 |
T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1988/585
K: 1988/870
T: 21.11.1988
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Taraflar arasındaki "ortaklığın giderilmesi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Mersin 1. Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 15.4.1987 gün ve 1264-493 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6. Hukuk Dairesinin 21.1.1988 gün ve 10360-613 sayılı ilamı ile, Ortaklığın giderilmesi istenen taşınmaz taraflar arasında yarı yarıya paylı olarak tapuda kayıtlıdır. Belediye sınırları dahilinde bulunan taşınmaz üzerinde çok katlı ve muhtelif bağımsız bölümleri muhtevi bina yapılması taraflarca kabul edilmiş, bu konuda inşaat ruhsatı alınmış ve inşaat başlamıştır. Ayrıca taraflar noterde düzenlenmiş 10.11.1983 tarihli sözleşme ile taşınmaz üzerinde yapılacak binanın hangi bağımsız bölümlerinin hangi paydaşa ait olacağını belirtmek suretiyle bir taksim sözleşmesi yapmışlardır. Bu sözleşmenin bina inşaatının tamamlanmasından sonra kat mülkiyeti tesisi suretiyle oktaklığın giderilmesi amacına yönelik olduğu anlaşılmaktadır.
Müşterek mülkiyette her bir paydaşın kendi yapı bakımından dilediği zaman ortaklık durumunun sona erdirilmesini isteme hakkı vardır. Bu hak Medeni Kanunun 627 nci maddesinde açıklıkla belirtilmiştir. M.UK.'nun 627 nci maddesinde ortaklığın giderilmesinin önlenmesi hallerinden birisi de taksiminin münasip olmayan bir zamanda yapılması ve istenmesi halidir. Taşınmaz malın münasip bir zamandan satılması hali, bu hakkın diğer paydaş için zararlı olacak bir şekilde kullanılmasını önlemek maksadıyla konulmuştur. Bu hüküm M.K.'nun 2 nci maddesinin özel bir uygulama halinden ibarettir. Kötüye kullanılan bir hak kanunen himaye göremez. 142.1951 gün ve 17/1 sayılı İ.B.K kararı uyarınca bu hususun davanın her aşamasında ileri sürülmesi, hatta mahkemenin kendiliğinden nazara alınması gerekir.
Olayımızda: Münasip zamanın her iki tarafın menfaatleri ölçülerek ve M.K.'nun 4 uncu maddesindeki takdir hakkı da kullanılarak tayini icabeder.
Dava konusu taşınmaz üzerinde ileride bağımzıs bölümleri paylaşılmak üzere ortak inşaat yapılması kararlıştırılıp inşaata başlandıktan sonra inşaatın bitmesi beklenmeden bu davanın açılmış olmasında yukarıda belirtilen hallerin gözönünde tutulması gerekir. Bu cümleden olarak inşaatın başlatılmasından sonraki olaylar tarafları davranışları ve inşaatın devam ettirilmesi nedenleri ile bu davanın açılmasının münasip zamanda olup olmadığının ve davacının iyiniyetli bulup bulunmadığının tartışması yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şeklide hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenen direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Davanın konusu, Kat Mülkiyeti Kanunu'na tabi olacak nitelikte yapımına başlanan bir ana taşınmazın taksimi, bu olmadığı takdirde satış suretiyle ortaklığın giderilmesi isteğinden ibarettir. Kural olarak müşterek mülkiyette paydaşlardan her biri bu ilişkiye son verilerek payının kendisine verilmesini her zaman isteyebilir. Bu istem her paydaşa payına bağlı olarak yani eşyaya bağlı olarak tanınmış yenilik doğuran bir haktır. Bu hak diğer taraftan hukuki niteliği itibariyle paya bağlı olduğundan zaman aşımına da uğramaz. Taksim isteği de müşterek mülkiyetin sona erdirilmesi için ortaklara tanınan yenilik doğrucu bir haktır. Paydaşlardan biri bu hakkı kullanınca, diğer paydaşlar taksimi yerine getirme borcu altına girerler. Ancak bu hak kullanılınca müşterek mülkiyet kendiliğinden ortadan kalkmaz; bu sonuç ancak taksim ile hasıl olur. Şu husus da belirtilmelidir ki taksim isteme her ne kadar paydraşlara tanınmış bir hak ise de bunun da sözleşmeden veya yasadan doğan bazı sınırları vardır (M.K.627). Bu sınırlardan biri de taksimin münasip olmayan zamanda istememesidir. Münasip olmayan zamandan amaç taksimin paydaşlar için zararlı olduğu bir zamandır. Kuşkusuz münasip olmayan zamanın dürüstlük kurallarına göre belirlenmesi gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durularak tarafların delilleri toplanıp inclener sonucu uyarınca karar verilmek icabeder. Bu nedenlerle Hukuk Genel Kurulu'nca da benimsenen Öezel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bozumalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayu H.U.M.K.'nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 21.11.1988 gününde, oybirliği ile karar verildi.