Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 1988/8-556
K. 1989/69
T. 10.04.1989

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
DAVA VE KARAR : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul Asliye 4. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 4.3.1986 gün ve 1981/84 E.1986/52 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 8. Hukuk Dairesi'nin 21.10.1986 gün ve 1986/9681-10741 sayılı ilamı ile; ( ...Dava konusu taşınmazlara ait tapu kayıtlarında, malik olarak gözüken Paul Peter Danielsen 2.7.1958 tarihinde ölerek, kızlık adı Reis olan dul Elly Danielsen'i, bu da 30.4.1971 tarihinde ölerek, Efridewatt, Wilhem Ries, Martin Ries'i ve bunlardan Wilhem Ries'in de 26.4.1974 de ölümü ile karısı Anne Viktoria Ries'i terketmiştir. Paul Peter'in mirasçılarını tesbit eden ve Alman Mahkemelerinden verilmiş olan mirasçılık belgeleri Türk Hukukuna göre tanınmamıştır. 2675 sayılı Kanun'un 22. maddesine göre Türkiye'de bulunan taşınmaz mallar hakkında Türk hukuku uygulanır. Ayrıca aynı Kanun'un 23. maddesinde taşınmaz mallar üzerindeki mülkiyet hakkı ve diğer aynî hakların, malların bulunduğu yer hukukuna tabi olduğu, 30. maddesinde mirasa ilişkin davaların Türkiye'deki son ikametgâhı mahkemesinde, son ikametgâhının Türkiye'de olmaması halinde terekeye dahil malların bulunduğu yer mahkemesinde bakılacağı, 38. maddesinin B bendinde "ilâmın Türk Mahkemelerinin münhasır yetkisine girmeyen bir konuda verilmiş olması" şartı öngörülmüş, 42. maddede de 38. maddenin A ve D bentlerinin uygulanamayacağı açıklanmışır. Bu hükümlere göre, davanın gerçek mirasçılara yöneltilmesi gerekmektedir. Kayıtta malik gözükenin gerçek mirasçılarının tesbiti icap eder. Mirascıları belli olan kimsenin, mal idaresine yetkili olan kayyımla temsili mümkün değildir. Yabancı mahkeme tarafından Türkiye'de bulunan gayrimenkullere ilişkin mirasçılık belgesi tanınmadığı sürece kabul edilemeyeceğine göre bu mirasçılık belgeleri ile yetinilmemesi ve malik gözükenin tüm nüfus kayıtlarının celbedilerek gerçek mirasçılarının saptanması ve davanın bunlara yöneltilmesi için davacı tarafa mehil ve imkân verilmesi ve bu suretle ilk aşamada dava şartı ve daha sonraki safhada davanın gerçek davalılara yöneltilmesi koşulları yerine getirildikten sonra uyuşmazlığın esasının incelenmesi gerekir. Türk hukukuna göre, dava şartı ve temsil kamu düzeni ile ilgilidir. Bu itibarla mahkemece davanın gerçek hasma yöneltilmiş olup olmadığını aramak zorunluğu vardır.
Dava, 1567 sayılı Kanun ve bu Kanun'a göre çıkartılan tebliğler ve kararname hükümlerini bertaraf etmek amacı ile açılmış yahut feragat, kabul, sulh gibi uyuşmazlığa son veren irade işlemlerine bağlanmış ise, kamu düzenini ilgilendiren Veraset Vergisi Kanunu, 1567 sayılı Kanun ve bu Kanun'a göre çıkarılan tebliğler, Vergi Kanunları, Harçlar Kanunları gibi kanunların hükümlerinin gözönünde tutulması, bu hükümlerden kaçınmak maksadına yönelik davranışlara izin verilmemesi gerekir. Dava şartı ve husumet tevcihine ait şartlar çözümlendikten sonra, işin esasının incelenmesi, Medeni Kanun'un 639/2. maddesinde öngörülen diğer kazanma koşullarının oluşup oluşmadığının araştırılması, Türkiye'de ikamet ve seyahat etmek hakkına sahip olduğu dosya içindeki belgelerden anlaşılan davacının ara sıra Türkiye dışına çıkışının süregelen zilyetliği ne yönde etkilediğinin açıklanması gerekir. Mahkemece açıklanan yönler üzerinde durulmamış, eksik inceleme ve aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm verilmiştir... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve usulün 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/2. maddesi uyarınca duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Federal Alman uyruklu olan davacı, murisinin zilyetliğini kendi zilyetliğine eklemek suretiyle Medeni Kanun'un 639/2. maddesi uyarınca nizalı taşınmazlara ait tapu kayıtlarının iptali ile bunların adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Dava, mütekabiliyet olmadığından vesair sebeplerden dolayı yerel mahkemece reddedilmiş olup, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş ve özel dairece olayda karşılıklılık ilkesinin varolduğu kabul edilip bu yön belirlendikten sonra inceleme eksikliği sebebiyle hüküm bozulmuştur.
Yerel mahkemece hükümde gösterilen gerekçelerle direnilmiştir.
Yabancıların taşınmaz mallar üzerinde mülkiyet hakkına sahip olması, eski çağlardan beri çeşitli kısıtlamalara tabi tutulmuştur. Eski Yunan, Isparta ve Roma'da taşınmazlar üzerinde kısıtlı olarak belirli bir grup yabancıya mülkiyet hakkı tanınmıştır.
Osmanlı Ülkesinde 7 Safer 1284 ( 1867 ) tarihli Tebayı Ecnebiye'nin Emlâke Mutasarrıf olmaları Hakkında Kanun'un 1. maddesi ile, yabancılara Osmanlı vatandaşları gibi ve başka bir koşula bağlı olmadan taşınmaz mal edinme hakkı tanınmıştır. Bu Kanun'a göre, yabancılar sadece Hicaz arazisinde taşınmaz edinemiyorlardı.
24 Temmuz 1923 tarihli Lozan Andlaşması ile 1284 Safer Kanunu ile benimsenen teb'aya temsil sistemi terkedilmiş ve bunun yerine mütekabiliyet ( karşılıklılık ) esası getirilmiştir. Lozan Andlaşması'nın 28. maddesi ile kapitülasyonların kaldırılıp siyasi mütekabiliyet sisteminin getirilmesi Türkiye'nin diğer Devletlerle tam eşitliğini ifade etmektedir.
Lozan Andlaşması ile başlayan yeni dönemde, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz edinme hakları pozitif hukuk ve andlaşmalara bağlanmıştır.
22.11.1934 tarihli ve 2644 sayılı Tapu Kanunu'nun 35. maddesinde, yabancı gerçek kişilerin taşınmaz mal edinme hakları ve bunun genel koşulları gösterilmiştir. 35. maddede, "tahdidi mutazammın kanuni hükümler yerinde kalmak ve karşılıklı olmak şartıyla yabancı hakikî şahıslar Türkiye'de gayrimenkul mallara temellük ve tevarüs edebilirler" denilmiştir. "Tahdidi mutazammın kanunî hükümler"den maksat 28 Mart 1340 tarihli ve 442 sayılı Köy Kanunu'nun 87.; 18.12.1981 tarihli ve 2565 sayılı Askerî Yasak Bölgeler ve Güvenlik Bölgeleri Kanunu'nun 1, 2/1, 5 ve 8.; 1927 tarihli ve 1062 sayılı Hudutları Dahilinde Teb'amızın Emlâkine Vaz'iyet eden Devletlerin Türkiye'deki Teb'alarının Emlâkine karşı Mukabele-i Bilmisil Tedbirlerin İttihazı Hakkındaki Kanun'un 1., Tapu Kanunu'nun 36. ve 1567 sayılı Türk Parasının kıymetini Koruma Kanunu'na göre çıkartılan 17 numaralı tebliği 29. ve 51. ve buna benzer hükümleridir.
Tapu Kanunu'nun 35. maddesinde aranan karşılıklı muamelerin kanuni ve fiili bir karşılıklılık olduğu hususunda öğreti ve uygulamada birlik vardır. Almanya ile aramızda 1927 ve 1952 yıllarında yapılan ikamet sözleşmelerine göre, Almanlar Türkiye'de; Türk uyruklular da Almanya'da ( Batı Almanya ) gayrimenkul edinebilmektedir.
