 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/654
K: 1990/65
T: 07.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Altındağ 3. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 19.1.1989 gün ve 485-12 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 23.3.1989 gün ve 2286-2659 sayılı ilamı;
(... 1 - Davalılardan Nihat ile İbrahim trafik olayına karışan motorlu taşıt aracının işleticisi olduklarına göre, mahkemesinde kabulü gibi, haklarındaki davada uygulanacak zamanaşımı süresi iki yıl olup zararın dava açmağa yeterli ve belirgin biçimde meydana çıkması tarihinden itibaren işlemeğe başlayacağı tabidir. Olay 5.7.1983 gününde vukubulmuş ve davacının 6.12.1983 gününde salah kaydıyla tedavi gördüğü hastahaneden taburcu olduğu dosyadaki raporlarından anlaşılmaktadır. Taburcu olduğu tarihten sonra davacının uğradığı cismani zarardan dolayı gelişen bir durum varsa gelişmenin son bulduğu tarihte zarara ittıla gerçekleşir ve zamanaşımı süresinin o tarihten başlaması icabeder. Yoksa bu yaralanmadan dolayı çalışma gücünün kaybının tesbitine ilişkin rapor tarihi zamanaşımının başlangıcına esas alınamaz. Mahkemece, bu yönden uzman bilirkişilerden rapor alınmadan maluliyetin tespitine ilişkin rapor tarihinin zamanaşımına başlangıç alınarak davalılar Nihat ve İbrahim'in zamanaşımı savunmasının reddine karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir. Mahkemece yapılacak iş, dosyanın Adli Tıbba gönderilerek yukardaki esaslar dairesinde alınacak rapora göre bir karar vermekten ibarettir.
2 - Davacının makina mühendisi olduğu ve bu nedenle uğradığı cismani zarardan dolayı % 16 nispetinde çalışma gücünü kaybettiği İstanbul Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 12.12.1988 günlü raporu ile tespit edildiği halde zarar hesabının, Ankara Üniversitesi Adli Tıp Ana Bilim Dalında niteliksiz işçi imişçesine tespit ettiği % 20, 56 beden kaybı üzerinden hesap ettirilmiş bulunması bozmayı gerektirmiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan beden gücü kaybından tazminat isteğidir. Davalılardan Nihat Yücekanat ile İbrahim Aktürk'ün işleteni bulundukları otobüs, 5.7.1983 tarihinde davacının kullandığı otomobile çarparak yaralanmasına sebebiyet vermiştir. Önceki kısmi davada sürücülerin kusur durumları ile davacının beden gücündeki kayıp oranı belirlendikten sonra hesaplanan tazminattan, istek gözönünde tutularak bir bölümünün tahsiline ilişkin karar Yargıtay'ca onanmakla kesinleşmiştir. Sonraki bu ek davada sözü edilen tazminatın geri kalan bölümünün ödetilmesi istenilmektedir. İşleten olan davalılar olay günüyle davanın açıldığı gün arasında iki yıldan fazla bir süre geçmiş olduğundan söz ederek zamanaşımı def'inde bulunmuşlarsada mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar özel dairece yukarıya metni aynen alınan ilamıyla bozulmuş ancak mahkeme önceki kararında direnmiştir.
Görülüyor ki, mahkeme ile özel daire arasındaki uyuşmazlık iki noktada toplanmaktadır. Bunlardan birincisi zamanaşımının beden gücü kaybını belirten raporun düzenlendiği tarihte mi yoksa davacının cismani zararından gelişen bir durum varsa bu gelişmenin son bulduğu günde mi başlıyacağında ve ikincisi beden gücündeki kayıp oranını değişik miktarlarda gösteren iki rapordan hangisinin hükme esas tutulacağındadır.
1 - Davacı, olaydan sonra iki kez Trafik Hastanesine yatarak tedavi görmüş ve iyileşemeyince Hacettepe Hastanesine yatmıştır. Ancak orada yapılan tedavi de yetersiz kalınca 6.3.1985 de Tıp Fakültesi hastanesine geçmiş ve tedavisine burada devam edilmiştir. Bu hastaneden çıkış tarihi 25.4.1985 dir. Gerek Hacettepe Hastanesince düzenlenen çıkış özeti başlıklı belge, gerekse Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenen rapor ve dosya içeriğine göre davacıda olay gününden beri gelişme halinde olan bir cismani zarar vardır ve bu gelişme ek davanın açıldığı günden iki yıl geriye gidildiğinde, 12.6.1984 tarihinden sonra ortaya çıkmış bulunduğunun ayrıca bilirkişi eliyle tesbitine gerek kalmamaktadır. O halde mahkemenin zamanaşımına ilişkin direnme kararı anılan gerekçelerle ve sonucu bakımından doğrudur.
2 - 2. bozma nedenine gelince; davalılar vekili ek davada son cevabına ilişkin, 11.8.1986 günlü dilekçesinin 2. sahifesinde ve 3 numaralı bentte aynen (bu davanın davacısı, beden gücünden : 21,5 kaybetmiştir) demek suretiyle ikrarda bulunmuştur. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 236. maddesi hükmüne göre bu ikrar muteberdir ve davalılar aleyhine delil teşkil eder. Öte yandan davalılar vekili davaya cevap dilekçesinde ve daha sonraki dilekçelerinde yalnız iki yöne itiraz etmiştir. Bunlardan biri kusur oranının isabetsizliğine ve diğeri zamanaşımı gerçekleştiğine dairdir. Diğer yönlere özellikle beden gücü kayıp oranına bir itirazı yoktur. Hal böyle iken 21.5.1987 günlü oturumda (Malüliyet raporunu da kabul etmiyoruz) demek suretiyle savunmasını genişletmiştir. Davacı vekili aynı oturumda genişletilen savunmaya karşı çıktığına göre bu savunma uyarınca alınmış bulunan beden gücündeki kayıp oranına ilişkin sonraki raporun hükme esas tutulmasına aynı Kanunun 202. maddesi hükmü engeldir. Bundan başka Hukuk Genel Kurulunun Esas: 1980/9-1664, Karar: 1983/295 sayılı, 25.3.1983 günlü ve aynı doğrultudaki diğer kararlarında belirtildiği gibi alacağın miktarı yönünden taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmuyorsa, kısmi davanın tesbite ilişkin bölümü, ek dava için de kesin hüküm teşkil eder. Kesin hüküm bulunan bir konuda ise mahkemenin bu yönün doğruluğunu yeniden araştırma ve inceleme yapmasına hukuken olanak yoktur.
Davaya konu olan uyuşmazlıkta da aynı durum vardır. Tazminat alacağının bir bölümü kısmi davada talep ve hükmedilmiş, geri kalanı ek davaya konu edilmiştir. Kısmi davada beden gücü kaybı oranını % 21.56 olarak belirten rapora karşı bir itiraz ileri sürülmediği gibi hak kazanılan tazminatın miktarını gösteren bilirkişi raporuna da hesap biçimi ve miktarı yönünden itiraz edilmemiştir. O halde mahkemenin ikinci bozma nedenine karşı direnme kararı da doğrudur.
Yukarıda iki bentde gösterilen nedenler karşısında davalıların temyiz itirazları reddedilmeli ve hüküm onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), birinci bentte oybirliğiyle ikinci bentte 7.2.1990 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.