Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/275
K: 1990/459
T: 03.10.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "Manevi tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Ankara Asliye 8. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 21.4.1988 gün ve 1987/755 E; 1988/215 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 12.12.1988 gün ve 1988/7504-10628 sayılı ilamıyle; (...Davacılar kendilerine ait resmin kullanıldığını ileri sürerek 1.000.000 lira manevi tazminat talep etmiştir.
Mahkeme "resmin çekilmesindeki amacın Anıtkabir'in görüntüsünü tesbit olduğu ve davacıların resimde ikinci planda kaldıkları" gerekçesiyle eylemin hukuka aykırı olmadığını kabul ederek isteğin reddine karar vermiştir.
Bir kimsenin dış görünümü üzerinde kişilik hakkı vardır. Resim ise bir kimsenin dış görünüşü ve o kimsenin tanınmasını sağlayacak biçimde yansıtan yüzey bir cisimdir. Bu nedenle kişinin dış görünümü yansıtma, onu tanıtan resmi üzerinde kişilik hakkı bulunmaktadır. Kural olarak kişinin rızası olmadan resminin yayınlanması hukuka aykırı olarak kabul edilmektedir (Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun m.86). Ne varki, bu kural mutlak değildir; kanun toplum hayatının gereği toplumun haber alma ihtiyacı gibi hallerde resmin izinsiz yayınlanabileceğini kabul etmiştir. (m. 86/11). Fakat bu yayın amaca uygun olarak yapılmalıdır; resmin haber verme dışında ticari amaçlarla kullanılması kişilik hakkına saldırıdır. Bu konudaki Yargıtay uygulaması süreklilik kazanmıştır. (Y.2. HD.nin 29.1.1976-9403/625; Y.4.HD.nin 11.2.1985-1985/9517-958, 1.11.1988/6227/9120 sayılı kararları)
Davaya konu işte davacılara ait ve Anıtkabir içinde çekilmiş resim davalıya ait derginin reklamlarında kullanılmıştır. Kullanılmanın izinsiz ve ticari amaçla olduğu tartışmasızdır. FSEK.nun 86. maddesinde açıkça "Resim ve portrelerin izinsiz yayımlanması" yasaklanmıştır. Bu nedenle sorumluluk için resim çekmenin amacı önemli değildir. Davacıların dış görünüşleri resimde yer aldığına göre eylemin yasanın emredici kuralına açıkça aykırı olduğu kabul edilmelidir. Davacıların dış görünüşünün resim için ikinci planda kalıp kalmaması da önemli değildir. Asıl olan kişinin dış görünüşünün yayınlanan resimde yer almış olmasıdır.
O halde; mahkemenin Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun 86. maddesinde getirilen emredici kuralı gözetmeden ve hatalı yazımla hüküm kurması yasaya aykırıdır. Hüküm davacılar yararına uygun bir manevi tazminata hükmedilmek üzere bozulmalıdır...) gerekçesiyle bozularak, dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacılar.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
 
KARAR : Dava davacılara ait resimlerin davalıya ait derginin tanıtımında kullanılmasından kaynaklanmıştır. Davacıların resimlerinin davalıya ait derginin tanıtımı için çeşitli gazetede, dergi ve duvar panolarında reklamamacıyla ve davacıların izni alınmadan kullanıldığında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Diğer taraftan, ana-oğul daavacıların Anıtkabir Arslanlı Yol'un başında bulunan "Kadın heykel topluluğu" önündeki merdivenlerden inerken çekilmiş resimlerin davacıların dış görünüşlerini tanıtacak olduğu da tartışmasızdır. Başka bir anlatımla, resme bakıldığında anıtkabir merdiverlerinden kolkola inen kişilerin davacılar olduğu yolunda duraksama söz konusu değildir.
Davacıların isteği, Fikir ve Sanat Eserleri Kanunun (FSEK) 86 ve Borçlar kanunun 49. maddesine dayanmaktadır. Bu nedenle olayımızda manevi tazminat isteğiyle ilgili sorumluluğun unsurlarının gerçekleşip dayanan isteklerde kişilik hakkında "hukuka aykırı bir saldırı" olması ve bu saldırı ile kusurun ağır bulunması (olay tarihindeki yürürlükteki şekliyle) gerekir.
A - Kişilik Hakkına Hukuka Aykırı Bir Saldırı;
a) Kişilik hakkı, kişinin maddi ve manevi değerleri (varlıkları) üzerinde şahsa bağlı bir mutlak haktır. Kişilik hakkından söz edebilmek için öncelikle kişisel değerin ne olduğ belirlenmelidir.
b) Kişisel Değerler, Medeni kanunun 24. maddesinde genel olarak "şahsi menfaatler" sözcükleriyle anlatılmış ancak bunların neler olduğu teker teker sayılmamıştır. Hukuk öğretisinde ve uygulamada kişinin yaşam ve sağlığı gibi maddi değerleri ile onur, saygınlık, özgürlükler, özel yaşam, isim, resim gibi manevi değerleri kişisel değerler olarak kabul edilmektedir.
Yasa koyucu, bazı özel durumlarda, kişisel değerin ne olduğunu açıkca belirlemektedir. Örneğin FSEK.nun 86. maddesinde "eser niteliğinde olmasalar bile kişinin resmini kişisel değer" olarak kabul etmiştir.
c) Hukuka aykırı saldırı, kişilerin şahıs ve malvarlıklarını doğrudan doğruya koruyan "emredici hukuk kuralları"nın ihlali halinde söz konusu olur. FSEK.nun 86. maddesinde açıkça "eser mahiyetinde olmasalar bile resim ve portreler tasvir edilenin ölmüşse 19. maddenin 1. fıkrasında sayılanların izni olmadan tasvir edilen ölümünden on yıl geçmedikçe teşhir ve diğer suretler de umuma arz edilemez" kuralını getirmiştir. Diğer taraftan 86. maddenin 2. fıkrasında izin almadan yayınlanacak durumlar da açıklanarak "hukuka uygunluk" sebepleri de belirtilmiştir.
Memleketin siyasi ve sosyal hayatında rol oynayan kimselerin resimleri; tasvir edilen kimselerin iştirak ettikleri geçit resmi veya resmi tören yahut genel toplantıları gösteren resimler; günlük olaylarla ilgili resimlerle radyo ve film haberleri için izin alınmasına gerek yoktur.
O halde kişinin resminin her ne şekilde olursa olsun izinsiz olarak yayınlanması, hukuka uygunluk sebepleri bulunmadıkça, hukuka aykırıdır. Çünkü, resmin izinsiz yayınlanması emredici nitelikte bir kuralla yasaklanmıştır. Burada tartışılması gereken sorun, davacılara ait görüntünün resim içinde "ayrıntı niteliğinde" olup olmamasının sonuca etkisidir.
Gerek direnme kararı veren yerel mahkeme ve gerekse Hukuk Genel kuruluna katılan Yüksek hakimlerin bir kısmı resim içinde davacıların görüntüsünün ayrıntı niteliğinde olduğunu öne sürerek hukuka aykırılığın gerçekleşmediğini savunmuşlardır. Hukuk öğretisinde de "hukuken korunmaya değer bir çıkarın bulunmaması" halinde kişinin şahsiyet hakkına saldırının varlığının kabul edilmesinde bazı öözgürlüklerin kısıtlanabileceğini öne sürülmektedir: Özellikle FSEK.nun 86. maddesinin mutlak anlamda uygulanmasının fotoğrafçılığa ilgi duyanların fotoğrafçılığı meslek edinenlerin özgürlüklerinin kısıtlanabileceği üzerinde durularak; belli bir yerin fotoğrafı çekilirken bir rastlantı sonucu bir başka kimsenin de dahil olabileceği yani kişinin ayrıntı olarak fotoğrafta dahil olduğu hallerde izin aranmasına gerek olmadığı savunulmaktardır. Bu görüşe göre bir tarihi anıtın resmi alınırken orada bulunan diğer kimselerin görüntülerinin de fotoğraf içinde kalmaları halindee hukuka aykırılık yoktur. (Prof. Dr. Duygun Yarsuvat, Türk Hukukunda Eser ve Hakları 2. Bası, sh.99)
Doktirinde ileri sürülen ve Yargıtay denetimi yapılırken de tartışmaya getirilen bu görüşün dayandığı "kıstas" Medeni Kanunun 2. maddesinde öngörülen doğruluk ve güven kurallarıyle (objektif hüsnüniyet) ilgilidir. FSEK.nun 86. maddesinin izin alınmadan resmin kamuya sunulmasını yasaklamıştır; 86. maddenin mutlak ve emredici olan bu kuralına dayanılarak izin alınmadığını ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması olarak nitelendirilebilir. Somut olayın özelliği içinde bu emredici kuralı yumuşatmak hakkaniyet açısından da yararlı olabileceği gözardı edilemez. Yalnız bu görüşün "fotoğrafçılığa ilgi duyanların ve meslek edinenlerin özgürlüğünü korumak için savunulduğu ve olayda resim üzerinde kişilik hakkı bulunanın korumaya değer bir çıkarının bulunup bulunmadığı somut olay içinde iyi değerlendirilmelidir.
Bir kişinin bir rastlantı sonucu ayrıntı olarak içinde bulunduğu bir fotoğrafın bir sergide veya sanatla ilgili yayınlarda umuma arz edilmesi halinde iznin alınmadığının öne sürülmesi "hakkın kötüye kullanılması" olarak nitelendirilebilir (MK.m.2/2). Ancak kişinin dış görüşünün ayrıntı olarak da olsa içinde bulunduğu fotoğrafın "ticari amaçlarla, reklam yoluyla kamuya sunulmasında iznin alınmaması hukuka aykırılığı oluşturmalıdır." iznin alınmadığını ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması olarak nitelindirilemez. Çünkü bu nitelikteki bir olayda "kişinin korunmaya değer bir çıkarı olmadığını" söylemek olanağı yoktur.
Olayımızda davacıların da içinde bulunduğu resim, poşet içinde satılan dergiler dahil çeşitli basın organlarında, duvar panolarında ticari amaçları gerçekleştirmek için reklam aracı olarak kullanılmıştır. Bu nedenle resmin izinsiz olarak ve ticari amaçlarla yayınlanması kişilik hakkına hukuka aykırı olarak bir saldırı niteliğindedir. Davacıların somut olayın içinde gerçekleşen olgulara göre hukuken korunmaya değer çıkarları vardır.
Kaldı ki, davacıların görüntülerinin bu fotoğraf içinde bulunması ayrıntı niteliğinde de değildir. Amaç Anıtkabir'in "Atatürk için yas tutan kadınları simgeleyen kadın heykeller topluluğunu göstermek ise bunu davacıların bulunmadığı bir durumda objektif içine almak olanağı vardır. Böyle bir anıt heykeller topluluğu önünde davacıların da bulunmasının özel bir amacı vardır: Ana-oğul olan davalıların, Atatürk için yas tutan kadınları simgeleyen kadın heykel topluluğu önünde çağdaş bir görünüş içinde el ele mutlu bir görünüm içinde bulunmaları ile Türkiye'nin" Atatürk'le eriştiği çağdaş yaşam tarzı kamuya anlatılmak amaç edinilmiştir. Fotoğraf içinde davacıların bu görüntülerinin bulunmaması halinde kamuya verilmek istenen mesaj eksik kalırdı. Başka bir anlatımla reklam panoları yalnız Anıtkabir'deki kadın heykeller topluluğunun bulunması reklamın amacına yardımcı bir araç olarak kabul edilemez.
B - Ağır Kusur;
Borçlar Kanunun 49. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şekliyle manevi tazminat için zorunlu olan "Kusurun ağır olması" gerekir. Olayda ağır kusur (ihmal) bulunup bulunmadığının belirlenmesi için öncelikle ağır kusur tanımı üzerinde durulmalıdır. Hukuk öğretisinde ve uygulamada yerleşmiş görüşe göre ağır kusur aynı şartlar altında gösterilmesi gereken en basit dikkat ve özenin gösterilmemesidir. Emredici bir kuralla resmin kamuya sunulması yasaklandığına göre, olayımızda ağır kusurun varlığı kabul edilmelidir. Çünkü davacının bu yasak kural getiren normu gözeterek davacıların resmini yayınlanmaması için en basit dikkat ve özeni göstermesi yeterlidir. Başka bir anlatımla emredici nitelikteki hukuk normunu uygun bir davranışı için en basit dikkat ve özenin gösterilmesi yeterlidir.
Kural olarak hukuka aykırılık ve kusur ayrı ayrı kavramlardır. Ne varki, çoğunlukla bu iki kavramın iç içe bulundukları gerçeği de gözardı edilemez.
O halde kusurun ağırlığında hukuka aykırılığı oluşturan kapsam ve niteliği de gözetilmelidir. Davalının davacıların resmini ticari amaçlarla kullanılması da ağır kusurun varlığını gösterir.
C - Ağır Zarar (Ağır Saldırı);
Borçlar Kanununun 49. maddesi yalnız kusurun ağırlığından söz etmiş zararın ağırlığı koşulunu şeklen öngörümemiştir. Ancak bu gün Türk Hukuk öğretisi ve uygulamasında madde içeriğindeki "zarar sözcüğü" maddenin İsviçre'deki aslına uygun olarak "Saldırının ağırlığı" şeklinde anlaşılmaktadır. Saldırının ağırlığı her olayan koşullarına göre belirlenmelidir. Saldırının ağırlığının belirlenmesinde ise herşeyden önce kullanılan araç üzerinde durulmalıdır. Olayımızda davacılara ait resmin ölüne gelen her türlü iletişim araçlarıyla ve ticari amaçla kullanılması ağır saldırı (zarar) niteliğindedir.,
O halde davacılara ait resmin ticari amaçlarla kamuya sunulması FSEK.nun 86/1. maddesine göre hukuka aykırı olduğu gibi, olayımızda Borçlar kanunun 49. maddesinde belirlenen tüm unsurlar da gerçekleşmiştir. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
 
SONUÇ : Davacıların temyiz itirazlarını kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 26.9.1990 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için 3.10.1990 gününde yapılan 2. görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini