Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/3-529
K: 1991/2
T: 23.1.1991

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
743/m.2,618,908
818/m.41,61
 
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 19.7.1989 gün ve 244-720 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine;
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 9.4.1990 gün ve 7764-3169 sayılı ilamı:
( ... Dosya içerisinde mevcut tapu kayıtları ve diğer belgelerden anlaşıldığına göre daha sonra davacı adına tescil edilen bölümü de dahil olmak üzere İzmir Güney Mahallesi 2201 Ada 1 parselde kayıtlı 72 hektar ve 2240 m2 lik arazi, tarla ve incir ağaçlarını havi olmak üzere kadastro tesbitinden 11.6.1942 tarihinde Maliye Hazine'si adına kayıtlı iken muhtelif tarihlerde bu araziden İzmir Belediyesine ve bazı özel şahıslara hükmen ifrazlar yapılara en son 3290 ada, 730 parselde 58 hektar 525 m2 olarak yine maliye Hazine'si adına kayıtlı iken 27.4.1983 tarihinde 739 parselde 63400 m2 yine yanı yerde kain 339 pafta, 3290 ada 744 parselede yer alana 82.000 m2 miktarlık tarla niteliğindeki taşınmaz olarak Ahmet Seyhan adına tescil edilmiş olup baştan beri devam eden "Milli Savunma Bakanlığına tahsislidir" şeklindeki beyanlar hanesindeki şerh bu son intikalde de varlığın korumuştur.
Ecrimisil davasına konu edilen yer, 63.400 m2 lik bir taşınmazın içinde bulunan 204 m2 lik bir arsadır. Bu arsa üzerinde 4 katlı betonarme karkas bina inşa edilmiştir. Haksız olduğu kabul edilen işgal bu binanın yapımı ile gerçekleşmiş bulunmaktadır. Bilirkişi raporuyla dosyaya ibraz edilen diğer belgelerden, bu 63400 m2lik alanın belediye imar parsellerine bölündüğü ve üzerinde ikiyüz civarında bira bulunduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca bütün belediye hizmetlerinin getirildiği, alt yapının, cadde ve sokaklarında oluşturulmuş bulunduğu da bir gerçektir. Davacıya ait parsel üzerinde bina yaparak ve içinde ikamet edilerek meydana gelen işgallerin otuz yılı aşan bir süredir devam etmekte olduğu şagillerin tümünün bu araziyi 1983 yılında iptal üzerine tapu kütüğünde yapılan değişikliğe kadar, Hazine'ye ait olduğu anlayışıyla işgal ettikleri, işgal edilen bu yerde şehirleşmenin bütün unsurlarıyla gerçekleşmiş olduğu plana projeye ve imar mevzuatına uygun olarak devam eden bu işgalleri, artık bir tür mülkiyet nasyonuna ve hak sahipliğine dönüştüğü anlaşılmaktadır. Böyle bir durumda, İzmirin bir mahallesinin oluşturduğu anlaşılan ve işgallerin ecrimisil tazminatının dayanağı olan Medeni Kanunun 908. maddesindeki kötü niyete dayalı zilyetlik olarak kabulü, hakkaniyet ve nesafetle bağdaşmaz. oturacak ve barınacak yer bulmakta güçlük çeken kişiler, o zaman için Hazine'ye ait olduğun bildikleri ve tapuda Hazine adına kayıtlı, tapuya göre tarla vasfındaki taşınmazı işgal etmiş, üzerine bina inşa etmiş, bina kullanma izni olarak oturmuş tarlanın şehir haline gelmesine katkıda bulunmuş, özyurtları olarak kabul etmişlerdir. Bu kişileri bu aşamada artık kötü niyetli şagil olarak nitelemek doğru olmadığı gibi böyle bir niteleme Medeni Kanun'un 908. maddesinin amacına da uygun değildir.
