 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/480
K: 1989/644
T: 06.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda (Karabük 1. Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın reddine dair verilen 21.4.1987 gün ve 1980/376-1987/110 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay ikinci Hukuk Dairesinin 21.6.1988 gün ve 1988/221/6683 sayılı ilamıyle; (..Medeni Kanunun 512. maddesi ile tenkis davasının tarafları ile ilgili bir sıralama şekli öngörülmüştür. Bu itibarla davada yer almayan kimselerin leh ve aleyhlerine hüküm doğuracak bir inceleme yapılamaz. Bu, miras bırakanın arzu ve işlemlerine saygı ilkesinin (Faver Testamenti) gereği olduğu gibi, herkesin kendi yararına uygun kanun yolunu seçme hakkının tabii sonucudur. Öte yandan, hiç kimse kendi yararına bir hak aramaya ve dava açmaya zorlanamaz (HUMK.79). Onun için davacı, davalısını (hasmını) tayin etmek hakkına sahiptir. Diğer taraftan islah yolu ile hasım artırılamaz (HUMK. 87, 185). Bu itibarla, davaya dahil olmayan kimsenin aleyhinde karar verilmiyeceği hususu ile Usul Hukukunda ana kuraldır. Bütün ilkeler karşısında Medeni Kanunun 512. maddesinde yer alan tenkiste sıra kuralı davaya dahil olan kişiler (davanın tarafları) hakkında uygulanır.
Vasiyetnamelerin, kast aranmaksızın tenkise tabi olacağı (MK. 461-466) yolundaki hüküm de Medeni Kanunun 512. maddesinin uygulanması hususunda, ayrıcalık yapmaya cevaz vermez.
Bozmaya karşı olanların düşünceleri benimsenirse, bütün tenkis davalarında davalının sorumluluğunu tesbit için, miras bırakanın, sağlığında yaptığı tüm işlemlerin birer birer araştırılıp incelenmesi ve olayda, Medeni Kanunun 512. maddesinin uygulama yeri olup olmadığının tahkik edilmesi zorunluğu doğar. İş bununla da kalmaz. miras bırakanın bıraktığı bir vasiyetnamenin bulunup bulunmadığının da araştırılmasına girişilir. Öte yandan ölümünden bir yıl önceki teberrular vasiyetler gibi tenkise tabi olacağı için, bu konuda soruşturulması, daha da ileri gidilerek, Borçlar Kanunun 240. maddesiin kapsamına giren hibelerin var olup olmadığının da tesbit olunması mecburiyeti hasıl olur. Yani böylece, davanın taraflarının isbat ve savunma hakları ile yükümlülüklerinin sınırı haksız ve gereksiz yere genişletilir. Bu suretle dava dışında kalıp da, savunma imkanından yoksun kişilerin zararına bazı durumların doğumuna yol açılmış olur. Buna ise cevaz yoktur. Dairenin uygulaması da bozma yolundadır (21.4.1971 günlü 3310/3360 sayılı kararı). Bu itibarla açıklanan ilkeler çerçevesind8e hüküm tesis olunması gerekirken aksine düşüncelerle karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır.
2 - Temlik dışı terekeden, davacının miras payına düşenin onun saklı payından indirilmesi ve böylece saklı paya gerçek tecavüz tutarının tenkisi zorunlu iken, temlik dışı terekenin tamamının değerinin davacının saklı payından indirilerek tenkise karar verilmesi de bozmayı gerektirir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davacı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tenkis davası, saklı pay sahiplerine, saklı paylarına, miras bırakanın yaptığı tecavüzü gidermek, temliki işlemlerini tasarruf nisabı sınırı içine sokmak imkanı veren ve kişisel hakkın korunmasını amaç tutan yenilik doğurucu (inşai ihdası) nitelikte bir dava türüdür (Prof. Tahir Çağa, Mahfuz Hisseli Mirasçıların Vaziyeti, 1950 bası, sayfa 25).
