 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/299
K: 1990/414
T: 19.09.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ... Asliye Hukuk Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 27.12.1988 gün ve 222-241 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 24.4.1989 gün ve 5078-4213 sayılı ilamı ile; (... Davacılar taksim senedine dayanarak iptal ve tescile karar verilmesini istemişlerdir. Niza konusu taşınmaz muris adına tapuda kayıtlı olmayıp 1/3'er müşterek mülkiyet şeklinde Hüseyin Mustafa ve bir kısım davalıların murisi Satılmış adına kayıtlı bulunmaktadır. Tapulama tutanağının kesinleşmesinden sonra taraflar arasında bir taksim senedi yapılmıştır. Tapu siciline göre taşınmazın murisle ilgisi bulunmadığı gibi iştirak halinde de değildir. O itibarla, M.K.nun 611. maddesinin olaya uygulanması ve dolayısıyla sicilin oluşmasından sonra yapılmış olan senedin taksim senedi olarak kabulü mümkün değildir. Senet harici bir senet olup bir kısım hisselerin devrine ilişkindir. Tapulu bir taşınmazda bir kısım hissenin devri M.K.nun 634. maddesi hükmüne göre resmi şekilde olmadıkça geçerli olmaz. O itibarla bu davanın örneğin, miras sebebine dayanılarak tapu iptal ve tescil davası şeklinde açılması mümkün olabilir. Yoksa, bu senede dayanarak M.K.nun 611. maddesinden hareketle geçerli bir taksimden sözedilemez.) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava tapulamaca bir kısım davalı mirasçılar adına tespit ve tescil olunan 596/parsel sayılı taşınmaza ait kaydın yoluna tescil sebebi ile iptali ve müşterek miras bırakandan kalan bu yerin mirasçılar arasında yapılan mirası taksim sözleşmesi esas alınarak tapuya tescil edilmesi isteğine ilişkindir.
Davada dayanılan maddi olayları bildirmek taraflara, hukuki niteleme ise Hakime aittir. (HUMK.nun 76) Dava konusu taşınmazın tarafların müşterek miras bırakanları anneleri Samiye'nin ilk kocası Halil Kahveci'den kaldığı tartışmasızdır. Ancak, tapulama sırasında bu yer yine müşterek miras bırakan babaları Memiş'ten intikal ettiği gerekçe gösterilerek bir kısım davalılar adına paylı olarak tespit edilmiştir. Davacılar da temyize konu davada açıkça, çekişmeli taşınmaza ait tapulamaca oluşturulan tapunun, tesbit öncesi sebebe dayanarak yolsuz bulunduğunu ileri sürerek iptali ile miras bırakan anneleri terekesine dahil edilmesini ve murisleri annelerinin ölümünden sonra 1978 senesinde yaptıkları mirası taksim sözleşmesi ile kendilerine bırakılan bu yerin payları oranında adlarına tapuya tescilini istemişlerdir. Bu husus dava dilekçesinin içeriğinden duraksanmıyacak biçimde anlaşılmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki murisin terekesine dahil olduğu taraflar ve özellikle kayıt maliklerince kabul edilen bir taşınmaz malın mirasçılar arasında yapılan mirası taksim sözleşmesi tüm mirasçıların iştirak etmesi ve yazılı olarak yapılması halinde kural olarak geçerlidir.
Somut olayda da müşterek miras bırakana aidiyeti tarafların kabulünde olan dava konusu taşınmaz yazılı olarak düzenlenen mirası taksim sözleşmesine konu edilmiştir ve sözleşme taraflara imzalanmış durumdadır. Ancak, anılan sözleşmenin düzenleme tarihinde murisin evlatlarından Satılmış ölmüş olup terekesi kendi mirasçılarına geçmiş vaziyettedir. Sözleşmeyi imzalıyan Satılmış mirasçılarının düzenleme tarihinde reşit olup olmadıkları, reşit değil iseler taksime kanuni temsilcilerinin iştirak etmiş bulunup bulunmadıkları üzerinde durulmuş değildir. O itibarla öncelikle mirası taksim sözleşmesinin düzenleme tarihinde bütün mirasçıların veya kanuni temsilcilerinin katılıp katılmadığı araştırılıp sözleşmenin geçerli olup olmadığı kesin olarak saptanmalı ve sonucuna göre hüküm kurulmalıdır. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde eksik incelemeye dayanan önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. O nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 19.9.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.