 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2004/2-51
K: 2004/80
T: 30.3.2004
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
DAVA : Sövme suçundan sanık Mustafa'nın TCY'nın 482/3, 19 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 182.520.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının ertelenmesine ilişkin Bor Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 09.11.2001 gün ve 338-360 sayılı hüküm sanık ve O Yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 2.Ceza Dairesince 19.1.2004 gün ve 20342-137 sayı ile;
"Karşılıklı suç işleyen sanıklardan yargılama giderlerinin eşit olarak tahsiline karar verilmesi gerektiği gözetilmeden müteselsilen tahsiline karar verilmesi isabetsizliği nedeniyle hükümlerin bozulmasına, yargılama giderlerinin sanıklardan eşit olarak tahsiline karar verilmesi suretiyle hükümlerin düzeltilerek onanmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 2.3.2004 gün ve 27224 sayı ile;
"Şikayet, suçtan zarar gören kimsenin yetkili makamlara başvurarak, kendisine karşı suç işleyen kimseler hakkında soruşturma yapılmasını istemesidir.
Şahsa bağlı haklardandır ve suçtan zarar gören tarafından bizzat kullanılır. Ancak suçtan zarar gören kişi bu hakkı kullanamayacak durumda ise ( mağdurun küçük veya akıl hastası olması gibi ), bu durumda bunların yerine yasal temsilcileri şikayet hakkını kullanabilecektir. Şikayet bu özelliği ile herhangi bir şahsın bir suçu yetkili makamlara bildirmesinden ibaret olan ihbar müessesesinden ayrılmaktadır.
TCK.nun 108. maddesine göre, takibi şahsi şikayete bağlı suçlarda şikayet süresi altı aydır. Altı ay içerisinde şikayet hakkı kullanılmamış ise takibat yapılamaz. Hak düşürücü sürelerden olan şikayet süresi mağdurun fiil ya da failden haberi olduğu günden başlar.
Şikayetin hangi makamlara ve ne şekilde yapılacağı ise CMUK.nun 151. ve 344. maddelerinde düzenlenmiştir.
CMUK.nun 151. maddesinin ilk üç fıkrasında ihbar müessesesi, 4 ve 5. fıkralarında da şikayet ele alınmıştır. Maddenin 4. fıkrasında şikayetin yazı ile veya bir tutanak tutulmak suretiyle mahkemeye, Cumhuriyet Savcılığına ve maddenin ilk iki fıkrasında belirtilen zabıta makam ve memurları ile Sulh Hakimlerine yapılabileceği öngörülmüştür. 151. maddenin son fıkrasına göre şikayet ile şahsi iddia tabirleri bir olup aynı hükümlere tabidir. Buna göre CMUK.nun 344. maddesinde düzenlenen şahsi dava şikayet hakkının mahkemelerde kullanım şeklidir ve burada şikayet hakkı sadece şahsi dava dilekçesi vermek suretiyle kullanılabilmektedir.
Buraya kadar izah edilen hususlar özellikle kamu davası açılmadan önceki aşamalarda şikayet hakkının kullanılmasına ilişkindir. Takibi şikayete bağlı suçlarda şikayet şartı gerçekleşmeden kamu davası açıldığı takdirde şikayet eksiliği nasıl giderilecektir?
Şikayet şartı gerçekleşmeden açılan bir kamu davasında mahkemece öncelikle altı aylık şikayet süresinin geçip geçmediğine bakılarak;
- Şikayet süresi geçmemiş ise; muhakeme şartının gerçekleşmesini beklemek üzere CMUK.nun 253/4. maddesi uyarınca muhakemenin durmasına karar verilecek,
- Şikayet süresi geçmiş ise; muhakeme şartının gerçekleşmeyeceği anlaşıldığından CMUK.nun 253/5. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesine karar verilecektir.