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün teşkilata yolladığı 7 Nisan 1937 tarihli ve 40 sayılı Tamiminde "Ecnebi hakiki şahısların memleketimizde gayrimenkullere temellük ve tasarruf haklarının şimdiye kadar olduğu gibi, ahdi mukavelelere istinad etmesine lüzum olmayıp Türkiye ile ikamet mukavelesi olan ve olmayan Devletler teb'ası hakkındaki mevzuatımıza tabi tutulmak ve aynı zamanda mütekabiliyet esası nazara alınmak şartıyla seyyanen tatbiki icabetmekte olduğu" görüşüne yer verilmiş, ancak sonradan "karşılıklı" deyiminin kanuni mütekabiliyeti de istihdaf edip etmediği konusunda Tapu ve Kadastro Umum Müdürlüğünce bir karara varılmaması üzerine keyfiyet Maliye, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarının temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından incelenmiş ve bu komisyonun düzenlediği rapor, Bakanlar Kurulunca 20.4.1940 tarihinde onaylanmıştır. 29.5.1940 günlü, 2/13394 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan bu kararda, Tapu Kanunu'nun 35. maddesine göre, yabancının taşınmaz mal edinmesi için aranan karşılıklı muamelenin nasıl gerçekleştirilmiş sayılacağı hususları açıklanmıştır. Karar şöyledir:
"Rapora göre, .......Tatbikattaki güçlülüğü ve hatta imkânsızlığı nazara alarak şimdilik, bahsi geçen karşılıklı olmak kaydının, Dışişleri Bakanlığının iştirak ettiği Dışişleri Baş Hukuk Müşavirliğinin görüşü ve Adalet Bakanlığının mütalâası dairesinde esas itibariyle yabancılara gayrimenkule tasarruf hakkı tanıyan ve Türk teb'asına karşı özel kayıt ve tedbirler vazetmeyen yabancı devletler teb'asına Türkiye'de bütün yabancılara mahsus kayıt ve tahditlere riayet şartıyla ve ayrıca herhangi bir surette tahdidata tabi tutulmaksızın gayrimenkullere temellük ve tasarruf hakkının tanınması ve yabancı bir devlet ülkesinde bulunan teb'amızın o memlekette sahip olmak istediği gayrimenkuller hakkında vazedilen takyidat ve tahdidattan doğan bir müracaat halinde, bu devlet teb'ası hakkında aynı takyit ve tahditlerin konulması şeklinde tatbik edilmesi kabul olunmuştur".
Bakanlar Kurulu kararının aradığı mütekabiliyet, Kanun tarafından konulmuş ve gerçekleştirilmiş bir durumdur. Kanuni karşıklılığın fiili durumu göstermeyeceğini gözönüne alan karar, Türk vatandaşlarının fiili bir müracaatı halinde karşılaşacağı sınırlamalarının esas olarak, nazara alınmasını istemiştir. Kanunî durumda yabancıların taşınmaz edinmesi konusunda herhangi bir sınırlama olmadığı halde bir Türk vatandaşının fiili müracaatı halinde beliren sınırlamalar, aynı biçimde o devlet vatandaşlarının Türkiye'de taşınmaz edinmesinde de uygulanacaktır. Bu fiili karşılıklı muameledir. ( Prof.Dr.Aysel ÇELİKEL, Yabancılar Hukuku Dersleri, 1983, sh.225 ).
Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün 1974-1975 tarihli Tamimlerine göre, Amerika Birleşik Devletleri, Avusturya, Federal Almanya, Belçika, Danimarka, Fransa, Hollanda, İngiltere, Finlandiya, İtalya, İspanya, İsviçre, Portekiz, Arjantin, Ürdün, Milliyetçi Çin, İsrail, Filipinler, Irak, İsveç ve Mısır vatandaşları olan gerçek kişiler Türkiye'de taşınmaz edinebilirler. ( ALTUĞ, Arazi İktisabı, sh.138 ve devamı ).
Mütekabiliyet için her iki devlet mevzuatının tıpa tıp birbirine benzemesi şart değildir. Örneğin, olayımızda 2675 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'un 23. maddesi delaletiyle Medeni Kanunumuzun 639/2. maddesinin uygulanması söz konusudur. Bu maddenin Alman Medeni Kanunu'ndaki karşılığı 927. maddedir. Türk Medeni Kanunu'nun 20 yıllık iktisap süresinin Alman Medeni Kanunu'nda 30 yıl olması karşılıklılık ilkesini bertaraf edecek bir durum değildir. Ölüm tarihinden itibaren taşınmazın yirmi yıl süreyle nizasız, fasılasız ve malik sıfatıyla yabancı tarafından tasarruf edilmiş olması iktisap için yeterlidir. Aksi fikrin kabulü gayrimenkule ilişkin uyuşmazlıklarda yabancı hukukun, olayımızda Alman Hukuku'nun uygulanmasını gerektirecektir ki bu durum Türkiye'nin hükümranlık haklarıyla bağdaşmaz. Aynı müessesenin Alman Hukukun'da kabul edilmiş ve fiilen uygulanmakta olması mütekabiliyet koşulunun varlığı için yeterli sayılmalıdır.
