 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/316
K: 1990/401
T: 27.06.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA :Taraflar arasındaki "tapulama tesbitine itiraz" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Kartal Asliye 2. Hukuk Mahkemesi) nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.6.1984 gün ve 692 -568 sayılı kararın incelenmesi davalı kooperatif temsilcisi ile bir kısım müdahiller tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 24.10.1986 gün ve 10593 - 9267 sayılı ilamı:
(... 23.5.1970 ve 5.4.1972 tarihli Hukuk Genel Kurulu kararlarında benimsenen hukuki esaslar karşısında görev ve husumet yönü belirlenmiştir. Bu itibarla mahkemenin, hasmın Cafer (Abdülgaffar Polat) mirasçıları olduğu şeklindeki kabulü ile davanın husumet yönünden reddine karar vermesi ve yazılı şekilde hüküm kurması isabetsizdir. Diğer yandan, dava 731 sayılı parselin (1420 parsele bitişen yönünden) 19095 metrekarelik bölümüne yöneliktir. Tespite başkaca itiraz eden bulunmamakta taşınmazın arta kalan bölümü ile ilgili olarak tapulama tespiti kesinleşmiştir. Bu durumda tapulama hakiminin uyuşmazlığı dava konusu olan taşınmaz bölümü ile sınırlı olarak çözümlenmesi gerekir. Olayda, davacı 17.3.1936 tarih ve 13 sayılı Hazinenin temliki ile oluşan tapu kaydına dayanmıştır. Tapu kaydında güney sınır Hazine olarak gösterilmiştir. Hazine bu yerini aynı tarih 14 sayılı intikal ve ifraza dayalı olarak tapuya tesçil ettirmiş ve kuzeyde davacıyı sınır göstermiştir. 14 sayılı tapu kaydının ve gittileri olan Temmuz 1936 tarih, 36, 37 ve 38 sayılı kayıtların birleşik haritaları bulunmaktadır. Hal böyle olunca uyuşmazlık ortak sınırın belirlenmesi suretiyle çözümlenecek bir nitelik taşımaktadır. Ortak sınır; varsa yerine uygulama olanağı bulunan haritası uygulanmak, aksi halde bilirkişi ve tanık dinlenmek bu yöntemlerle de belirlenemiyor ise, orantı yoluna gidilmek suretiyle belli edilir. Mahkemece 14 sayılı tapu kaydının eki olan ve tahrirat katibi, tapu memuru ve varidat katibi tarafından düzenlenen kroki esas alınmak suretiyle ortak sınır belirlenmiştir. Ne var ki, bu krokinin yerine uygulama olanağının bulunduğunu göstermez. Ancak; çekişmesiz olan doğu, batı, güney sınırların eylemli durumdaki uzunluklarının anılan krokiye uygun düşmesi halinde, krokinin uygulanabilirliği düşünülebilir. Oysa mahkemece bu biçimde bir karşılaştırma yapılmamıştır. Bu nedenle, sadece doğu sınırın tecvizi hata dahilinde yüz metre geldiği kabul edilerek krokinin uygulama olanağının bulunduğu sonucuna varılamaz. O halde, yukarıda açıklanan hukuki esaslar gözönünde tutulmak ve yine orada açıklanan biçimde inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmek gerekirken bu yönlerden yanılgıya düşülerek yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı, tapulamaca davalı tesbit edilen dava konusu 731 parsel sayılı taşınmazın 19.095 m2 lik kısmının, kendi adına tesbit gören 1420 parsel sayılı taşınmazın tesbitine esas alınan tapusu kapsamında kaldığını ileri sürerek, bu kısma ait davalı tapusunun iptali ile kendi parseline katılmasını istemiştir.
Komşu bulunan taraf parsellerinin oluşmasına esas alınan tapu kayıtları, aynı kökten gelmektedir.
Gerek kök kaydın gerekse de bundan ifrazen oluşan üç taşınmaza ait kayıtların birleşik krokisi mevcuttur.
Uyuşmazlığın niteliği gereği, olayda, taraf tapularının kapsamlarının belirlenmesi ve çekişmeli kısmın hangi taraf tapusu içerisinde kaldığının açıklıkla saptanması icabeder.
Kural olarak da, tapuların kapsamlarının tayininde, öncelikle, dayanakları haritaların esas alınması gerekir.
Ne var ki, olayda, mevcut haritaların, kadostral yöntemlere uygun biçimde düzenlenmediği bir yana duraksanmayacak biçimde uygulanabilirliğide anlaşılamamaktadır.
Bu konuda bilgisine başvurulan bilirkişiler raporu, içeriği itibariyle, haritaların uygulanabilirliğinin kabulüne elverişli değildir. Kaldı ki, taraflar adına tesbit edilmiş bulunan taşınmazların fiili yüzölçümleri de, bu yerlere revizyon gören tapulardaki miktarlardan az bulunmaktadır.
Davacı tapusu, kök kayıt maliki Hazine tarafından miktar belirtilerek satış suretiyle oluşturulmuş, davalı tapusu ise 2510 sayılı Yasa uyarınca iskanen verilmiştir.
Davacıya satış suretiyle temliki yapılan dava dışı bir kısım yerin, bilahare herhangi bir nedenle kendisinden geri alınmış olmasının, davalı tarafın hukukunu etkilemeyeceği kuşkusuzdur.
Bütün bu yönler de, yeterince değerlendirilmemiştir. Eksik inceleme ile sağlıklı çözüme ulaşılamaz.
O halde, taraf tapularının kapsamlarının tayininde izlenmesi gereken yola ilişkin bulunan ve Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen, Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken eski hükümde direnilmesi isabetsizdir. Direnme kararı, bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı S.S. Mercan Yuvası Yapı Kooperatifi ile bir kısım müdahillerin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda açıklanan ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 27.6.1990 tarihinden itibaren oyçokluğuyla karar verildi.