 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/602
K: 1990/56
T: 07.02.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ecrimisil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nazilli Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 9.3.1988 gün ve 1987/90 E. 1988/72 K. sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi'nin 3.5.1989 gün ve 1989/670-4462 sayılı ilamı: (... 1982 ile 1986 yılları arasındaki ecrimisil ile hükmedilmesini istemiş ve mahkemecede bu doğrultuda karar verilmiştir.
Davacı Fatma Yüksel'in davalılar aleyhine açmış bulunduğu tapu iptal ve tescil davası 26.9.1986 tarihinde tashihi karar istemi reddedilmek suretiyle kesinleştiği dosya kapsamından anlaşılmıştır.
Bu durum karşısında davalıların adlarına kayıtlı tapu kaydının iptali kararının kesinleştiği tarihe kadar iyi niyetli sayılmaları gerekeceği cihetle bu tarihten evvelki yıllar için ecrimisil ile sorumlu tutulmaları gerekir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar müşterek miras bırakanın dava konusu taşınmazları tapuda satış göstermek suretiyle davalılara yaptığı temlik, davacının muris muvazaası sebebine dayanarak açtığı dava sonunda, temlikte gerçek satış değil davacı mirasçıdan mal kaçırma amacını sağlamaya yönelik bağışın üstün tutulduğu görünürdeki satış akdinin muvazaa ile illetli olduğu gibi geçerli olan ancak örtülü bırakılan bağışın ya da yasal biçim koşullarını içermediğinden geçersiz bulunduğu gerekçesiyle iptale karar verilmiş karar Yargıtayca da onanarak kesinleşmiştir. Medeni Kanunumuzda, ayrık hükümler saklı kalmak kaydıyla gayrimenkul mülkiyetinin edinilmesinde tapuya tescil asıldır. Ancak, tescilin geçerliliği için de hukukça geçerli bir sebepe dayanması gerekir. Olayda davalılar adına olan tapu kaydının oluşmasını muvazaa ile illetli olduğu mahkeme ilamı ile belirlenmiştir. Muvazaa en kısa olarak irade ile beyan arasında üçüncü şahısları aldatmak amacıyla kasden yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Doktrinde benimsenen ağırlıklı görüşe göre de muvazaanını müeyyidesi sözleşmenin butlanıdır. O itibarla da sözleşmenin icra olunduğu tarihten itibaren muayyen bir sürenin geçmiş olması veya sözleşmeye icazet verilmesi, yahut akitlerin yükümlülüklerini ifa etmeleri muvazaalı sözleşmeye geçerlilik kazandıramaz. Bu nedenledir ki muvazaa hukuksal sebebine dayalı tapu iptal davaları açılması herhangi bir süreye tabi değildir. Belirtmek gerekir ki muvazaa sebebine dayalı iptal davaları geçersiz olan sözleşmelere karşı ileri sürülür. Olayda da miras bırakan 1981 Kasım ayında vefat etmiş davacı kız evlat tarafından, davalılar erkek kardeşi ve yeğenlerine karşı muris muvazaası nedeniyle iptal davası aynı yılın 12. ayında açılmış ve temyize konu davada da 1982 yılından itibaren pay oranıda ecrimisil talep edilmiştir.
Davacı mirasçının miras bırakan ölmedikçe bu hakkını kullanamayacağı kuşkusuzdur. Davacının engeç dava açtığı tarih itibariyle davalıları temerrüde düşürdüğünü kabulü gerekir. Yine dava konusu taşınmazların tamamının davalıların tasarufunda bulunup davacıyı intifadan men ettikleri hususu da saptanmış durumdadır. Olayın açıklanan oluş biçimine göre davalıların kötü niyetli bulundukları da aşikardır. Hal böyle olunca temliki sağlayan satış sözleşmesinin muvazaa sebebiyle geçersizliği gözetilerek mevcut delillerin değerendirilmesi suretiyle davanın kabulüne ilişkin bulunan yerel mahkeme direnme kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan onanmalıdır.
SONUÇ : Davalılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 7.2.1990 gününde oyçokluğu ile karar verildi.