Prof.Yılmaz ALTUĞ daha ileri giderek, "mütakabiliyet hususundaki tatbikatta yabancı devlete satış, miras, iktisabı zamanaşımı gibi yollarla yabancılara arazi iktisabı tanınması yeter addedilmekte, ayrıca bir Türk'ün bu yoldan istifade etmiş olması yani bu hususta bir emsal bulunması aranmamaktadır", şeklinde görüş bildirmiş ve mütekabiliyet için emsalin gerekli olmadığını vurgulamak istemiştir. ( Prof.Yılmaz ALTUĞ, Yabancıların Arazi İktisabı Meselesi, 1976, sh.136 ).
Nitekim, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 1961 yılında İstanbul 15. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin bir kararını 2935/3370 sayılı kararıyla onaylarken, İtalyan Medenî Kanunu'nun 1158. maddesinin müruruzamanla gayrimenkul iktisabını tanımasını yeterli görmüştür.
Karar şöyledir:
"Taraflar arasında 2613 sayılı Kanun uyarınca yapılan kadastro tahdidinden mütevellik davadan dolayı verilen hükmün temyizen tetkiki Maliye Hazine'si tarafından müddetinde istenilmekle dosyadaki kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:
"Hükmüne uyulan temyiz bozma ilâmında dava konusu 145 ada 33 parsel numaralı ahşap eve davacının iktisap zamanaşımı süresince ve malik gibi zilyet bulunduğunun sübutuna binaen Hazine'nin bu noktaya matuf temyiz itirazları reddedilmiş, davacının İtalyan teb'ası olduğu nazara alınarak Türkiye'de gayrimenkule temellük ve tevarüs etmesi mümkün olup olmadığının araştırılması lüzumuna işaret olunmuştur. Mahalli mahkemesince bozmadan sonra yapılan tetkikat sonunda ahden İtalyan teb'asının Türkiye'de gayrimenkule sahip olabileceği neticesine varılmıştır. Ahdi mevzuatın müsait olması kâfi olup İtalya'da bir Türk'ün bu yolda iktisap ettiğine dair misal teşkil edebilecek bir tescil kararının aranmasına lüzum yoktur. Hazine'nin temyiz itirazları yerinde olmadığından reddi ile hükmün onanmasına... 13.4.1961 tarihinde ittifakla karar verildi" ( Prof.Yılmaz ALTUĞ, a.g.e.sh.136 ).
Dışişleri Bakanlığının dosya içindeki yazısına ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nün 19.3.1976, 15.3.1976 tarihli yazılarına ve İstanbul Grubu Tapu Sicil Müdürlüğüne yollandığı 3.12.1975 tarihli yazılarına göre, Batı Alman vatandaşları Türkiye'de miras, satın alma ve zamanaşımı yoluyla taşınmaz mal edinebilirler. Almanya ile aramızda yapılmış andlaşmalar vardır. Bütün açıklamalardan çıkarılan sonuç şudur:
Batı Alman uyruklu olan davacı zamanaşımı yoluyla Türkiye'de taşınmaz edinebilir. Bu hususta her iki ülke arasında mütekabiliyet vardır. Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen özel daire bozma kararına bu nedenle uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi Usul ve Yasa'ya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.'nun 429. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
Uyuşmazlığın çözümü "mütekabiliyet" koşulunun olayda gerçekleşip gerçekleşmediği sorununun çözümüne bağlı bulunmaktadır. Mevzuatımız bu konuda mütekabiliyeti sadece bir hakkın karşılıklı müessese olarak tanınması şeklinde değil, "tam bir mütekabiliyet sözleri ile belirli bir niteliğe kavuşturmuş bulunmaktadır. Bunun anlamı, mütekabiliyetin denk koşullarda aranması esasının benimsenmesini zorunlu kılar. Hal böyle olunca olayda mütekabiliyetin gerçekleştiğinden söz edilemiyeceğinden usul ve Yasa'ya uygun olan direnme kararının onanması gerektiği düşüncesindeyiz.
( İ.O. )

1. Başkanvekili
( İ.T.P. )

Üye
 
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini