Hukuki.NET

T.C.
YARGITAY
Hukuk Genel Kurulu
E:1988/2-326
K:1988/785
T:12.10.1988

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


 
  • MİRASTA GERİ VERME
ÖZET : Mirasta geri verme [iade] müessesesi; ancak miras bırakanın yasal mirasçısı yararına yaptığı ölüme bağlı olmayan bağışlamalar [teberrular] hakkında uygulanır, miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufları hakkında mirasta geriverme [iade] hükümleri uygulanmaz.
(743 s. MK m. 603)
 
Taraflar arasındaki "mirasta iade, tenkis" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; (Urla Asliye Hukuk Mahkemesi)nce davanın kabulüne dair verilen 12.3.1986 gün ve 1981/123 E, 1986/33 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi'nin 5.3.1987 gün ve 1986/11694 E. 1987/ 1812 K. sayılı ilamı ile bazı gerekçelerle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Temyiz eden: davalı vekili.
Hukuk Genel Kurulu'nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Davacılar, tarafların ortak miras bırakanı Ferit'in 22.5.1981 gününde öldüğünü, sağlığında 1085 sayılı parselin intifa hakkını saklı tutarak çıplak mülkiyetini davalıya hibe ettiğini, bunu diğer mirasçılardan mal kaçırmak kastı ile yaptığını iddia ile terekeye iadesini, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemişlerdir. Mahkeme, olayda miras bırakanın iade edilmeme kaydıyla teberruda bulunduğunu davalı tarafın isbat edemediği, bunun sonucu olarak taşınmaz malın miras payına mahsuben verildiğini kabul icabedeceği gerekçesiyle isteği kabul etmiş; Özel Daire kararı aynen şu gerekçe ile bozmuştur: "Mirasta iade davasında, teberrü (kazandırma) fürua (altsoya) yapılmış olsa bile davacı, kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığını ispatla yükümlüdür. Bu şartın subuta ermesi halinde, işbu teberruun terekeye iade edilmemek kaydı ile yapıldığını ispat etmekle yükümlü tutulmuştur (MK. 603/2). İfade olunan bu ikili ispat problemi olayımızda söz konusu değildir. Söyleki: davalı bile kendisine miras payına mahsuben bir kazandırma yapıldığını ileri sürmemiş, aksine miras bırakana sağlığında yaptığı yardım sebebi ile minnet borcunu yerine getirmek üzere, dava konusu taşınmazı kendisine bağışladığını ileri sürmüş, toplanan delillerde bunu doğrulamıştır. O halde davanın reddi icabederken az önce açıklanan gerçekler gözönünde tutulmadan iadeye karar verilmesi isabetsizdir. Bir an için azınlıkta kalan görüşün ileri sürdüğü gibi, fürua yapılan kazandırmanın miras payına mahsuben yapıldığı yolunda kanuni bir karinenin varlığı kabul edilse bile, karinelerin aksini ispat etmek mümkündür. Toplanan deliller ise karineyi ortadan kaldırmaya yeterlidir. Öte yandan taşınmazın intifa hakkı saklı tutularak kamu mülkiyetinin devredilmiş olması da miras payına mahsuben bir kazandırma olmadığını göstermektedir. Şu durumda davanın reddi zorunludur. Açıklanan yönler gözetilmeden iadeye karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır." Mahkeme ise önceki kararda direnmiştir.
Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle Medeni Kanunun 603. maddesi ile getirilen tüm sistem üzerinde durulmalıdır. MK.nun 603. maddesi şu hükümleri getirmiştir: "Kanuni mirasçılar miras hissesine mahsuben müteveffanın sağlığında almış oldukları bütün teberruları, terekeye iade ile birbirlerine karşı mükelleftirler. Müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafı, borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir". MK.nun 6. maddesi isbat yükü konusunda genel bir kural koyarak "Kanun, hilafını emretmedikçe iki taraftan her biri müdeasını isbata mecburdur" demiştir. MK.nun 603. maddesi füru yararına yapılan bağış konusunu özel olarak ikinci fıkrada düzenlemiştir. 2. fıkra hükmünden açık bir şekilde anlaşılmaktadır ki bu konuda öncelikle miras bırakanın irade beyanına başvurulacaktır. Asıl olan miras bırakanın arzusuna saygı göstermektir. Miras bırakanın açık bir irade beyanında bulunması halinde bu irade esas alınacaktır. Burada miras bırakanın "açık irade beyanı"nın mahiyeti üzerinde de durulması gerekir. Az önce de değinıldiği üzere 603/2. fıkrada müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberrü yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafı borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir) denilerek miras bırakanın ferilerine sağlığında verdiği şeylerin ve sağladığı menfaatlerin, onların miras paylarından Sayılmak üzere verilmiş olacağı, ancak, miras bırakanın açık bir irade beyanı ile ferilere sağlanan bu menfaatlerin iade borcunun kapsamı dışında bırakılabileceği kabul olunmaktadır. Miras bırakanın iade borcunu ortadan kaldırması için açık bir irade beyanına ihtiyaç olması demek. doğrudan doğruya iade borcunu ortadan kaldırmayı hedef tutan söz, yazı veya işarete ihtiyaç olması demektir. Fakat bunun için belli bir şekilde yapılmış beyana lüzum yoktur; bu konuda, beyan sahibinin dilediği sözler ve hatta diğer meram anlatma vasıtaları kullanılabilir, yeter ki cümlenin bütününden mesela muhalif mefhum yoluyla) iadeyi bertaraf etme niyeti kesin olarak anlaşılabilsin. Mesela, (oğluma önceden 10000.- lira vermiş bulunuyorum~ Kızımın da terekeden her şeyden önce 10.000.- lira almasını istiyorum.) sözlerinden miras bırakanın oğluna bağışladığı paranın iadesini istemediği açıkça anlaşılmaktadır. Beyanın açık olması demek Qnun anlamanın derhal anlaşılabilmesi demek de değildir. Beyanın başkaca delillere ihtiyaç olmaksızın, yorumu ile anlamın anlaşılabilmesi yeterlidir. Buna göre, iradenin davanın özelliklerine bakılarak dolayısiyle anlaşılması mesela miras bırakanın diğer beyanlarından yahut onun mirasçılarından bazılariyle olan münasebetlerinden veya teberruun niteliğinden anlam çıkarılması diğer deyimle ortada irade gösteren eylemler bulunması, hukuki sonuç doğurmaya yetmez. Bu beyan, normal olarak, teberru işleminde yapılır; çünkü, teberrua kesin seciyesini veren bu işlemdir. Lakin, bu beyanın sonradan yapılması da mümkündür 0 zaman bu beyan, Tuor'a göre, muhtevası bakımından, iade borçlusu lehine ölüme bağlı bir tasarruf olur ve bundan dolayı, ölüme bağlı tasarufa ilişkin şekillerden birisinde yapılması şarttır (Tuor, İsviçre Medeni Kanunu; Miras, 1929, Almanca Şerh, mad. 626, N. 44, 45 ve 46). Escher, teberru işleminden sonra yapılan ve teberruun iade edilmeyeceği yolunda olan beyanın dahi, hiç bir şekle tabi olmaksızın muteber olacağı görüşündedir. Ona göre Kanun, bu beyan için (zaman ayırımı gözetmeksizin) ancak, açık bir beyan olma şartını aramıştır, yoksa başka bir şekil veya şart koymuş değildir (Escher, madde 626, şerh 49 ve 50, N. 46). Bu söylenilenlerden anlaşılıyor ki, teberruun bağışlama şeklinde yapılması, onun iadeye tabi olmadığını kabul için yeterli değildir. Esasen şerih Eschen de, bağışlama şeklindeki teberruların da, diğer teberruların da iadeye tabi olduğunu belirtmektedir (İsviçre Medeni Kanunu, miras, Almanca, 2. Basilış, Madde 626, N. 19). Bu konuda Tuor da aynı görüştedir (Tuor, az önce anılan eser ve yer, N. 18). Bir de bağışlama için vekaletname veren miras bırakanın aynı günde yaptığı başka bir beyan ile bağışlanan malın iade edilmeyeceği iradesini açığa vurmasına hiç bir engel yoktur. (Hukuk Genel Kurulu'nun 17.1.1962 gün ve 61/6 sayılı kararı).
Açık irade beyanında bulunulmaması halinde yasal düzenlemenin getirdiği ilkelerden hareket olunmalıdır. Füru yararına yapılan bağışları düzenleyen.2. fıkra tümü ile değerlendirildiğinde görülecektir ki yasakoyUcu ortaya bir karine koymuştur." Füru yararına yapılan bağışlar onun miras payına mahsuben yapılmıştır ve iadeye tabidir". Bu karine aslında bir babanın çocukları arasında eşit davranması yolundaki tabii duyguya da uygun düşmektedir. Yasa koyucu, babanın çocukları arasında bir ayırım yapma gereğinin de hayatın olağan akışı içerisinde belirebileceğini gözeterek miras bırakanın bu yolda hareket edebilme olanağını da getirdiği düzenlemede "hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça" sözlerini kullanmak suretiyle açmıştır. 0 halde, iade borcunda Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel kural uyarınca isbat yükü öncelikle iade isteyen fürua düşerse de iade isteyen, iadeye tabi olduğunda uyuşmazlık olmayan mallarda az önce açıklanan yasal karineden yararlanacağından isbat yükü yer değiştirerek karinenin aksini savunan lehine tasarrufta bulunulan füruun bağışın iadeye tabi olmadan yapıldığını isbat zorunda bulunduğunu kabulü gerekir. Bu kurallar bağışın iadeye tabi mallardan bulunduğunun uyuşmazlık konusu olmaması halinde uygulanacaktır.
