 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/408
K: 1990/534
T: 31.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "elatmanın önlenmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Yüksekova Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 10.11.1989 gün ve 72-161 sayılı kararın incelenmesi davacı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi'nin 1.2.1990 gün ve 1026-1084 sayılı ilamiyle ; (...Davacı 10.11.1989 günlü son oturuma gelmediği gibi, kendisini vekile de temsil ettirmemiştir. Bu durumda HUMK.nun 409. maddesi uyarınca dosyanın yenileninceye dek işlemden kaldırılmasına "ve koşulları oluştuğu takdirde" davanın açılmamış sayılmasına" karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde reddedilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden : Davacı Hamit
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, tapuya dayalı elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Taraflar gerçek şahıstır. Davalı, çekişmeli yerin davacının tapusu kapsamının dışında kaldığını savunarak davaya karşı çıkmıştır. Uyuşmazlığın niteliğine göre, olayda mahkemece davacı tapusunun yerel ve fenni bilirkişi aracılığı ile uygulanması ve dava konusu taşınmazın davacı tapusunun içerisinde kalıp kalmadığının belirlenerek çözüme uluşılması icap eder. Nitekim mahkemecede, davacıya bu uygulama yapılabilmesini teminen gerekli keşif giderini yatırması için önel verilmiştir. Ancak, davacı ara kararının yerine getirerek keşif giderlerini mahkeme veznesine yatırmadığı gibi mazerette bildirmeksizin duruşmaya gelmemiş, kendisini bir vekil ile de temsil ettirmemiştir. Ne varki, davacının gelmediği bu oturumda, davalı davayı kendisinin takip edeceğini beyan etmiştir.
Hemen belirtmek gerekirki, tapuya dayalı olarak gerçek kişiler arasında görülmekte olan bu dava kendiliğinden araştırma ilkesinin değil, taraflarca hazırlama ilkesinin uygulanması gereken bir davadır. Davalının tasarrufunda bulunan yerin davacının dayandığı tapusu kapsamı dışında kaldığının saptanması ve buna ilişkin maddi hukuk anlamında da kesin hüküm sağlanmasında açık hukuki yararının bulunduğu kuşkusuzdur.
Somut olayda, davayı takip edeceğini bildiren davalı, müteakip oturumda mağdur durumunda olduğunu beyanla davanın reddini istemiştir. Bu durumda mahkemece izlenmesi gereken yol, davalının davayı kendisinin takip etmesine ilişkin beyanı ile ilgili açıklama yaptırılması ve gerektiğinde zorunlu keşif masraflarının davalıdan alınarak uygulamanın yapılması ve varılacak sonucuna göre, bu konudaki usul hükümleri de gözetilerek, karar verilmesinden ibarettir.
Bu hususlar nazara alınmadan yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunmadığından bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacının temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.10.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.