 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/2-115
K: 1990/254
T: 18.4.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- USULSÜZ TEBLİGAT ( Onbeş Yaşından Küçük Çocuğa Tebliğ )
- ONBEŞ YAŞINDAN KÜÇÜK ÇOCUĞA TEBLİGAT (Gerekli Şartları Taşıdığının Tevsiki)
- TEBLİGAT ( Onbeş Yaşından Küçük Çocuğa )
743/m.134
7201/m.22,23
1086/m.432,5,429
DAVA: Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 6. Hukuk Mahkemesi`nce davanın kabulüne dair verilen 30.9.1988 gün ve 1988/255-444 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi`nin 17.3.1989 gün ve 1989/1194-2463 sayılı kararı; ( ... Tebligat Kanunu`nun 21. maddesine göre, tebliğ memuru durumun bildirilmesi için yakın komşuya haber bıraktığını tebliğ mazbatasına yazmış ise de, temyiz dilekçesine ekli dilekçelerden adı yazılı komşunun o tarihlerde orada bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, dava dilekçesinin davalıya usulen tebliğ olunmadan yargılamaya devam edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
Davacı, dava dilekçesinde Medeni Kanun`un 3444 sayılı Kanunla değişik 134/4. maddesi uyarınca boşanma isteğinde bulunmuştur. Oysa, taraflar arasındaki boşanma davasının reddine dair hüküm henüz davalıya tebliğ olunmamış dolayısı ile kesinleşmemiştir. Bu itibarla, ayrılık süresi dışındaki ( önce açılmış davanın reddine dair hükmün kesinleşmesi ) koşulu olayda gerçekleşmemiş olmakla, davanın reddine karar verilmesi gerekirken, 3444 sayılı Kanun`un geçici 1. maddesine dayanan bir dava olmadığı halde, bu maddeye göre boşanmaya karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece tebligatın geçerli olduğu ve temyiz süresini geçirdiği görüşü tekrarlanarak önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Hukuk Genel Kurulu`ndaki müzakere sırasında öncelikle HUMK.nun 432/4. maddesi uyarınca mahalli mahkemenin ittihaz ettiği red kararının niteliği ve bu kararın bozulması halinde direnmenin mümkün olup olmadığı üzerinde durulmuştur.
HUMK.nun değişik 432/5. maddesinde red kararına karşı temyiz yoluna başvurabileceği, Yargıtay temyiz isteminin reddine ilişkin kararı bozarsa, ilk temyiz dilekçesine göre temyiz isteminin inceleneceği açıklanmıştır. Öte yandan aynı Kanun`un 429. maddesinde "Yargıtay ilgili dairesi temyiz edilen kararı bozarsa ... mahkeme, ... kendiliğinden taraflar duruşmaya davet edilip dinlendikten sonra, Yargıtay`ın bozma kararına uyulup uyulmayacağına karar verir." denmek suretiyle kural olarak Yargıtay`ca bozulan her türlü karara karşı direnilebileceği açıklanmıştır. HUMK.nun 432/4. maddesi uyarınca ittihaz edilen kararların bozulup kaldırılması ve işin esası incelenerek esas hakkındaki kararın da bozulması halinde mahalli mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararının doğru olduğu görüşü ile önceki kararında direnmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır.
Olayda davalı adına çıkarılan tebligatın 15 yaşından küçük çocuğuna verildiği tartışma konusu değildir. Onun Tebligat Kanunu`nun 22. maddesinde gösterilen şartları taşıdığı 23/5. maddede açıklandığı biçimde tevsik edilmemiştir. Oysa tebliğ mazbatasının Kanuna ve nizamnameye uygun bir biçimde düzenlenmesi gereği yapılan tebliğin geçerlik şartıdır. Bu itibarla Hukuk Genel Kurulu`nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliği ile karar verildi.