nafakası, boşanmanın eki niteliğindedir. Boşanma davası sonucu ile sıkı biçimde bağlıdır. Bu nedenle de boşanma davası sırasında eki niteliğinde bulunan M.K.nun 143/2. maddesinden kaynaklanan manevi tazminat isteğinin taraflar arasında görülüp kabulle sonuçlanarak kesinleşen, boşanma davasından sonra da açılabileceğini hükme bağlayan 22.1.1988 gün 1986/5 Esas ve 1988/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararının gözönünde bulundurulması gerekir.
Gerçekten anılan Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere temel haklardan olan dava hakkı, T.C. Anayasasının 36. maddesinde herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilerek güvence altına alınmıştır. Gene T.C. Anayasasının 13. maddesi hükmünce temel hak ve hürriyetler Milli Egemenliğin, Cumhuriyetin, Milli Güvenliğin kamu düzeni ve kamu yararının... korunması amacıyla Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlanabilir. Yoksulluk nafakası davasının boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılamıyacağının kabulünün ise sonucu itibariyle hukuksal açıdan temel haklardan olan dava hakkının sınırlandırılmısı niteliğini doğuracağı kuşkusuzdur. Oysa T.C. Anayasasının 13. maddesi uyarınca bu hakkın sınırlandırılmasının yasaya dayanması zorunludur. M.K.144. maddesi metninde ise yoksulluk nafakasının boşanma davasının kesinleşmesinden sonra açılamıyacağı yolunda bir kısıtlama mevcut değildir. Bu itibarla T.C. Anayasasının 36 ve 13. maddeleri hükümleri de gözetildiğinde dava hakkının varlığı vurgulanarak iddianın araştırılması gereğine işaret edilen ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi doğru değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunmayan direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK. nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının verilmesine 31.10.1990 tarihinden itibaren oyçokluğuyla karar verildi.