Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/635
K: 1990/17
T: 24.01.1990

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA : Taraflar arasındaki "tazminat" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İZMİR Asliye 8. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen (...)kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 1.5.1989 gün ve 578-4111 sayılı ilamiyle; (..Dava trafik kazasından doğan tazminat isteğidir. Davalıya ait araç 19.3.1988 günü davacının parkedilmiş aracına çarparak hasara uğratmıştır. Davacı uğramış bulunduğu zararın, diğer aracın işleteni olması nedeni ile davalıdan alınmasını istemektedir. Cevap dilekçesinde davalı kendi aracını 19.3.1988 günü saat 18.30'da oturduğu apartmanın önünde bütün kapılarını kilitleyerek park etmiş iken aynı günün akşamı saat 21.00 sıralarında bulunduğu yerden götürüldüğünü fark ettiğini ve durumu hemen karakola bildirdiğini, ayrıca diğer bir araca binerek yaptığı araştırmada kendi aracını bir yerde gördüğünü ve yaklaştığında aracın hızla geriye hareket ettirilmesi sonucu bu olayın gerçekleştiğini, ancak içindeki kimliği bilinmeyen kişilerin dışarı çıkıp kaçtıklarını savunarak husumetin kendisine yöneltilmeyeceğini bildirmiştir. Mahkemece, davalının çalınmayı önleme konusunda gerekli tedbirleri almış bulunması karşısında davanın reddine karar verilmiştir.
Olayın gerçekleştiği günden önce yürürlüğe girmiş bulunan 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 107. maddesinde çalınan veya gaspedilen araçlarda sorumluluğun ne yolda olacağı özel olarak düzenlenmiştir. Bu maddenin birinci fıkrasının üçüncü cümlesi aynen şöyledir. "İşleten kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin aracının çalınmasında ve gaspedilmesinde kusurlu olmadığını isbat ederse sorumlu tutulamaz." Görülüyor ki işletenin bu özel kurtuluş nedeninden yararlanabilmesi için araç çalınmalı veya gaspedilmeli, ayrıca bunda işletenin ve eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusuru bulunmamalıdır.
Davaya konu olan işte davalıya ait aracın çalınmış olduğu konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Üzerinde durulacak yön bulunup bulunmadığıdır. Bu yönden isbat yükünün davalıda olduğu da kuşkusuzdur.
Kusurun varlığı için işletenin kendisinden beklenilen özeni göstermemiş olması gerekir. O halde bu konuda önemli yön, beklenilen özenin düzeyi ve kapsamıdır. Motorlu araçların tehlike yaratma olasılığı gözönünde tutulduğunda işletenden beklenen özenin düzeyi yüksek ve kapsamı da geniş olmalıdır.
Davalı kusursuz olduğunu isbat için karakolda düzenlenmiş olan tutanakları ibraz etmiş ve tanık olarak Uğur Ö.'i dinletmiştir. Ayrıca başka delillerin varlığından da söz etmiştir. Mübrez tutanaklardan birinde davalıya ait aracın kontağı üzerinde o araca ait olmayan bir anahtar bulunduğu yazılıdır. Ancak bu tutanak olaydan bir gün sonra davalının isteği üzerine düzenlenmiştir. Davacının da tanığı olan Uğur Ö. ise hırsızların kullandıkları birkaç anahtarın arabanın üzerinde bulunduğundan sözetmiştir. Oysa sadece anahtar uydurularak aracın harekete geçirilmiş olması işletenin kendisinden beklenen özeni göstermiş olduğunun kabulüne yetmez. İşleten hırsızlığa karşı imkan dahilinde olan bütün teknik ve koruma önlemlerini almış olmalıdır. Kaldı ki son oturumda davalının kendi aracına ait anahtarını göstermesine karşılık davacı araca anahtar uydurulup uydurulamayacağının tesbitini istemiş, ancak mahkemece bunun üzerinde durulmamıştır. Öte yandan çalınma olayı Mart ayının 19. günü akşamı saat 18.30 ile 21.30 arasında gerçekleşmiştir.
