 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/631
K: 1990/47
T: 31.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ferağa icbar" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sakarya Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 4.5.1988 gün ve 57-196 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 5.12.1988 gün ve 8258-8055 sayılı ilamı: (.. Sair itirazlar yerinde değilsede, sözleşmenin yapıldığı tarihte davacı tarafından davalı İbrahim'e verilen aynı günlü 400 bin liralık bononun kural olarak satış vaadiyle ilgili olması gerekir. Bunun aksini, diğer bir anlatımla başka bir hukuki ilişki dolayısıyla bu bononun verildiğini davacı isbat mevkiindedir. Mahkemece bu husus gözönünde tutulmamıştır. Diğer taraftan senetleri hile ile ellerinden alındığı yolundaki savunmasının tanıkla isbatına cevaz olduğu düşünülmemiştir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı Haydar Özdemir vekili, 486 parsel sayılı altı kahvehane üstü ahşap ev vasfındaki taşınmazın, tarafların müşterek murisi Mehmet Özdemir adına tapuda kayıtlı olduğunu; davalıların ise 22.8.1985 tarihli sözleşme ile bu taşınmaz üzerindeki miras paylarını müvekkiline satmayı vaad ettiklerini, satış bedelinin davalılara tamamen, nakden ve peşinen ödendiğini ileri sürerek, davalılara ait payların müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Murisin eşi olan davalı Zekiye Özdemir ilk celseye gelerek; (Davacı öz oğlunun, kendisine ve diğer mirasçılara satış bedelini ödemediğini ve davayı kabul etmediğini, bundan sonra da duruşmalara gelmeyeceğini) belirterek, yargılamayı gıyaba bırakmış ve hiç bir delil ibraz etmemiştir.
Murisin çocukları olan diğer davalılar Ayşe, Bahri ve İbrahim Özdemir ise, kendilerini bir vekille temsil ettirmişlerdir. Bu üç davalının vekili; (Davacının bedel ödemediğini bonolar verdiğini, verdiği bu bonoları da sonradan hile ile müvekkillerinin elinden geri aldığını, hileyi tanıklarla isbatlayacaklarını) savunarak, borçlusu davacı Haydar Özmedir ve alacaklısı müvekkili İbrahim Özdemir olan 400.000 liralık bir bono ibraz etmiştir.
Mahkeme (Noterde re'sen düzenlenen 22.8.1985 tarihli satış vaadi sözleşmesinde; satış parasının tamamen, nakden ve peşinen alındığı yazılıdır. Taraflar akraba dahi olsalar senede bağlanan hukuki ilişkilerde tanık dinlenemez) gerekçesiyle davanın kabulüne hükmetmiştir.
Davalılardan Ayşe, Bahri ve İbrahim Özdemir vekili, kararı temyiz etmiş ise de, süre yönünden dilekçesi yerel mahkemece reddedilmiş ve dilekçenin reddine ilişkin bu ek kararı da ayrıca temyiz etmiştir.
Kendisini o ana kadar bir vekille temsil ettirmemiş duruşmalarla -ilk celse hariç- gelmemiş ve hiç bir delil ibraz etmemiş olan davalı Zekiye Özdemir, diğer davalılardan vekilin eve vekaletname vermek ve onu vekil tayin ettirmek suretiyle hükmü esastan temyiz etmiştir.
Özel Daire, metni yukarıya aynen alınan kararı ile yerel mahkemenin hükmünü bozmuştur.
Olayda, öncelikle çözümlenmesi gereken husus, temyiz süresini geçirmeleri nedeniyle kendileri yönünden hüküm kesinleşmiş olan davalılar Ayşe, Bahri ve İbrahim Özdemir'in dayandıkları hile savunması gösterdikleri tanıkları ve ibraz ettikleri bono delilinden yargılama sonuna kadar hileye düşürüldüğünü ileri sürmeyen ve hiç bir delil ibraz etmeyen diğer davalı Zekiye Özdemir'in faydalanıp faydalanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
İştirak halinde mülkiyete iştirakçılar arasında her bir iştirakçinin kendi hakkını diğer iştirakçiye devri veya satış vaadinde bulunması ve kendisine karşı müstakillen ferağa icbar davasının açılması mümkün olduğuna göre, her iştirakçinin hakkı diğer iştirakçilere nazaran bağımsızdır. Bu durumda, süreyi geçiren iştirakçilerin geçirmeyen iştirakçinin temyiz süresinden yararlanması ya da süresinde temyiz eden iştirakçinin süreyi geçiren diğer iştirakçilerin savunmasına ve delillerine dayanması kural olarak mümkün değildir.
Davanın kabulüne ilişkin mahkeme kararı davalılardan Ayşe, Bahri ve İbrahim Özdemir haklarında kesinleşmiştir.
O halde, davalı Zekiye Özdemir hakkındaki davanın da kabulüne ilişkin direnme kararı, bu sebeplerden ötürü usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 24.1.1990 günü yapılan ilk görüşmede nisap sağlanamadığından, 31.1.1990 gününde yapılan ikinci görüşmede, oybirliğiyle karar verildi.