603. maddenin 2. fıkrası, "Müteveffa tarafından hilafına açıkça bir teberru yapılmış olmadıkça füru lehine bahşedilen cihaz, tesis masrafı, borçtan ibra suretiyle ve bu kabilden sair suretlerle bahşedilen menfaatler iadeye tabidir" hükmünü getirmiştir. Demek ki burada sayılan menfaatler söz konusu olduğunda asıl olan bunların iadeye tabi olduğudur ve yukarıda açıklanan hukuki esaslar uyarınca iadeye tabi olmadan bahşedildiğini yararına tasarrufta bunulan füru isbat zorundadır. Bahşedilen merfaatler 2. fıkrada sayılanlar dışında ise durum ne olacaktır? Bu takdirde tabiatıyla yasal karinenin devreye girmesinden söz edilemiyeceğinden Medeni Kanunun 6. maddesindeki genel kural uyarınca iadeye tabi olarak yapıldığını isbat yükü iade isteğinde bulunan fürua düşecektir. İsviçre Federal Mahkemesi de bu görüştedir. Jdt., 1951-l-324;Jdt 1951-l-438(Zikreden, Prof. Dr. N. Kocayusufpaşaoğlu, Miras Hukuku, Sh: 472).
Hukuk Genel Kurulu'ndaki görüşmeler sırasında bazı üyeler füru yararına bahşedilen her türlü menfaatlerde yasal karinenin uygulanacağı, bahşedilen menfaatlerin tahdidi olmadığını bu durumu (gibi) sözcüğünün de gösterdiğini yasa koyucunun bu bakımdan mehaz İsviçre Metninden ayrıldığını ileri sürmüşler ise de çoğunluk şu gerekçelerle bu görüşe katılmamıştır. Yasakoyucu 2. fıkrayı genel bir kural olarak benimsemek isteseydi bu takdirde bahşedilen menfaatler açısından çeyiz, iş kurma yardımları gibi bir sayımla girmezdi. Her ne kadar Metinde (gibi) sözcüğü kullanılmış ise de yasa koyucu bu sözcükle (nitelik) yönünden bir sınırlama getirmiş, bu sınırlamadan vazgeçmeksizin (gibi) sözcüğü kullanılmak suretiyle aynı nitelikteki menfaatleri de maddenin kapsamına almıştır. Gerçekten Medeni Kanunun 603/2. maddesi ile mehaz İsviçre metni farklı ise de, farklılık hukuki esaslarda değil sadece niteliğe ilişkin kapsamdadır. Mehaz metinde nitelik daha geniş tutulmuştur. Şöyleki Medeni Kanunun 603. maddesini karşılayan mehaz isviçre metninin 626/2. maddesinde, (Abandos de biens (malvarlığının devri) sözlerine yer verilmiştir. (Hukuk Genel Kurulu'nun 29.1.1986 gün, 280/58 ve 13.5.1987 gün, 796/361 günlü kararları).
Sorunun, mirasta irade esasları açısından mütalaa edilmesi halinde yukarıda açıklanan hukuki esaslar uyarınca iadeye tabii olmadan bağış yapıldığı hususundaki isbat yükü lehine tasarrufta bulunulan davalıya düşer. Ne varki mirasta iade müessesi ancak, miras bırakanın yasal mirasçısı yararına yaptığı ölüme bağlı olmayan teberrular hakkında uygulanır; Miras bırakanın ölüme bağlı tasarrufları hakkında mirasta iade hükümleri uygulanmaz. Mahkemece, olayda söz konusu edilen hukuki tasarrufun niteliği dikkate alındığında mirasta iade hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümü isabetsizdir. O halde, tenkis hükümlerine göre tarafların delilleri toplanıp incelenerek sonucu uyarınca karar verilmek üzere direnme kararı bozulmalıdır.
Sonuç : davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince (BOZULMASINA), istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 5.10.1988 günü yapılan ilk görüşmede çoğunluk sağlanamadığı için, 12.10.1988 gününde, yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini