 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1990/117
K: 1990/210
T: 28.03.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kozan Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.12.1988 gün ve 360-428 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.4.1989 gün ve 1587-5209 sayılı ilamı:
(... Dava, yolsuz tescil hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Sonradan yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro yasasında da yer verildiği üzere tapulama veya kadastro çalışması sırasında tapuda kayıtlı bir taşınmaza kayıt maliki ya da mirasçılarından başkası zilyet bulunuyorsa kayıt sahibi veya ardalarının tapulama teknisyeni veya yardımcısı huzurunda olur bildirimleri halinde tesbitin zilyet adına yapılacağı ve bu biçimdeki beyanın hukuken geçerli olacağı tartışmasızdır. Diğer bir anlatımla açıklanan biçimde bir olur bildirimini içeren tesbit tutanağı tıpkı resmi akit tablosu gibi kütükteki sicilin temelini oluşturur. Kaldı ki, bu yön yanların ve mahkemeninde kabulündedir. Uyuşmazlık bağış beyanının kızı davacı ya da eşi davalı yararına mı yapıldığı noktasında toplanmaktadır. Yanların ortak miras bırakanı kendi adına tesbiti yapılan 42 ada 6 parsel kadastro tutanağına aynı taşınmazdan bölünme çekişmeli aynı ada 8 parseli bedenen sakat olduğundan bahisle davacı kızına 1956 yılında bağışlayıp teslim ettiğini, aralarında kullanma ve sınır uyuşmazlığı bulunmadığını, bildirerek tesbitin onun adına yapılmasını istemiş ve vaki bu doğrultudaki beyanını imzası ile onaylamıştır.
Miras bırakanın bağış beyanının sadece bir isim yanlışlığının dışında kızı davacıya yönelik olduğu hiç bir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde açıkça bellidir. Bu husus eylemli kullanma olgusu davacı tanıklarının andlı anlatımları ve tüm dosya içeriği ile de ayrıca doğrulanmıştır. Saptanan bu hukuki ve somut gerçeklere aykırı düşen davalı tanıklarının soyut içerik ve nitelikteki anlatımlarına değer verilmesi gerekirken kanıtların değerlendirilmesinde yanılgıya düşülerek reddedilmesi doğru değildir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
KARAR : Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 28.3.1990 tarihinde oybirliği ile karar verildi.