O halde isbat yükü kendisine ait olmak üzere davalıya ait aracın çalınmaması için olaydan önce kontak anahtarının üzerinde bırakılmamasından başka ne gibi (gizli kontak, baston kilit, uç) teknik tedbirlerle koruma önlemleri alınabileceği araştırılmaksızın ve anahtar uydurulmak suretiyle davalıya ait aracın çalıştırılıp çalıştırılamayacağı tesbit edilmeksizin eksik incelemeyle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davacı Vekili
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
 
KARAR: Araç işletenin sorumluluğu, ağırlaştırılmış objektif sorumluluk olarak da ifade edilebilecek olan tehlike sorumluluğudur.
Olayda, davalı araç sahibi akşam işinden döndüğünde arabasını evinin önüne park etmiş, kontağı kapatıp kapılarını da kilitleyerek anahtarını yanına almıştır. Araba gece çalınmış, davacının takibi sonucu arabayı kaçıran hırsızlar yakalanacaklarını anlamaları üzerine aceleyle yaptıkları manevralar nedeniyle park etmiş durumdaki davacı aracına çarparak hasar vermişlerdir.
Uyuşmazlık, araç sahibi davalının, sorumluluktan özel kurtuluş nedeninden yararlanabilmek için evi önüne park ettiği aracın kapılarını kilitlemesinden başka, çalınmayı önleyici baston kilit, alarm sistemi ya da emsali yüksek özen gerektirici önlemleri almış olmasının icap edip etmediği noktasında toplanmaktadır.
Olayın oluş biçimine göre, davalı araç sahibinden beklenmesi gereken olağan özen yeterli kabul edilmek gerekir. Bu da, arabasını park ettikten sonra kontağı kapatıp, araç kapılarını kilitleyerek anahtarın berabere alınması suretiyle gösterilmiş durumdadır. Olayda tahkike dahi gerek bulunmayan arabanın kapılarının kilitlenmiş olduğu olgusundan ayrı olarak davalıdan, çalınmayı önleyici yüksek özen gösterecek nitelikte başka önlemleri de alması istenemez.
Hal böyle olunca, yerel mahkemece mevcut delillerin değerlendirilmesi suretiyle davanın reddedilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığından direnme kararı onanmalıdır.
 
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, (...) 24.1.1990 gününde, oyçokluğuyla karar verildi. 
 
   KARŞI OY YAZISI
Dava, trafik kazasından doğan tazminat isteğini kapsamaktadır. 2918 Sayılı Yeni Karayolları Trafik Kanunu'nun (KTK) 85. maddesi motorlu araç işletenin sorumluluğunu ağırlaştırmış objektif sorumluluk (tehlike sorumluluğu) olarak kabul etmiştir. Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa motorlu aracın işleteni bu zarardan sorumlu olur. Burada, işletenin sorumluluğu için zararın motorlu aracın işletilmesinden kaynaklanmış olması (illiyet bağı) yeterlidir; ayrıca kusurun bulunması gerekmez.
Olayımızda davalının motorlu aracın işleteni olduğu ve zararın aracın işletilmesinden kaynaklandığı (illiyet bağı) tartışmasızdır. Üzerinde durulması gereken sorun; zararın motorlu aracın çalınarak davalının izni dışında kullanılması sırasında gerçekleşmesinden kaynaklanmaktadır. KTK'nun 107. maddesinde bu yolda özel bir kurtuluş kanıtı getirilmiştir. İşleten, kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerden birinin aracın çalınmasında veya gasbedilmesinde kusuru olmadığını ispat ederse, sorumlu tutulmaz. Davalı işletene ait aracın çalındığı tartışmasızdır; sorumluluktan kurtulabilmesi için çalınma olgusu yeterli olmayıp işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu olduğu kişilerin çalınma olayında kusurunun bulunmaması gerekir; davalı - kusuru bulunmadığını kanıtlarsa sorumluluktan kurtulur. O halde olayımızda sağlıklı yorumlar için öncelikle kusur kavramı üzerinde durulmalıdır.