Öte yandan, 8.3.1950 gün ve 1945/22 Esas, 1950/4 karar sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında açıkça belirtildiği üzere, başkasının malını haksız olarak kullanmak, Borçlar Kanunu'nun haksız fiillerden doğan borçlara ilişkin hükümlerine tabi bir haksız fiildir. Haksız fiillerin borç doğurması ise haksızlığa uğrayan kimsenin bu yüzden zarar görmüş olması şartına bağlıdır.Zarara uğramış olan malik ecrimisil adı veya başka bir ad altında herhangi bir tazminat isteyemez.Zararın davacı tarafından kanıtlanması gerekir. Bu husus HGK.nun 9.1.1963 gün ve 1/8 esas 7 sayıl kararı ile 18.4.1973 gün, 1969 - 1.573-325 sayılı kararında tekrarlanmış ve Yargıtay uygulanmaları hep bu yolda olagelmiştir.
Olayımızda davalı, davacını taşınmazı iktisabından çok önce, taşınmaz henüz Hazine adına kayıtlı iken işgal ederek diğer şagiller gibi belli bir bölümüne evini kurarak oturmuş bulunmaktadır. Taşınmazı tarla vasfıyla 1983 yılında sicil kaydı tesis etmek suretiyle iktisap eden davacının onun iktisabından çok önce şehir niteliğine bürünen bu arazi parçası üzerinde yapılan binada usulünce açılacak bir Meni müdahale davasıyla elde edilecek bir mahkeme kararı olmadıkça tasarrufu söz konusu olamaz. Böyle bir tasarrufta halen mümkün olmadığına göre davacının ne suretle zarara uğradığının kesin delillerle ispatı gerekir. Davalının bu taşınmazdan yararlanması, davacıya bu yararlanma karşılığı tazminat verilmesini gerektirmez.
Yukarıda sözü edilen Tevhidi İçtihad Kararında da açıkça yazılı olduğu üzere, kanun koyucu haksız fiil ile sebepsiz iktisabı birbirinden ayırmıştır. O nedenle, başkasının malını haksız olarak kullanmanın sebepsiz iktisap borcunun doğuracağı düşünülemez. Çünkü burada bir iktisap yoktur. İktisap, ancak hukuki bir işlem ile olur. Oysa haksız işgalde ne tek taraflı ne de iki taraflı bir hukuki işlem vardır.
Bu durum karşısında, olayımızın özelliği de dikkate alınarak, iktisabından çok önce üzerinde belediye imar ve şehirleşme planlarına uygun olarak oturma izni verilmiş binalar bulunan, cadde ve sokakları oluşmuş, tüm alt yapı tesisleri tamamlanmış belediye hizmetlerinin tamamı getirilerek şehir haline gelmiş bir yerin zeminin daha sonra iktisap eden davacının bu işgaller nedeniyle uğramış olduğu bir zara olamaz. Çünkü bu iktisap nedeniyle taşınmaz üzerindeki caddeleri, sokakları ve üzerinde binalar yapılmış arsaları kullanma veya kiraya verme olanağına ve hakkına sahip değildir. Zeminin dava tarihindeki durumu böyle bir faaliyete fiiller ve hukuken imkan verecek nitelikte değildir. Taşınmazın mevcut nitelikleri, davacının iktisabından çok önce kötü niyetli oldukları isbat edilmeyen işgaller sonucu belediye şehirleşme kurallarına uygun olarak kazanılmıştır.
Ne var ki davacının mülkiyet hakkının Anayasa ve Yasalarla korunduğu ve onların güvencesi altında bulunduğu da bir gerçektir. Bu gerçekten hareketle yukarıdaki açıklamalar ve saptamalar ışığında konuya mülkiyet hakkı açısından bakıldığında, davacının mülkiyet hakkını korumak ve vaki olduğu anlaşılan müdahalenin önlenmesi için dava açabileceği tabiidir. Müdahalenin önlenmesi davası, davalı durumunda olacak olan şagillere hem bir ihtar olacak hem de kanundan doğabilecek haklarının korunması için karşılık dava açma veya bu hakların saptama olanağını verecektir. Bu suretle, yani müdahalenin önlenmesi davasının açılmasıyla şagil davalılar, artık yukarıda açıklanan gerekçelerle ecrimisil tazminatının dayanağı olan kötü niyetini mevcut olmadığı savını ileri süremezler. Bu sonucun değişik açıdan anlamı, niteliği ve süresi yukarıda belirlenmiş olduğu şekilde olan işgallerde, ecrimisil ancak Meni müdahale davasıyla birlikte ve ondan sonra söz konusu olabilir. Anılan davadan önce açılacak bir ecrimisil davası, davalıların işgalleri süreci içerisinde taşınmaza kazandırdıkları değer ve rantın haksız olarak davacıya aktarılmasına yol açar. İşgal olmasaydı tarla niteliğinde kalacak olan bir taşınmazın işgali ile kazandığı değer arttırıcı nitelikler nedeniyle davacının ecrimisil davalarıyla sürekli yarar sağlanması hakkaniyete ve objektif iyi niyet kurallarına uygun düşmez. İyi niyetli malik, bu tür niteliklere sahip taşınmazlardaki mülkiyet hakkının korunmasını istiyor ise, vaki tecavüzün önlenmesi için dava açmalıdır. Aksi halde, davalıların zamanında iyi niyetle emek ve varlıklarını katarak oluşturdukları değer artışından sürekli yararlanma sağlayan ecrimisil davaları tevvali edecek, davacı katkısı bulunmayan değer artışlarından haksız yere yararlanmış olacaktır. Ecrimisilin bilirkişinin yaptığı gibi binalar dahil edilmeyerek yalnız arz üzerine hesaplanmış olması yukarıda sözü edilen haksızlıkları ve sakıncaları bertaraf edemez. Çünkü, arzın getirebileceği ecrimisilin, mevcut olan alt yapı belediye hizmetleri ve genel olarak şehirleşme unsurlarının dışlanması suretiyle belirlenmesi mümkün olamayacaktır.
Bu durumda davacının Meni müdahale davası açmayarak davalıların bizatihi işgalleri sonucu meydana gelen değer artışı ve ranttan haksız yere yararlanma olanağını veren ecrimisil davasını açması, Medeni Kanunu'nun 2. maddesinde hükmü bağlanan iyi niyet kurallarıyla da bağdaşmaz.
O halde davacı mülkiyet hakkına dayanarak ancak uygun koşullarla şagiller hakkında müdahalenin önlenmesi davası açabilir. Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanmış olduğu üzere, tevhidi İçtihad ve Yargıtay Uygulamaları gereğince ecrimisil tazminatının iki ana koşulu olan davalının kötü niyeti ve davacının kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda belirtilen tüm hususlar dikkate alınmadan yazılı şekilde hüküm kurulması Usul ve Kanun'a uygun görülmemiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU KARARI:
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
5.4.1985 tarihinde yürürlüğe giren 3156 sayılı Yasa'nın ek 2. maddesi kesinlik sınırını düzenliyen HUMK.'nun 427.maddesindeki 100.000 liralık miktar ve değeri 1.1.1990 tarihinden itibaren 4 katına çıkarmıştır. Anılan yasının geçici maddesinin ( b ) fıkrasında ise, HUMK.'nun 427 maddesinde değişiklik yapan hükmün Kanun'un yürürlüğünden sonra verilen nihai kararlara yapılacak temyiz istemleri hakkında da uygulanacağı belirtilmiştir.
Temyize konu ecrimisil davasında her ne kadar istek kesinlik sınırının üzerinde ise de mahkeme 341.000 lira ecrimisilin davalıdan alınmasına karar vermiş ve kararı yalnızca davalı taraf temyiz etmiştir.
Bu hali ile direnme kararının verildiği 17.7.1990 tarihi itibariyle hüküm altına alınan miktar yasada öngörülen kesinlik sınırının altındadır.
Hal böyle olunca davalı vekilini temyiz isteminin reddine karar vermek gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz isteminin ( REDDİNE ), oybirliği ile karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini