 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1989/2-204
K: 1989/331
T: 26.4.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- AYRI KALMA SÜRESİ ( Boşanma )
- BOŞANMA DAVASI ( Ayrı Kalma Süresi )
743/m.134
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 14.9.1988 gün ve 1988/423-511 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 12.12.1988 gün ve 1988/10264-11568 sayılı ilamı ile; ( ... Tarafların 3 yıldan beri ayrı yaşadıkları gerçekleştiğine göre, boşanmaya karar verilmesi gerekirken 3444 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte, 3 yıllık süre henüz dolmadığından bahisle davanın red edilmesi Usul ve Kanun'a aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı, evvelce karısı aleyhine açtığı boşanma davasının reddedilerek kesinleştiğini, aralarındaki fiili ayrılık süresinin üç yılı geçtiğini iddia ile 3444 sayılı Yasa'nın geçici 1/c ve son fıkrası uyarınca boşanmaya karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, 3444 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 12.5.1988 gününe kadar fiili ayrılık süresinin üç yılı doldurmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiş; karar, Özel Dairece "tarafların 3 yıldan beri ayrı yaşadıkları gerçekleştiğine göre boşanmaya karar verilmesi gerekirken 3444 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte 3 yıllık süre henüz dolmadığından bahisle davanın reddedilmesi usul ve kanuna aykırıdır" gerekçesiyle bozulmuş, mahkeme önceki kararda direnmiştir.
Uyuşmazlığın çözümü, 3444 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesine göre Yasa'nın yürürlüğe giriş tarihi mi, yoksa dava tarihi itibarıyla mı üç yıllık fiili ayrılık süresinin dolması gerektiği hususunun tayinine bağlı bulunmaktadır.
3444 sayılı, 743 sayılı Türk Kanunu Medenisinin bazı maddelerinin ve 818 sayılı B.K.'nun 49. maddesinin değiştirilmesine dair Kanunun geçici 1. maddesi aynen şu düzenlemeyi getirmiştir.
"Bu Kanunu'nun yürürlüğe girdiği tarihten önce;
a - Açılan boşanma davaları devam etmekte olanlar,
b - Açılan boşanma davaları karara bağlanmış olmakla birlikte henüz kesinleşmemiş olanlar,
c - Açılan boşanma davaları reddedilmiş ve bu karar kesinleşmiş olmakla birlikte kesinleşme tarihinden itibaren henüz üç yıl geçmemiş olanlar,
d - Boşanma davası açmamış olanlar,
Boşanma sebeplerinden birine dayalı olarak ( a ), ( b ) ve ( c ) bentlerindeki hallerde üç yıl, ( d ) bendindeki halde beş yıl fiilen ayrı kalmış ve eşleriyle aralarında müşterek hayat yeniden kurulamamış ise, bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı ay içinde başvurmaları halinde mahkemece boşanma kararı verilir."
Yasa'nın bu hükmü yorumlanırken öncelikle yasakoyucunun amacını belirleme bakımından yasama organı hazırlık çalışmalarına değinmek gerekir. Yasa'nın genel gerekçesinde "Eşlerin uzun süredir ayrı yaşamaları, olayın tüm şartları dikkate alındığında evlilik birliğinin devamında yarar kalmadığını gösteren en önemli unsurlardan biridir, onun için her ne sebeple olursa olsun, boşanma davası açıp da talebin reddine karar verilmiş ve bu red kararının kesinleştği tarihten beş yıl geçtiği halde müşterek hayat yeniden kurulamamış ise eşlerden birinin talebi üzerine boşanmaya karar verilebileceği hükmüne yeni düzenlemede yer verilmiştir" ( T.B.M.M. Tutanak Dergisi, S. Sayısı: 25 Dönem: 18 Yasamı Yılı: 1 ). Medeni Kanunun 134. maddesinde değişiklik yapan 3444 sayılı Yasa'nın 4. maddesine ilişkin gerekçede ise "tasarıda aile müessesinini zayıflatmayacak fakat devamında fayda bulunmayan evliliklerde sırf davacı daha fazla kusurludur diye boşanmayı engellemeyecek bir çözüme yer verilmiştir. Evvela herhangi bir kusur şartı aranmaksızın evlilik birliğin temelinden sarsan geçimsizliğin boşanma sebebi teşkil edeceği temel kural olarak birinci fıkrada kabul edildikten sonra ikinci fıkrada evlilik birliğini temelinden sarsacak boşanma sebebi teşkil eden olaylarda davacının daha fazla kusurlu olması halinde davalının boşanmaya itiraz edebileceği belirtilmiştir. Şayet evliliğin devamında davalı eş ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir menfaat kalmamışsa, daha genel bir ifadeyle davalının boşanmamakta direnmesi hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise, itiraz etkisini kaybedecek ve davacı daha fazla kusurlu olmasına rağmen hakim boşanmaya karar verebilecektir" denilmiştir ( Sözü geçen tutanak Dergisi sayfa: 5 ). Geçici maddeye ilişkin gerekçede şöyle denilmiştir. "Bu geçici madde ile bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılıp reddedilmiş boşanma davaları sebebiyle de son fıkradaki diğer şartların oluşması halinde boşanma davası açılabilmesine olanak sağlanmıştır. Yani bu Kanunun yürürlüğünden önce boşanma davası açılıp reddedilmiş ve red kararının kesinleşmesi tarihinden beş yıl geçtiği halde müşterek hayat yeniden kurulamamış ise taraflardan birinin müracaatı üzerine mahkemece boşanmaya karar verileceği gibi bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden önce dava açılmış olup da o davanın red olunması halinde beş yıllık süre geçmemiş olanlar bu Kanunun yürürlüğünden sonraki bakiye süre hitamında boşanmak için mahkemeye başvurabileceklerdir. Bu maddenin, bu Kanun'un yürürlüğünden önce açılmış bulunan başvurma davalarına uygulanacağıda açıktır" ( Sözü geçen tutanak dergisi sh.8 ).
Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere yasakoyucu, açık bir biçimde bu yasanın yürürlüğe girmesinden önce davanın açılmış ve bu davanın reddedilmiş olması halinde yasanın yürürlüğünden sonra bakiye süre hitamında boşanma davasının açılabileceğini amaç olarak almış ve bunun sonucu olarak da Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra bakiye sürenin tamamlanacağını ve sürenin tamamlanmasıyla davanın açılabileceğini öngörmüş ve dolayısıyla süreyi hesaplarken dava gününü dikkate almıştır. Bu esas her davanın açılış günü itibarıyla yani dava günündeki koşullar itibarıyla değerlendirileceği yolundaki genel prensibin ayrıca tediyi niteliğini de taşımaktadır. Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
3444 sayılı Yasa'nın geçici 1. maddesi üç hal öngörmektedir. Buna göre, 3444 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 12 Mayıs 1988 gününden önce boşanma davası açılmış olup da açılan boşanma davaları devam etmekte olanlar; gene aynı tarihten önce açılmış ve karara bağlanmış olmakla beraber henüz kesinleşmemiş olanlar; aynı nitelikteki davalar kesinleşmiş olmakla beraber kesinleşme tarihinden itibaren üç yıl geçmemiş olanlar ve nihayet boşanma davasını hiç aşmamış olanlar bu Kanun'un yürürlüğe girmesinden itibaren altı ay içinde başvurmaları halinde boşanma kararı verilebilecektir. Burada gözetilmesi gereken ortak unsur geçici maddenin ilk fıkrasıyla öngörülmüş olup o da "bu Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten önce" sözleriyle öngörülen koşuldur. Başka bir anlatımla a, b, c, d bentlerindeki hallerde ayrı kalma süresi bu Kanun'un yürürlüğe girdiği gün itibarıyla gerçekleşmiş olacaktır. O halde yasanın yoruma elverişli olmayan bu açık sözleri karşısında ayrı kalma süreleri yasanın yürürlüğe girme gününe göre belirlenecektir. Bu gün itibarıyla koşullar gerçekleşmiş ise ancak 6 ay içerisinde dava açılması zorunluluğu getirilmiştir. Hal böyle olunca artık sürenin yasanın yürürlüğe girdiği günden sonra tamamlanmasından söz edilemez. Geçici düzenleme ancak kendi getirdiği sınırları içerisinde uygulanabilir. Bu nedenlerle direnme kararı Usul ve Yasa'ya uygun olduğundan ( ONANMASI ) gerekir.
İsmet OCAKÇIOĞLU 1. Başkanvekili