 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/537
K: 1989/638
T: 06.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ferağa icbar" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 1.6.1988 gün ve 92-364 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine,
Yargıtay 14. Hukuk Dairesinin 13.12.1988 gün ve 7192-8301 sayılı ilamı:
(.. Davacı vekili, İstanbul 6. Noterliğince resen düzenlenen 5.12.1983 gün ve 46398 yevmiye numaralı sözleşme ile Beyoğlu İlçesi Kemankeş Mahallesi Havyarhaniçi Sokağında kain ve tapu sicilinin 123 pafta 94 ada 138 parsel sayısında kayıtlı taşınmazdaki 125/1000 arsa paylı zemin katta 4 nolu depolu dükkanı 12 milyon lira karşılığında müvekkiline satış vaadinde bulunduğunu ve satış bedelinin de ödendiğini bildirerek sözü edilen dükkanın davacı adına tescilini istemiştir. Davalı ise, ekonomik yönden sıkışık olduğu dönemde kiracısı olan davacıdan borç para aldığını, alınan borç paranın teminatı olarak satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiğini ve ayrıca satış bedelinden arta kalan 7 milyon liranın da ödenmediğini savunmuştur. Çekişmeli taşınmazın tapu kaydında, M. Salih Tatlıcı lehine kira şerhi mevcuttur. Mahkemece saptanan hüviyetine nazaran davacının babasının adı M. Salih Tatlıcı'dır. Davacı Ahmet Tatlıcı, çekişmeli taşınmazı satın almakla, kiracılık ilişkisinin sona ermesi, bunun sonucu olarak kira ödememesi ve tescil davası açmak için sözleşmenin düzenlendiği günden itibaren 3 yıl dokuz ay 10 gün beklememesi gerekir. Aksi hal, hayatın olağan koşullarına ters düşmektedir. Bu itibarla, taraflardan savunmada ileri sürülen kiracılıkla ilgili delillerinin istenmesi, değerlendirmeye tabi tutulması ve davaya etkisinin saptanması gerekirken, bu husus meskut bırakılarak hüküm kurulması doğru değildir.
Öte yandan satış vaadi sözleşmesinde, 12 milyon lira satış bedelinin beş milyon lirasının peşin ödendiği, arta kalan 7 milyon liranın 23 Ocak 1984 günü ödeneceği, bu hususta alıcının 23 Ocak 1984 vaadeli ve 7 milyon lira tutarlı bir adet nama yazılı senedi satıcıya verdiği, alıcının borcu kalmadığı ve satıcının da alıcıyı satım bedelinden dolayı ibra ettiği belirtilmiştir. Davalı arta kalan satış bedeli 7 milyon liranın ödenmediğini savunmuştur. Borçlar Yasasının 81. maddesinde belirtildiği veçhile davacının ferağa icbar suretiyle çekişmeli taşınmazın adına tescilini isteyebilmesi için ilk önce kendi edimini yerine getirmesi, diğer bir deyimle arta kalan satış bedeli yedi milyon lirayı davalıya ödediğini ispat etmesi gerekir. Bu hususta satıcıya senet vermek yeterli değildir. Nitekim Yüksek Hukuk Genel Kurulu'nun 19.5.1979 gün ve 1977/14-8372 esas, 1979/4364 karar sayılı ilamlarında belirtildiği veçhile, bu tür davalarda alıcı senet bedelinin ödendiğini ispat etmek zorundadır. Bu bakımdan, davacıdan dava konusu dükkanın satış bedelinden arta kalan yedi milyon lirayı davalıya ödediğine dair delillerinin istenmesi gerekirken, beyyine külfetinin tayininde yanılgıya düşülerek bu hususta davalının delillerinin sorulması ve davacıya yemin ettirilmek suretiyle uyuşmazlığın çözümü usul ve Yasaya aykırıdır..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve H.U.M.K.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/son maddesi gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip, dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davacı noterlikte düzenlenen, 5.12.1983 tarih ve 46398 yevmiye numaralı gayrimenkul satış vaadi sözleşmesine dayanarak, 15.9.1987 günü açtığı temyize konu dava ile ferağa icbar talebinde bulunmuştur.
Davalı, maddi yönden sıkışık olduğu dönemde kiracısı olan davacıdan borç para aldığını bu borcun teminatı olarak satış vaadi sözleşmesinin düzenlendiğini, ortada gerçek bir satış vaadi taahhüdü bulunmadığını işlemin muvazaa ile, illetli olduğunu ayrıca da sözleşmede belirtilen 12 milyon lira satış bedelinden senede bağlanan bakiye 7 milyon lirayı da almadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkeme, davalının teklifi üzerine davacının eda ettiği taraf yeminine dayanarak, davanın kabulüne hükmetmiştir.
Özel Daire, yukarıya metin aynen alınan ilamıyla, hükmü bozmuştur.
Uyuşmazlık; satış vaadi sözleşmesinin muvazaa ile illetli bulunup bulunmadığı ve senede bağlanmış olan 7 milyon lira bakiye satış bedelinin ödenip ödenmediği hususundaki isbat külfetinin hangi tarafa düştüğünün tayini noktasında toplanmaktadır.
5.2.1947 gün ve 20/6 sayılı İnançları Birleştirme kararına göre, taraf muvazaası niteliğindeki bu savın isbatı için yazılı delil gerekir.
Muvazaa savını isbat yükümlülüğü altında bulunan davalı ise, 13.4.1988 günlü oturumda; duruşma tutanağına alınan ifadesinde çekişmeli satış vaadi taahhüdü ile ilgili olarak (.. teminat karşılığı olduğuna dair elimde yazılı bir belgem yoktur..) demek suretiyle yazılı delili bulunmadığını imzası tahdidinde beyan etmiştir. Davalının bu beyanının, H.U.M.K.nun 151. maddesi uyarınca kendisini bağlayacağı kuşkusuzdur.
Muvazaa savını isbat yükümlülüğü altında bulunan davalı ise, 13.4.1988 günlü oturumda; duruşma tutanağına alınan ifadesinde çekişmeli satış vaadi taahhüdü ile ilgili olarak (.. teminat karşılığı olduğuna dair elimde yazılı bir belgem yoktur..) demek suretiyle yazılı delili bulunmadığını imzası tahdidinde beyan etmiştir. Davalının bu beyanının, H.U.M.K.nun 151. maddesi uyarınca kendisini bağlayacağı kuşkusuzdur.
Muvazaa iddiası isbatlanamadığına göre, artık geçerli bir satış vaadi sözleşmesinin varlığını kabul etmek gerekir.
Satış vaadi taahhüdünü içeren sözleşmeler, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bu tür akitlerde, taraflardan birinin mütemerrid duruma düşmesi halinde, diğerinin isteyebilecekleri, B.K.'nun 106. maddesinde belirtilmiştir. Olayda da, davacı, sözleşmenin ifasını talep etmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, taraflardan biri sözleşmede öngörülen yükümlülüğünü yerine getirmedikçe, diğer taraftan edimini yerine getirmesini isteyemez. (B.K. md. 81).
Davacı yine tartışma konusu olan 7 milyon lira bakiye satış bedeli karşılığı, davalı vaadde bulunana, nama yazılı senet vermiştir. Bu husus düzenleme yoluyla yapılan satış vaadi sözleşmesinde açıkça belirtilmiştir. Bu belgenin aksinin, diğer bir anlatımla, senet karşılığı 7 milyon liranın ödenmediği iddiasının, davalı tarafça kanıtlanması gerekir. Olayın özelliği gereği, isbat yükümlülüğü kendisine düşen davalı ise, bu konuda, davacı tarafa yemin teklifinde bulunmuştur. Taraf yemini niteliğindeki teklif ile davalı artık ileri sürüşünün kanıtlanmasında tamamen davacının vicdanına sığınmış sayılmak gerekir. Davacı da, teklif edilen yemini kabul ile aynen eda etmiştir.
Bu durumda, mahkemenin, davanın kabulüne ilişkin önceki kararında direnmesi, yukarıda açıklanan nedenlerle, usul ve yasaya uygun olduğundan direnme kararı onanmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle (ONANMASINA), 22.11.1989 ve 29.11.1989 günlerinde yapılan birinci ve ikinci görüşmelerde yeterli karar çoğunluğu sağlanamadığından üçüncü görüşmede salt çoğunlukla karar verildi.