 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/457
K: 1990/2
T: 17.01.1990
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "muarazanın men'i davasından dolayı yargılama sonunda; (Kütühya Asliye 2. Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 17.11.1988 gün ve 559-706 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 23.3.1989 gün ve 7094-2001 sayılı ilamıyle; (...Davacı, ortaklaşa işlettikleri taksi durağında, kurallara uymayan davalıya 15 gün duraktan uzaklaştırma cezası verildiğini, bu cezanın tescilini ve infazını istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, dava kabul edilerek, cezanın tesciline karar verilmiştir. Karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Taraflar arasındaki uyuşmazlık Adi Şirket ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Dosya içerisinde Adi Şirket sözleşmesi mevcut değildir. Yazılı Adi Şirket sözleşmesi olduğu da isbat edilememiştir.
Adi şirketin tüzel kişiliği yoktur. O halde davanın Adi şirketi teşkil eden ortakların tamamı tarafından davalı aleyhine açılması gerekir. Bu sebeple davacı tek başına aktif husumete ehil değildir. Bu yönden davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
2- Yukarıda yazılı bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir..) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Temyiz eden: Davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Taraflar, 1979 yılında (... Taksim Durağı) adı altında kurulan adi ortaklığın ortaklarındandır. Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı gibi, dava ve taraf ehliyeti de yoktur. Dosya içeriğinden, adi ortaklığın yazılı sözleşmesinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı ortak, temyize konu davayı adi ortaklığın ortaklarını temsile açmıştır. Borçlar Kanununun 530. maddesinde düzenlendiği üzere, adi ortaklık sözleşmesinde bir hüküm mevcut olmadıkça, adi ortaklığı idare eden şerik ile diğer şerikler arasındaki ilişkiler vekalet hükümlerine tabidir. Özel bir yetkiyi haiz olmadıkça vekilin, önemli işlemler den olan dava açamıyacağı ise Borçlar Kanununun 388. madde hükmü gereğidir. Adi ortaklık iştirak kurallarına tabi olduğu cihetle, davaların Borçlar Kanununun 534 ve Medeni Kanunun 630. maddeleri gözetilerek bütün ortaklar tarafından davanın birlikte açılması gerekir. Ancak, olayımızda olduğu gibi tek ortak tarafından davanın açılmış olması halinde, iştirak kurallarından yararlanıp kendisine temsil yetkisini vermelerini sağlamak üzere önel verilmesi ve sonucuna göre gerekli tesbitin yapılarak hüküm kurulması gerekir. Nitekim 25.6.1958 gün 38-33 sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 15.10.1974 gün ve 2570-15172 sayılı Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin ve 19.12.1974 gün 5508-3728 sayılı Yargıtay 13. Hukuk dairesinin emsal kararlarında da aynı ilke benimsenmiştir.
Bu itibarla gerekli iştirak sağlanıp davanın görülebilirki koşulu yerine getirilmeden işin esasına girilerek karar verilmesi doğru değildir. O halde yerel mahkeme direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, 17.1.1990 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.