 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/134
K: 1990/322
T: 23.05.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tesçil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Fatih Asliye 1. Hukuk Mahkemesi) nce davanın reddine dair verilen 14.7.1987 gün 404 - 584 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 12.1.1989 gün 7361 - 286 sayılı ilamı :
(... Hükümden sonra çıkan 30.9.1988 gün ve 1987/2 esas, 1988/2 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Büyük Genel kurulu kararında bazı koşulların bulunması halinde şekil şartına sıkı sıkıya bağlanmanın doğru olmayacağı dile getirilmiş olup olayımız itibariyle anılan içtihadı birleştirme kurul kararı çerçevesinde durumun mütala edilerek ve davacının bakiye borcuda depo ettirilerek davanın kabulü yolunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması uygun görülmüştür...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davalı Musa Aydın'ın paydaşı bulunduğu arsa üzerine yüklenici olarak yapımına başladığı binanın belirli bir bölümünü davacıya 17.4.1978 tarihinde harici senetle 475.000 liraya sattığı tartışmasızdır.
Davacı,çekişmeli bağımsız bölümün satışı için öngörülen peşin bedeli ve aylık taksitlerini ödemiş, ancak - miktarı tartışmalı olmakla birlikte - satış parasından bakiye borcu kalmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, tapulu bir taşınmaz malın haricen satışı, kural olarak geçersizdir.
Ne varki, yerel mahkeme kararından sonra çıkan 30.9.1988 gün ve 2-2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu Kararı ile; ülke gerçekleri gözönüne alınarak konuya bazı koşullar çerçevesinde yeni bir boyut kazandırılmıştır.
Anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında; öncelikle, tapulu taşınmaz malların mülkiyetinin devir borcunu doğuran, ancak yasanın öngördüğü biçim koşullarına uygun olarak yapılmadığından geçersiz bulunan sözleşmeye dayanılarak açılan bir cebri tescil davasının yine, kural olarak, dinlenemeyeceği vurgulanmıştır. Ancak, kat mülkiyeti Kanununa tabi olmak üzere yapımına başlanan taşınmazdan bağımsız bölüm satımında anlaşarak, alıcının tüm borçlarını eda etmesi ve satıcının da bağımsız bölümü teslim ederek - alıcının malik gibi kullanmasına rağmen - tapuda mülkiyetin devrine yanaşmaması halinde, olayın özelliğine göre, hakimin M.K.nun 2. maddesini gözeterek,açılan cebri tescil davasını kabul edebileceği kararlaştırılmıştır.
Görüleceği üzere, tescil isteğinin kabul edilebilmesi için, belirli koşuların gerçekleştiğinin saptanması gerekmektedir.
Somut olayda, davalı tanıkları davacının, satılan yerin teslim edilmemesine rağmen, oraya zorla girdiğini bildirmişler; ancak davacının, kendisine çekişmeli yerin davalı yüklenici tarafından teslim edildiğini bilen tanıklarının dinlenmesi isteği yerine getirilmemiştir.
Ayrıca, davacının, satış bedelinden kalan borcunu, davalı yüklenicinin bu yerdeki tüm payını Ömer Aydın isimli üçüncü kişiye kayden satış suretiyle geçirmiş olmasının ödememeye etkili olup olmadığının hususu üzerinde de durulmamıştır.
Hal böyle olunca, mahkemece anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı çerçevesinde gerekli inceleme yapılarak çekişmeli taşınmazın niteliği nazara alınıp tarafların gösterdikleri delillerin toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile, önceki kararda direnilmesi isabetsizdir. Direnme kararı, bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının, yukarıda açıklanan nedenden dolayı, BOZULMASINA, 23.5.1990 tarihinden itibaren oyçokluğuyla karar verildi.