 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/183
K: 1990/338
T: 30.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ihbar ve kıdem tazminatından dolayı alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Eskişehir İş Mahkemesi'nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 7.9.1989 gün ve 1988/306-1989)317 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 25.12.1989 gün ve 1989/7846-11406 sayılı ilamı,
"...Davalı kooperatife ait noterlikçe tasdikli 2.4.1987 tarihli imza sirkülerinden kooperatifi resmi dairelerde, mahkemelerde ve üçüncü şahıslara karşı Yönetim Kurulu'nun temsil edeceği ve kooperatifi bu şekilde temsil etmek ve gerekse kooperatifi bağlayıcı işlemlere girebilmek için başkan ve müdürü veya muhasebecinin, başkan olmadığı takdirde başkan vekillerinden biriyle bir üyenin veya müdürün ve muhasebecinin müşterek imzalarının şart olduğu açıklanmıştır. Buna göre, kendisine temsil yetkisi verilen muhasebeci olan davacının kooperatifi bağlayıcı işlemlere girebilmesi için başkan ile birlikte, başkan olmadığı takdirde başkanvekillerinden biriyle müşterek imzaların bulunması gerekmektedir. Şirketlerde müdür ve muhasebecinin müşterek imza yetkisine sahip olmaları öngörülmemiştir. Bu itibarla işlemlerin sadece müdür ve muhasebecinin imzalarıyla yürütülmüş olması hali kooperatif yönetim kurulu kararına aykırılık teşkil edecektir. Davada söz konusu edilen çeklerin başkan veya başkanvekilinin imzası bulunmaksızın sadece müdür ve davacı muhasebecinin imzalarıyla işleme konulduğu anlaşılmaktadır. Az önce açıklandığı üzere bu şekilde yapılan işlemler yönetim kurulunun 22.3.1987 gün 34 ve 35. madde sayılı yönetim kurulu kararına aykırılığı oluşturur ve bu hal 1475 sayılı İş Kanunu'nun 17. maddesinin II. bendindeki iyiniyet kurallarına aykırılık teşkil eder. Böyle olunca davacı ihbar ve kıdem tazminatına hak kazanamaz. Niteliği itibariyle ceza mahkemesinin kararı bu konuda davacıya hak vermez. O halde davanın reddine karar vermek gerekir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 30.5.1990 gününde oybirliğiyle karar verildi.