 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/223
K: 1990/334
T: 30.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama
sonunda (Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.3.1989 gün ve 209 - 178 sayılı kararın incelenmesi davalı vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 22.9.1989 gün ve 4797-6985 sayılı ilamıyla; (.. Davalının yoksulluk nafakası isteği ile ilgili olarak Medeni Kanunun 144. maddesinin koşulları ve tarafların ekonomik durumları yeterince araştırılmadan eksik inceleme ile isteğin reddine karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz
edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Özel Daire ile yerel mahkeme arasında direnmeye konu yapılan
uyuşmazlık, görülmekte olan boşanma davası sırasında MK. değişik, MK.nun 144. maddesi gereğince yazılı olarak istenilen yoksulluk nafakasının tayin edilip
edilemiyeceği noktasında toplanmaktadır.
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre ve özellikle 3444 sayılı Kanun ile değişik MK.nun 144. maddesinde "boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek işin kusuru daha ağır olmamak şartıyla geçimi için diğer eşten mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebileceği hükmü getirilmiş, son fıkrasında da nafaka yükümlüsünün kusurunun aranmayacağına işaret edilmiştir. Madde metninde, önceki metne göre yapılan değişiklik kabahatsiz olma yerine kusuru daha ağır olmamak koşulu ile eski metindeki "bir sene müddetle nafaka itasına mahkum edilebilir" sözcükleri, yerine de "süresiz olarak nafaka isteyebilir" tümcesine yer verilmiş olmasıdır. Hemen belirtmek gerekir ki, yoksulluk nafakası, boşanma davasının eki niteliğindedir.
O itibarla boşanma davası hükme bağlanıncaya kadar dava dilekçesinde talep edilmiş olma koşulu aranmaksızın ayrı bir dava ile istenilmesini engelleyen yasal bir engel de yoktur. Ancak bu istek boşanma davası sonucuyla kesin bağlılık içerisinde bulunmaktadır. O nedenle 3444 sayılı Yasanın yürürlüğünden önceki dönemde, bu konuda ayrı bir dava açılmış olması aranmaksızın, görülmekte olan boşanma davası içerisinde yapılan inceleme ve sonucuna göre koşulları mevcutsa talep eden eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesi gerekeceğine ilişkin uygulama hemen hiç bir sapma göstermeden yargısal kararlardan aynen sürdürülmüştür. 3444 sayılı Yasa ile MK.nun 144. maddesinde yapılan değişiklikte, yasanın çıkarılış amacı ve özellikle yoksulluk nafakasının niteliği gözetildiğinde, bu konudaki eski uygulamayı değiştirmeyi örneğin bunun ancak harcı verilmiş bir dava ile istenebileceğine ilişkin görüşü haklı sayacak bir nedenin bulunmadığının kabulü gerekir.
Nitekim; HGK.nun .5.1990 gün, 11-261 ve 14.3.1990 gün, 112-118 sayılı
kararlarda da yanı ilke benimsenmiş, görülmekte olan boşanma davası sırasında, yoksulluk nafakası talep eden eşin duruşma tutanağına alınan bu
beyanı netice olarak yoksulluk nafakası takdirine dair istek için yeterli görülmüştür.
Hal böyle olunca, Hukuk Genel Kurulu'ncada benimsenen Özel Dairenin
MK.nun 144. maddesinin koşulları ve tarafların ekonomik durumlarının yeterince araştırılarak sonucuna göre bu istek hakkında hüküm kurulması gereğine işaret eden bozma kararına uyulması icap ederken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının
geri verilmesine, 30.5.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
1- Yoksulluk nafakasının boşanma davasının eki (fer'i) niteliğinde olduğu, dava dilekçesinde yer almasının zorunlu bulunmadığı ya boşanma davası içerisinde herzaman yada boşanma davası henüz hükme bağlanmadan ayrı ve
bağımsız bir dava ile istenebileceği hususunda herhangi bir kuşku ve uyuşmazlık sözkonusu değildir. Ne varki hangi zamanda ve koşulda istemiş olursa olsun boşanmanın ekini (fer'ini) oluşturan maddi ve manevi tazminat istemlerinde olduğu gibi yoksulluk nafakasına da ancak istek halinde karar verilebileceğinden isteğin dikkate alınabilmesi, harç ödenmesi, eksik harç ödenmiş ise tamamlatılması koşuluna bağlıdır. Çünkü hakim böyle bir nafakanın hüküm altına alınmasının gerekliliğini ve zorunluluğnuu yagrılama içerisinde belirlese bile kendiliğinden yoksulluk nafakasına karar veremez. Yalnızca boşanma davasının devamıs sırasında uygun görülen tedbir nafakası (MK. 137/ ile boşanma halinde küçük yararına hükmedilen iştirak nafakasında (MK. 148/2/, istek olmasa dahi hakim kendiliğinden karar verme zorunda bulunduğundan yalnızca bu iki nafaka türünde harç ödenmesi sınırlı olarak sözkonusu değildir.
2- Diğer taraftan her türlü yargı işlerinin kural olarak yargı harcına tabi bulunduğunu belirleyen 492 sayılı Harçlar Kanununun 2. maddesindeki temel ilkenin istisnaları (yani harçtan müstesna olan mevzular) ise aynı Kanunun 13. maddesinde belirlenmiştir. Gerçekten de 30.12.1980 tarihli ve 2366 sayılı Kanunla değiştirilen sözkonusu 13. maddenin (c) bendinde ancak ayda beşbin lirayı geçmeyene nafakalara ait dava ve takiplerin harçtan müstesna olduğu açıklanmıştır. Hemen söylemek gerekirki bu beşbin lira hümedilen miktar (mahkumunbih) değil dava edilen miktardır (yani müddeabihdir). Bu nedenle beşbin liradan fazla bir miktar üzerinedn açılan bir dava Harçlar Kanunun gerek 13 ve gerekse özel kanunlara yokllamada bulunan 123. maddesinde öngörülen istisnalar dışında kaldığı için harcı ödenmiyen yksulluk nafakası isteinin incelenerek kabul edilmesi usul, yasa ve 6.2.1984 gün ve 7/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına da aykırıdır.
Yasanın emredici hükmüne rağmen hükümle de harcın alınmasının gerekmediği yolundaki görüşe katılmak mümkün değildir. Harcı verilmiş usulüne uygun bir istek bulunmadığından yoksulluk nafakası hakkında bir hüküm kuruhmamış olması sonucu itibariyle doğrudur. Yerel mahkeme kararının bu nedenle onanması gerekir.