 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/407
K: 1990/487
T: 10.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; TİRE Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.12.1988 gün ve 487 - 610 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 21.4.1989 gün ve 8346 - 9399 sayılı ilamı:
(... 1 - Yoksulluk Nafakasının boşanma davasının eki (fer'i) niteliğinde olduğu dava dilekçesinde yer almasının zorunlu bulunmadığı, ya boşanma davası içerisinde herzaman ya da boşanma davası henüz hükme bağlanmadan ayrı ve bağımsız bir dava ile istenebileceği hususunda herhangi bir kuşku ve uyuşmazlık söz konusu değildir. Ne varki hangi zamanda ve koşulda istenmiş olursa olsun, boşanmanın ekini (fer'ini) oluşturan maddi ve manevi tazminat istemlerinde olduğu gibi yoksulluk nafakasına da ancak istek halinde karar verilebileceğinden, isteğin dikkate alınabilmesi; harç ödenmesi, eksik harç ödenmiş ise tamamlatılması koşuluna bağlıdır. Çünkü hakim böyle bir nafakanın hüküm altına alınmasının gerekliliğini ve zorunluluğunu yargılama içerisinde belirlese bile kendiliğinden yoksulluk nafakasına karar veremez. Yalnızca boşanma davasının devamı sırasında uygun görülen tedbir nafakası (M.K.137) ile boşanma halinde küçük yararına hükmedilen iştirak nafakasında (M.K. 148/2), istek olmasa dahi hakim kendiliğinden karar verme zorunda bulunduğundan yalnızca bu iki nafaka türünde harç ödenmesi sınırlı olarak söz konusu değildir.
2 - Diğer taraftan her türlü yargı işlerinin kural olarak yargı harcına tabi bulunduğunu belirleyen 492 sayılı Harçlar Kanununun 2. maddesindeki temel ilkenin istisnaları (yani harçtan müstesna olan mevzuular) ise aynı kanunun 13. maddesinde belirlenmiştir. Gerçekten de 30.12.1989 tarihli ve 2366 sayılı kanunla değiştirilen söz konusu 13. maddenin (c) bendinde ancak ayda beşbin lirayı geçmeyen nafakalara ait dava ve takiplerin harçtan müstesna olduğu açıklanmıştır. Hemen söylemek gerekir ki bu beş bin lira hükmedilen miktar (mahkumunbih) değil, dava edilen miktardır (Yani müddeabihdir). Bu nedenle beşbin liradan fazla bir miktar üzerinde açılan bir dava sonunda hükmedilen miktar (mahkumunbih) değil, dava edilen miktardır (Yani müddeabihdir). Bu nedenle beşbin liradan fazla bir miktar üzerinden açılan bir dava sonunda hükmedilen miktar beşbin liradan az olsa bile dava harca tabidir. Öyle ise 492 sayılı Harçlar Kanununun gerek 13. ve gerekse özel kanunlara yollamada bulunan 123. maddesinde öngörülen istisnalar dışında kaldığı için harcı ödenmiyen yoksulluk nafakası isteğinin incelenerek kabul edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
3 - Diğer taraftan Medeni Kanunun 3444 sayılı kanunla değiştirilen 144. maddesi hükmüne göre yoksulluk nafakasına karar verilebilmesi için nafaka talep eden eşin boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceğinin gerçekleşmesi gerekir. Mahkemece bu yön üzerinde hiç durulmadan ve bu konudaki deliller toplanmadan, nihayet davalı eşin neden, nasıl ve ne şekilde yoksulluğa düşeceğinin ciddi ve inandırıcı delilleri karar yerinde gösterilmeden eksik inceleme ile yoksulluk dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle 3444 sayılı kanun ile değişik M.K. nun 144. maddesinde "boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek eşin kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği hükmü getirilmiş, son fıkrasında da nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmıyacağına işaret edilmiştir. Madde metninde, önceki metne göre yapılan değişiklik kabahatsiz olma yerine kusuru daha ağır olmamak koşulu ile eski metindeki "bir sene müddetle nafaka itasına mahkum edilebilir." sözcükleri yerine de " süresiz olarak nafaka isteyebilir" tümcesine yer verilmiş olmasıdır.
Hemen belirtmek gerekirki, yoksullku nafakası, boşanma davasının eki
niteliğindedir.
O itibarla boşanma davası hükme bağlanıncaya kadar dava dilekçesinde talep edilmiş olma koşulu aranmaksızın ayrı bir dava ile istenilmesini engelleyen yasal bir engel de yoktur. Ancak bu istek boşanma davası sonucuyla kesin bağlılık içerisinde bulunmaktadır. O nedenle 3444 sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki dönemde bu konuda ayrı bir dava açılmış olması aranmaksızın görülmekte olan boşanma davası içerisinde yapılan inceleme ve sonucuna göre, koşulları mevcutsa talep eden eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceğine ilişkin uygulama hemen hiç bir sapma göstermeden yargısal kararlarda aynen sürdürülmüştür.
3444 sayılı Yasa ile M.K.nun 144.maddesinde yapılan değişiklikte Yasanın çıkarılış amacı ve özellikle yoksulluk nafakasının niteliği gözetildiğinde, bu konudaki eski uygulamayı değiştirmeyi, örneğin bunun ancak harcı verilmiş bir dava ile istenebileceğine ilişkin görüşü haklı sayacak bir nedenin bulunmadığının kabulü gerekir.
Nitekim Hukuk Genel Kurulu'nun 2.5.1990 gün ve 111 - 261, 14.3.1990 gün 112 - 118 ve 30.5.1990 gün 1990/2 - 223, 334 sayılı kararlarında da aynı ilke benimsenmiş görülmekte olan boşanma davası sırasında yoksulluk nafakası talep eden eşin duruşma tutanağına alınan bu beyanı netice olarak yoksulluk nafakası takdirine dair istek için yeterli görülmüştür.
O halde mahkemece mevcut delilleri değerlendirmek suretiyle kurulan hüküm usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 10.10.1990 tarihinden itibaren oyçokluğuyla karar verildi.