Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E: 1988/2-688
K: 1988/863
T: 2.11.1988

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
743/m.29
 
Taraflar arasındaki "baba adının tashihi" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Osmaniye Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.3.1987 gün ve 121-142 sayılı kararın incelenmesi bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine,
( ... Davacı, gerçekte babası Mahmut C... iken, nüfusta, anasının nikahlı kocası Mehmet Güzel'in çocuğu imiş gibi, tescil edildiğini ileri sürmüş, işbu yanlış kaydın iptali ile babasının Mahmut C... olduğuna ( yani babalığa ) karar verilmesini istemiştir.
Medeni Kanun’un 303. maddesi, ananın gebe kaldığı sırada evli olması halinde ancak nesebin reddinden sonra babalık davası açılabileceğini vurgulamıştır. Onun için, nesebin reddi olgusu, ne kadar gecikerek gerçekleşirse gerçekleşsin, babalık davası açmak hakkı ortadan kalkmaz. Bu hükmün amacı ve mantığı açıktır. Şöyle ki, nesebin reddine ilişkin davayı açmak hakkı sadece kocaya ( yani babaya ) tanınmış olup, çocuk ve ananın bu yolda bir dava açmalarına kanuni cevaz yoktur. Bu itibarla nesebin reddi davasının gecikmesi, çocuk ve ananın babalık davası açma hakkını ortadan kaldırmayıp sadece erteler. Onun için çocuk rüşte ermiş ise, nesebin reddine dair karar kesin hüküm halini almakla, Medeni Kanun’un 296. maddesinde belirlenen bir yıllık hak düşürücü süre işlemeye başlar. Şayet çocuk reşit değilse, hak düşürücü süre küçüğe kayyım tayin edildiği günden itibaren işler.
1587 sayılı Nüfus Kanunu’nda veya öteki kanunlarda, yanlış kaydın silinmesi için açılacak davalarda dava açılması herhangi bir zaman şartına bağlanmadığı gibi, belli bir olgunun gerçekleşmesi yolunda bir ön şart ve engel de öngörülmemiştir. Yani yanlışlık ne zaman öğrenilirse öğrenilsin her zaman dava açılabilir. Dava hakkı da yanlışlıktan zarar görene aittir. Bu durumda davacı, gerçekte babası olmayan Mehmet Güzel tarafından tesis edilen kaydın yanlışlığı sebebi ile dilediği zaman dava açmak hakkına sahiptir. Ne var ki hakkını istemekte geciken kimse, iş bu fiil ve ihmaline dayanarak babalık davasındaki hak düşürücü süreyi uzatamaz. Öyle ise yapacağı iş, reşit olduğu günden itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde şimdiki gibi kayıt tashihi ile birlikte babalık davasını açmaktan ibarettir. Şayet çocuk reşit değilse, kayyım tayin edildiği günden başlayarak bir sene içinde kayyım, yanlış kaydın iptali ile birlikte veya ayrı ayrı dava açabilir.
Davacı 1950 doğumlu olup, 1968'de reşit olmuş, davayı ise, 1984 tarihinde yani 16 yıl sonra açmıştır. Eğer olayda nesebin reddi söz konusu olsaydı red davasını açmak hakkı çocuğa ait olmadığı için, gecikmenin kusuru elbette kendisine yüklenemezdi. Medeni Kanun’a göre nesebin reddine dair kararın kesinleşmesini beklemek zorunda idi. Oysa olayda, yanlış kaydın iptali söz konusu olup, dava hakı da davacı çocuğa tanınmıştır. Hal böyle olunca kayıt tashihi davasını açmakta gecikmesi, babalık davasına ait hük düşürücü süreyi durdurmanın mazeret ve gerekçesi olamaz. Süre işlemeye devam eder. Öte yandan dosyaya göre süreyi kaçırmaya sebep olan bir hile ve iğfalin varlığı da iddia ve ispat olunmamıştır.
Az önce açıklandığı gibi Medeni Kanunun 296. maddesinde yazılı hak düşürücü süre geçtikten sonra açılan babalık davasının reddi gerekirken açıklanan yönler gözetilmeden babalığa karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır... ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacı Ayşe Güzel annesi Fatma ile gerçek babası olduğunu iddia ettiği Mahmut C...'ın gayri resmi birleşmesi sonucu dünyaya geldiğini ve annesi Fatma'nın daha sonra Mehmet Güzel ile resmi evlilik yaptığını ve kendisinin de bu resmi evlilikten doğmuş gibi sonradan nüfusa kaydedildiğini ileri sürdüğüne; ancak, nüfus kayıtlarının bu maddi olayı doğrulamadığını iddia ettiğine göre, iddia bu niteliği itibarıyla kayıt tashihi davası niteliğinde olduğundan bu yön dikkate alınarak temyiz incelenmesi yapılması için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle dosyanın 2. Hukuk Dairesi’ne gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • Türk Telekom Borç 
  • 13.06.2025 08:58
  • [Mal Paylaşımı davaları] Mal Paylaşımı dava sonucu alacak Nafakadan düşülebilir mi 
  • 12.06.2025 08:44
  • SGK sözleşmeli özel hastane Savcılığa şikayet edilebilir mi ? 
  • 11.06.2025 20:01
  • Fuzuli İşgalci Evin Demirbaşlarını Söküp Götürebilir Mi 
  • 11.06.2025 18:54
  • Solidworks Lisanssiz kullanımi yanlış adreste arama 
  • 10.06.2025 01:05


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini