 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1988/767
K: 1988/987
T: 07.12.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "tapu iptali ve tescil" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Afyon Asliye 2. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 5.5.1987 gün ve 1986/594 E. 1987/217 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 26.11.1987 gün ve 1987/8733-10941 sayılı ilamı: (.. Dava, hata ve hile hukuksal nedenine dayanan tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Bu nedene dayanan davaların her türlü delille isbatının mümkün bulunduğu devamlılık kazanmış yargısal kararlar gereğidir. Davacı içerisinde oturup yaşamını sürdürdüğü evini tapuda hibe suretiyle davalılara 3.9.1974 tarihinde temlik etmiştir. Temyize konu dava ise 14.11.1986 tarihinde açılmıştır. Akit tablosuna göre bağış tarihi dava tarihi arasında on yıldan fazla bir süre geçmiştir. Mahkemece davacının iddiası doğrultusunda gösterdiği deliller toplanmadan salt on yıllık zamanaşımının gerçekleştiği görüş ve düşüncesiyle dava reddedilmiştir.
Bu durumda olayda öncelikle çözümlenmesi gereken sorun B.K.nun 31. maddesindeki hak düşürücü sürenin on yıllık zamanaşımı ile sınırlandırmanın mümkün olup olmadığı B.K.nun 31. maddesinin uygulanması gereken hallerde B.K.nun 125 ve 60. maddelerinden yararlanıp yararlanılmayacağıdır. Hemen belirtmek gerekir ki 31. maddede yenilik doğuran bir hak söz konusudur. Bu itibarla, hileli işlem sonunda mülkiyetin karşı tarafa geçmesi düşünülemez. Özellikle hileli işlemi yapan kişinin kötü niyetli olması halinde 125. maddede öngörülen zamanaşımından yararlanması mümkün olamayacağı gibi, B.K.nun 60. maddesinden de yararlanamayacağının kabulü gerekir. Hal böyle olunca, öncelikle davacının hata ve hileye ıttıla tarihi belirlenerek davanın B.K.nun 31. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının araştırılması, bu süre içinde açıldığının saptanması halinde tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde gösterecekleri delillerin toplanması ve bundan sonra delillerin tümü birlikte değerlendirilmek suretiyle hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekir. Bu yönden hiçbir inceleme ve soruşturma yapılmaksızın yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir...) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava temelde hata ve hile iddiasına dayanmaktadır. Hile iddiasının gerçekleşmesi halinde temlikin geçerli bir hukuki sebebe dayandığından söz edilemez. Dava bu mahiyeti itibariyle Borçlar Kanunu'nun 125. maddesinde öngörülen 10 yıllık süreye de tabi tutulmaz. Ancak davanın hata ve hilenin öğrenilmesinden itibaren B.K.nun 31. maddesi uyarınca bir yıl içerisinde de açılmış bulunması zorunludur. Mahkemece bu yön üzerinde durularak gereken araştırma ve inceleme yapılmak ve dolayısiyle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulmak icabederken tapudaki işlem tarihinden itibaren 10 yıldan fazla sürenin geçtiği düşüncesiyle davanın reddi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 7.12.1988 tarihinde oybirliği ile karar verildi.