Genel Olarak Kusur (ihmal) ve Ölçüsü : Kusur (ihmal) zararlı sonucun doğmasını önlemek için hukuk düzeninin yüklemiş olduğu ödeve aykırı hareket etmek gerekli önlemleri almamaktadır. Başka bir anlatımla kusur bir özen eksikliğidir.
Bugün Türk Sorumluluk Hukuku'nda kusurun ölçüsü objektiftir: Gereli olan özenin (dikkat ve ihtimam) gösterilip gösterilmediği orta düzeyde, aklı başında makul bir insanın aynı durumda yapacağı hareket gözönünde tutularak belirlenir. Demek ki, kusurun ölçüsü objektif örnek tipin aynı şartlar altındaki davranışıdır.
Kusurun belirlenmesinde objektif ölçü kullanılması bu ölçünün her olay ve insan için değişmez, mutlak ve kesin ölçü olacağı anlamına gelmez. Her somut olay koşulları içinde değerlendirilmelidir. Özellikle sorumlunun mesleği, yenmesi gereken güçlüklerin önemli, giriştiği faaliyetin önemi, güçlüğü ve tehlikeliliği gözönünde tutulmalıdır. Örneğin patlayıcı, yanıcı maddelerle uğraşan kişiler, bunlar başkaları için daha çok tehlike arzettiği için, daha çok özen göstermelidirler; "tehlike oranı arttıkça özen borcu da artar" (TANDOĞAN, Türk Mesuliyet Hukuku, s. 53; F. EREN, Borçlar Hukuku-Genel Hükümler C. II, 1986, s. 240).
Motorlu Araç İşleteninden Aracın Çalınmamasına Karşı Beklenilen Özenin Derecesi: Bu konuda hakkaniyet uygun sağlıklı sonuçlara varılabilmesi için sorumluluk hukukunun ve motorlu araç işletilmesinin ortaya çıkardığı kavram ve olgulcar üzerinde durulmalıdır:
a- Bilindiği gibi motorlu araç işleteninin sorumluluğu (m. 85/1) tehlike sorumluluğudur. Tehlike sorumluluğu ise, bir işletme faaliyeti veya nesneye özgü ağır bir tehlikelilik unsurunun varlığını gerektirir. Burada tehlikenin özel ağırlığı, bu faaliyetlerin, işletmelerin veya nesnenin zarara yol açmaya aşırı eğiliminden yahut sebep oldukları kazaların nitelik ve nicelik bakımından ağır sonuçlar doğurmasından ileri gelmektedir. Motorlu araçlar zarara yol açmaya aşırı eğilimde oldukları gibi trafik kazaları nitelik ve nicelik bakımından ağır sonuçlar doğurmaktadır. Bu nedenle motorlu araçların işletilmesi tehlike oranı yüksek işletme tipine girdiği kabul edilmelidir.
b- Motorlu araçların, çoğunlukla, toplum içinde sorumsuz hareket etmeyi alışkanlık haline getiren kişiler tarafından çalındığı gerçeği gözardı edilemez. Bu nedenle çalınmış motorlu araçların trafiğe çıkarılmasında var olan yüksek tehlikelik oranının artması kaçınılmazdır.
c- Sorumluluk hukukunun genel amacı, zarar görenleri korumaktır. Başka bir anlatımla zararın zarar görene değil, zarar veren (sorumlu) kişiye yükletilmesidir. işletenin sorumluluğunu kabul eden KTK'nun 85. maddesinde de (tehlike sorumluluğu) aynı amaç gözetilmiştir.
Diğer taraftan sorumluluk hukukunun önemli bir amacı da "zarar önleme" ilkesidir. Özellikle kusurun söz konusu olduğu durumlarda: Kusurlu ve hukuka aykırı bir davranışı sonuçta sorumlulukla bağlamak" herkesi davranışlarında daha dikkatli olmaya, başkalarına zarar vermemek için gerekli özeni harcamaya sevk eder (F.EREN, age. s. 151). Bunnu gibi sorumluluktan kurtulma sebeplerinin kanuna konuluş nedeni ile güdülen amaç da sorumlu olan kişiyi sorumluluktan kurtarmaktan çok "kişilerin davranışlarında daha çok özen göstermelerini"sağlama amacına yöneliktir. Nitekim Yargıtay, 27.3.1957 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "mesuliyetten kurtulma sebeplerinin kanuna konuluşu ile güdülen tek hedef, iş sahiplerinin mesuliyetten kurtulacakları düşüncesiyle zararları önleyici tedbirleri teşvik ederek içtimai tehlikeyi azaltma düşüncesidir" görüşü benimsenerek kurtuluş kanıtı getirilişinin amacını açıklamıştır. (Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararları Hukuk- C-5, s. 15).
d- Ülkemizde motorlu araçların çalınması bir olgudur. Basında zaman zaman yapılan yayınlar ve günlük zabıta olayları bunun kanıtıdır. Bu nedenle motorlu araçların her zaman çalınma olgusuyla karşı karşıya bulunduğu gerçeği kabul edilmelidir.
c- Bugün Avrupa Topluluğu'na dahil ülkelerin hemen tamamında motorlu araçların çalınması hali sorumluluktan kurtuluş sebebi olarak kabul edilmektedir. Özellikle 2981 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'na kaynak olarak alınan İsviçre Karayolları Trafik Kanunu'nun 75. maddesi 1975 yılında değiştirilerek motorlu aracın çalınması kurtuluş sebebi olmaktan çıkarılmıştır (TANDOĞAN, Sözleşme Dışı Sorumluluk, s. 254).
f- Motorlu araçları çalarak izinsiz trafiğe çıkaran kişiler genellikle ekonomik açıdan güçsüz kişilerdir ve çoğu zaman bunların kimliklerinin dahi belirlenmesi olanaksızdır. İşletenin sorumluluktan kurtulması karşısında, zarar gören kişi veya kişilerin (olayda hiç bir etkileri olmadığı halde) zarara katlanmaları gibi sorumluluk hukukunun amacına uygun düşmeyen durumlar meydana gelebilir.
Tüm bu veriler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; motorlu araç işleteninin, aracının çalınarak sorumsuz ellere geçmemesi için göstermesi gereken "özenin yüksek düzeyde" olduğu ortaya koyar. Bu değerlendirme sorumluluk hukukunda kusurun (ihmalin) ölçüsünün belirlenmesinde anılan yerleşmiş görüşlere de uygun düşer.
Somut Olayda Yüksek Özenin Belirlenmesi: Motorlu araç işleteninin aracının kapılarını kilitleyerek aracını sokakta park halinde bırakması yüksek özen olarak nitelendirilmemelidir. Yüksek özen gösterilmesi ilke olarak kabul edildiğinde; işletenlerin, araç hırsızlıklarına karşı kapıların normal olarak kapatılmasından başka "bilinen imkan dahilinde olan teknik ve diğer koruma önlemlerini almaları" gerekir. Bunlar arabanın geceleri iyi aydınlatılmış ve güvenli bir yere bırakılması; Direksiyonu kilitleyen gaz ve fren pedalları ile direksiyonu bir zincire bağlayacak sistemlerin kullanılması; Aracın izinsiz harekete geçirilmesinde büyük gürültü çıkarın alarm sisteminin bulunması; Aracı hareket geçirecek elektrik ve yakıt akımını kesen gizli anahtarların kullanılması ile gerçekleştirilebilir.
Bu önlemler alınsa dahi "hırsıza anahtar dayanmaz" atasözümüzün geçerliliğini koruduğu gerçeği gözardı edilemez. Ne var ki, bu yolda alınacak önlemlerin hırsızlık olaylarını önemli ölçüde azaltacağı ve caydırıcı nitelik taşıyacağı" da unutulmamalıdır. Geliştirilmiş "ultronic oto alarm" sistemlerinin çalma eylemlerini caydırıcı yöne % 100'e varabilmektedir. Bu ek önlemlerin alınmasının motorlu araç işleteni için aşırı ve beklenmeyecek bir öneri olarak görülmesi de düşünülemez. Bugün bir motorlu aracın değeri en az 5.000.000 liradan başladığı düşünülürse alınacak teknik önlemler için katlanılacak giderler motorlu araç işleteni için ekonomik yönden ağır bir külfet olarak görülmemelidir.