Genellikle inşai (yenilik doğuran) her davada olduğu gibi tenkis davasıda iki isteği kapsar. Biri inşai hakkın tesbiti diğeri ise eda bölümüdür. Miras bırakanın saklı payı giderme amacı ile hareket ettiğinin tesbitine ilişkin bölüm inşai olup, saklı payın zedelenmesinden ötürü mirasçının mal varlığında meydana gelen eksilmenin giderilmesine dair bölüm ise edaya ilişkindir (Prof. Postacıoğlu, Medeni Usul Dersleri, 1970 bası sayfa 241)
Saklı pay sahibi mirasçının saklı payına tecavüzün giderilmesi için miras bırakanın değişik tarihlerde yaptığı tasarruf işlemlerinin tenkisinde izlenmesi gereken sıra ise MK.nun 512. maddesinde düzenlenmiştir.
"Tenkiste Tertip" başlığını taşıyan anılan maddede; "Tenkis, mahfuz hisse tamam oluncaya kadar evvelemirde ölüme bağlı tasarruflardan ve kafi gelmediği taktirde, en son tarihli olandan başlıyarak en evvel vaki olana doğru çıkmak suretiyle ölüme bağlı olmayan teberrular üzerinde icra edilir" hükmüne yer verilmiştir. Kanunun bu açık hükmü karşısında, tenkise tabi tasarruflar arasında hem ölüme bağlı, hemde sağlar tasarruf varsa, önce ölüme bağlı tasarrufla, bununla saklı paya tecavüz giderilemiyorsa, o zaman son tarihlisinden başlayarak sağlar arası kazandırmaların tenkisi ile saklı paya tecavüzün giderilmesi gerekeceğinin kabulü icap eder.
Saklı paylı mirasçı, ölüme bağlı tasarrufun tenkisini istemez, veya tenkis ettirmekten feragat ederse bu feragat yüzünden sağlar arası kazandırma elde etmiş olanlar zarara uğramaz MK.nun 512. maddesinde gösterilen sıra saklı paylı mirasçının bu sırayı bertaraf ederek, dilediği davalıdan saklı payını elde etmesine imkan veren bir hüküm değildir. Ölüme bağlı tasarruf konusu malın terekeye dahil edilerek hesaplanması, saklı payın buradan karşılanamadığı taktirde sağlar arası kazandırmalardan sırasına göre düşülmesi gerekmektedir. (Prof. K. Oğuzman, Miras Hukuku, 3. bası 1984, sayfa 290; Prof. F. Eren, Türk Medeni Hukukunda Tenkis Davası, 1973, sayfa 151).
Olayımızda davacı Yunus, davalılardan Hacer lehine yapılan vasiyetname ile kazandırma hakkındaki talebini atiye bırakmış, iki yıldan fazla bir süre geçtikten sonra yenilemiştir. Saklı pay hesaplanmasında mahkemenin bilgisinde olan bu ölüme bağlı tasarrufun da gözönünde bulundurulması, tecavüze uğrayan saklı payın önce ölüme bağlı bu kazandırma içinde; yetmediğine sağlar arası tasarruflardan tenkisi cihetine gidilmesi gerekir. Bilirkişi raporundan davacının tecavüze uğrayan saklı payının tamamının Hacer lehine yapılmış vasiyetname ile kazandırmanın tenkisi ile karşılanması mümkün olduğu duraksanmayacak biçimde anlaşılmaktadır. Bu durumda artık sağlar arası kazandırmanın tenkisi yoluna gidilemez. Hal böyle olunca Hacer hakkındaki dava atiye bırakılarak iki yıldan fazla bir süre geçtikten sonra yenilenmiş olduğundan açılmamış sayılmasına, diğerleri hakkındaki davanın da, davacının saklı payının ölüme bağlı tasarruf içinde kaldığı belirtilerek reddedilmiş bulunmasında usul ve yasaya aykırı bir durum olmadığından direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ( ONANMASINA), gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 6.12.1989 gününde oyçokluğuyla karar verildi.