 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/713
K: 1990/73
T: 14.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "Alacak" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ANKARA 1. İş Mahkemesi'nce davanın kabulüne dair verilen 26.12.1988 gün ve 1239-3439 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi'nin 1.5.1989 gün ve 1049-4121 sayılı ilamı "...Davacı 1980 ile 1988 yılları arasındaki davalılara ait kaloriferli konutta kapıcı olarak çalıştığını iddia ederek işçilik haklarını istemişse de, dosyadaki kapıcılık sözleşmesinin 1980 yılında kocasıyla yapıldığı ve bu süre içinde kapıcılık ücretlerinin makbuz karşılığı kocasına ödendiği anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında davalının yöneticiliğini yaptığı konutta davacının değil, kocasının kapıcı olduğunun kabulü gerekir. Her ne kadar davacı tanıkları fiilen kapıcılık görevini davacının yaptığını söylemişlerse de davalı tanıklarıda apartmanın temizlik vs. işlerini davacının kocası ile birlikte yaptıklarını ifade etmişlerdir. Davacının 1987 yılına kadar ateşçilik belgesi de bulunmadığına göre, kapıcılığın kocası tarafından yapıldığı gerçeğini de kabul etmek gerekir. Ateşçilik belgesini davacı ancak 1987 yılında almıştır. Bundan başka kocasının bir hastahanede çalıştığı bildirilmekte ise de, bu çalışmanın gece çalışması olduğu bu hale göre, kocasının kapıcılık işlerinin yapıldığı gündüzleri işyerinde bulunduğu gerçeği de ortaya çıkmaktadır. Ancak kocasının işyerinde bulunmasına rağmen veya bulunmadığı sıralarda kendisinin hizmet görmüş olması kocasına yardım niteliğinde düşünülebilir. Kat maliklerinin böyle bir çalışmaya itiraz etmemiş olmaları aralarında bir hizmet akti ilişkisi kurulduğunu göstermeye yetmez. Davacı 8 sene süreyle ücretlerin kocasına ödendiğini görmekte ve buna itirazı olmamaktadır. Yine sigorta kurumuna kaydının yapılmadığını, sigorta primi verilmediğini bilmekte, buna da itiraz etmemektedir. Olayın bütün bu cereyan şekli fiili hizmet akti ilişkisi yönünden iradelerini birleştiğini de kabule müsait değildir. Bu nedenlerle davacı kapıcı sayılamayacağından davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde kabulü isabetsizdir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü :
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 14.2.1990 gününde oyçokluğuyla karar verildi.