Diğer taraftan bu öneriler her motorlu araç işleteninin bildiği veya biraz özenle bilmesi gerektiği önlemlerdir; basın dahi zaman zaman motorlu araç işletenlerini uyarmakta (Milliyet - Aktüalite - 3 Temmuz 1988, Sayı: 43, s. 13) ve geliştirilmiş oto alarm sistemleri gazete ilanları ile işletenlerin bilgisine sunulmaktadır.
Olayımızın Değerlendirilmesi: Davaya konu olayda davalının, aracını geceleyin kapıları kilitleyerek (kendi savunmasına göre) evinin bulunduğu sokağa park ettiği kabul edilmektedir. Araç buradan kimlikleri belirsiz kişiler tarafından çalındıktan sonra park edilmiş durumda olan davacının aracına çarparak hasar vermiştir. Davalının motorlu aracını geceleyin park ederken kendisinden beklenilen yüksek özenin gereği (aracın kapılarının kilitlenmesinden başka) çalınmaya karşı bilinen ve imkan dahilinde olan önlemleri aldığı ne ileri sürülmüş, ne de kanıtlanmıştır.
Ayrıca motorlu aracın çalındığı sırada kapı ve pencere cmlarında zorlamalar ve düzkontak gibi durumlar meydana getirildiği dahi tesbit edilmemiştir. Tesbit edilen tek olgu aracın içinde bulunan kimin tarafından konulduğu belirlenemeyen ve aracın çalıştırılmasında ve kapıların açılmasında kullanıldığı kanıtlanmayan anahtarlardır.
Diğer taraftan, davalının motorlu aracının kapılarını kilitleyerek park ettiği dahi kanıtlanmamıştır. Davalının akrabası olan bir tanık "davalının titiz bir kimse olduğunu, bu nedenle kapılarını kilitleyeceği" yolunda beyanda bulunmuştur. dikkatsizlik ve dalgınlık herkes için geçerlidir. Davacının aracın kapılarını kilitlemeden park etmiş olması ihtimali de düşünülebilir. Nitekim araçta bir zorlamanın tesbit edilmemiş olması bu yoldaki düşünceyi güçlendirir niteliktedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararını oluşturan görüşe göre "araç işletenin aracını park ederek anahtarını cebine koyması" yeterli özen olarak kabul edilmektedir; kararda "olayda tahkike dahi gerek bulunmayan arabanın kapılarının kilitlenmiş olduğu olgusu" denmek suretiyle aracın kapılarının kilitlenip kilitlenmediği olgusunun kanıtlanması gerekmediği kabul edilmiştir. Aslında davacı aracın kapılarını kilitlediğini kanıtlayamamıştır.
Anahtarı cebine koymakla kapılarını kilitlendiğinin kabul edilmesi ve bunun tahkikine gerek görülmemesi yasanın davalı işletene yüklediği ispat külfetinin yargısal yorumlu değiştirilmesi yolunu açar. Çünkü bu halde aracın kapılarının kilitlenmediğini zarar gören davacı kanıtlamak zorunda kalacaktır. Özellikle işleten tarafından dalgınlıkla veya aceleyle kilitlenmeme ihtimali oldukça, davalı işleteni ispat yükünden kurtarmak yasaya rağmen açık bir çelişki olur. Çünkü yasa koyucu ispat külfetini işletene yüklemekle onun durumunu bilinçli olarak ağırlaştırmıştır.
Tüm bu nedenlerle sayın çoğunluğn görüşüne katılmıyorum; davalı işleten aracın çalınmasında ne olağan ve ne de yüksek özeni gösterdiğini, yani kusursuzluğunu kanıtlayamamıştır. Hukuki yorumların ve değerlendirmelerin; hukuki veriler ve bilinen olguların ışığında yapılması sağlıklı sonuçlar için zorunludur.
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Clicking Here TLO lookup 
  • 02.05.2025 08:42
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini