 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/385
K: 1990/531
T: 31.10.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "takibin iptali" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; DEVELİ İcra Tetkik Mercii Mahkemesi'nce davanın reddine dair verilen 16.12.1988 gün ve 3-44 sayılı kararın incelenmesi Davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,.. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi'nin 22.6.1989 gün ve 410-9408 sayılı ilamı (...Borçlu itirazında tarihlerin tahrif edildiği aslına göre zaman aşımının mevcut olduğu bildirdiği, bu cihetin Adli Tıp raporu ile teyit edildiği işin halinin muhakemeyi gerektirdiği nazara alınmadan, itirazın reddolunması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dosyadaki, tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle, borçlu aleyhine takip konusu yapılan bononun tarihlerinde tahrifat yapıldığını aslında zamanaşımına uğradığı ve alacaklının kardeşine hatır senedi olarak verildiği ileri sürülerek takibin iptalini istemiştir. Gerçekten iddianın tahkiki için senedin gönderildiği Adli Tıp Kurumu'nca verilen raporda" ...1. inceleme konusu senette para miktarını ve vade tarihlerini yazı ve rakamlarla gösteren hanelerde mevcut rakam ve yazılar altında harf ve rakam olarak okunmayan kalıntılar bulunduğu, bu kalıntıların tükenmez veya mürekkepli kalem izleri olmadıkları, ancak kalem türü itibariyle gerçek aidiyetlerinin saptanamadığı,
2 - Söz konusu bentte borçlu isim ve adres yazılarıyla imzaların senetteki diğer yazı ve rakamların farklı evsafta bir kalemle yazılmış olduğu..." belirtilmiştir.
Anılan rapor, içeriği itibariyle bononun tarihlerinde tahrifat yapıldığı iddiasını teyit edici niteliktedir.
Ancak, bu durumda işin sağlıklı çözüme ulaştırılmasının, sınırlı yetkili merciide değil mahkemede yapılması gerekeceği kuşkusuzdur. O itibarla, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA 31.10.1990 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.