 |
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1989/12-539
K. 1989/662
T. 20.12.1989
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ihalenin feshi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Şişli İcra Tetkik Merciince davanın kabulüne dair verilen 16.06.1988 gün ve 371-834 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi`nin 14.12.1988 gün ve 12839-15475 sayılı ilamıyle; "... Yargıtay bozma ilamına uyularak karar verilmiş ve de, Yargıtay ilamında satış ilanının borçlunun ipotek akit tablosundaki adresi olan Mecidiyeköy, Hane 9 adresine gönderilmesi gerektiği kabul edilerek bozma yapılmış ise de, akit tablosunun tetkikinde bozmada yazılı bu adresin nüfus kaydı olduğu adresin ise ... Sok., ... Apt., No: ..., .../... bulunduğu, ipotekli ikrazat taahhütnamesinde dahi bu adresin yazılı olduğu anlaşılmasına, Tebligat Kanunu`nun 35. maddesine göre tebliğ edilen satış ilanında bu adrese çıkarılıp usulüne uygun olarak tebliğ edildiği ve ... 04.08.1986 tarihinde icra zaptında satış ilanının aynı zamanda divanhaneye de talik olunduğu anlaşılmış, şu suretle Yargıtay bozma kararının maddi hataya müstenit olduğu, maddi hataya müstenid bozma kararına uyulmasının lehine bozma yapılan davacı yararına kazanılmış usuli hak teşkil etmeyeceği cihetle ve binnetice ihalede ve tebligatlarda usulsüzlük bulunmadığı davacı borçlunun ipotek akit tablosunda yazılı adresini değiştirdiğini alacaklıya noter vasıtasiyle İİK.nun 21 maddesine göre bildirmediği gibi, icra dairesine peyderpey yaptığı bir kısım ödemeler sırasında da yeni adresini icra dairesine bildirmediği cihetle davanın reddine karar verilmek gerektiğinden maddi hataya dayalı bozmaya uyularak ve dava dilekçesine ekli adres değişikliğine ait belgelere dayanarak ihalenin fesholunması isabetsizdir..." gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: Davalı H. vekili.
KARAR : Hukuk Genel Kurulu`nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere, bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü meydana gelir. Usuli kazanılmış hak olarak tanımlayacağımız bu durum mahkemeye hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararındaki esas çerçevesinde işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirir.
Uzun yıllardan beri Yargıtay uygulamaları ve öğretide benimsenen usuli kazanılmış hak müessesesi, usul hukukunun dayandığı vazgeçilemez ana temellerden biridir. Bu kuralın uygulanmasında iki istisna öngörülmüştür. Bunlar mahkemece Yargıtay Dairesi bozma kararına uyulduktan sonra görülmekte olan davaya uygulama imkanı bulunan yeni bir İçtihadı Birleştirme kararı çıkması diğeri de 04.02.1959 tarih, 13/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere hükmüne uyulan bozma kararından sonra göreve ilişkin yeni bir yasal düzenlemenin getirilmiş olmasıdır. Bunlar dışında maddi yanılgıya dayalı bozma kararına uyulmuş olması itibariyle kazanılmış hakkın bulunmadığından söz edilebilmesi için ancak Yargıtay Dairesinin vardığı sonuç her türlü değer yargısının dışında hiç bir suretle başka biçimde yorumlanamayacak, tartışmasız ve açık bir maddi hataya dayanıyorsa ve onunla sıkı sıkıya bağlı ise o takdirde yine usuli kazanılmış hak kuralının hukuki sonuç doğurmayacağı kuşkusuzdur. Yine özellikle belirtilmelidir ki bozma kararında hukuki yönden bir niteleme yapılmış veya deliller belli bir doğrultuda değerlendirilerek bozma kararı verilmişse bu karara uyulması halinde bozmayı yapan daire hukuki görüş değiştirse ya da delil değerlendirmesinin yanlış olduğunu sonradan benimsese dahi maddi hatadan söz edilemeyeceğinden usuli kazanılmış hakkın doğduğunun kabulü gerekir.
Olayda, Özel Daire tüm delillere göre hukuki değerlendirmeyi yaparak ihalenin feshi isteğine ilişkin davanın kabul edilmesi gerektiğine işaretle kesin bozma yapmış ve mercice hükmüne uyulan bozma kararına göre dava kabul edilmiştir. Davanın kabulünü öngören kesin nitelikteki daire bozma kararına uyulmakla ilgilisi yönünden usuli kazanılmış hak doğduğu aşikardır. Olayda bu hakkın hukuki sonuç doğuramayacağı ayrık hallerde söz konusu değildir. Bu itibarla ilgili taraf lehine doğan usuli kazanılmış hakkın korunması gerekir.
Kaldı ki,
Takip ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapıldığı halde olayda borçlu davacıya İİK.nun 21 ve 7201 sayılı Yasanın 35. maddesinde öngörülen koşullara uygun biçimde gerek ödeme emri gerekse satış kararı da tebliğ edilmiş değildir.
O halde usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, 20.12.1989 gününde, nedeninde oyçokluğu sonucunda oybirliği ile karar verildi.