15.7.1942 gün ve 11, 17/20 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında "Suçüstü hallerinin dışında kovuşturulması şikayetin varlığına bağlı olan işlerde suçtan zarar görenlerin şikayetlerinin yazılı olması gerekir. Şikayetin duruşmada ileri sürülmesi kovuşturmaya ve duruşmaya esas olamaz" denilmek suretiyle, yargılama aşamasında şikayetin mutlaka yazılı olacağı belirtilmiştir. Buna göre, kamu davasında şikayet eksikliği yasal şikayet süresi içerisinde, suçtan zarar gören şahsın mahkemeye yazılı başvurusu, yani kamu davasına müdahil olarak katılması yoluyla giderilebilecektir. Duruşmada şikayetin sözlü olarak bildirilmesi ve bunun duruşma tutanağına yazılması yeterli olmayacaktır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2.3.1992 gün ve 31/53 sayılı ve Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 20.5.1997 gün ve 1673/1803 sayılı kararlarında da kamu davasında şikayet eksikliğinin altı aylık şikayet süresi içerisinde kamu davasına müdahale yoluyla giderilebileceği, suçtan zarar gören kişinin duruşma sırasında şikayetçi olduğunu bildirmesinin usulüne uygun şikayet yerine geçmeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, mağdurun kamu davası açılmadan önce bir şikayeti bulunmadığı halde sanık hakkında sövme suçundan kamu davası açılmıştır. 6.8.2000 tarihinde işlenen suç nedeniyle şikayet süresi 6.2.2001 tarihinde dolmaktadır. Gerek bu altı aylık süre içerisinde, gerekse hüküm tarihi olan 9.11.2001 tarihine kadar müşteki Hacı'in yazılı veya tutanakla tesbit edilmiş bir şikayeti başka bir deyişle davaya müdahale talebi yoktur. Müştekinin 8.11.2000 günlü oturumda alınan ifadesinde sanıktan şikayetçi olduğunu bildirmesi ise 15.7.1942 gün ve 11, 17/20 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının ışığında CMUK.nun 151. maddesine uygun bir şikayet olmayıp, şikayet yokluğu usulüne uygun şekilde giderilmemiştir. Hüküm tarihi itibariyle TCK.nun 108. maddesinde öngörülen altı aylık şikayet süresi geçmiş ve muhakeme şartının gerçekleşmeyeceği anlaşılmıştır. Sanık hakkında müşteki Hacı Murat Özer'e sövme suçundan açılan kamu davasının CMUK.nun 253/5. maddesi uyarınca düşürülmesine karar verilmesi gerekmektedir." görüşü ile itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün yargılama şartının gerçekleşmemesi nedeniyle bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya 1. Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın sövme suçundan TCY'nın 482. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, mağdurun şikayetinin usule uygun olup olmadığına ilişkindir.
İnceleme konusu olayda;
Hazırlık soruşturması sırasında ifadesi alınan mağdurun şikayette bulunmamasına karşın, sanık hakkında takibi şikayete bağlı sövme suçundan kamu davası açıldığı, duruşmada dinlenilen mağdurun sanıktan şikayetçi olduğunu söylediği, TCY'nın 108. maddesinde belirtilen 6 aylık şikayet süresi içinde gerçekleşen bu beyanın duruşma tutanağına geçirildiği anlaşılmaktadır.
Belli suçlardan zarar görenlerin ceza kovuşturmasının muhtemel sakıncalarına karşı korunmaları amacı ile bu suçlardan dolayı ceza kovuşturması ve dolayısı ile yargılama yapılabilmesi için yasayla konulmuş olan bir engelin kaldırılması şart koşulmuş, bu engeli kaldırma işlemine de şikayet ( plainte, querela, Antragsdelikte ) adı verilmiştir. Suçtan zarar gören şikayette bulunduğunda bu engel kalkacaktır. Şikayet, sadece dava açılması için aranan bir şart olmayıp, dava açıldıktan sonra da gerçekleşebilen dar manada ceza muhakemesi şartı olup, gerçekleşmemesi her türlü muhakeme faaliyetine engel olur. ( Prof. Dr. Nurullah Kunter, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11. Bası, s. 73 vd. )
Şikayetin belli bir formülü bulunmamakla birlikte, Ceza Yasamızın 108. maddesinde süre yönünden, Ceza Muhakemeleri Usulü Yasamızın 151. maddesinin 4. fıkrasında ise biçim yönünden belli kayıt ve şartlara bağlanmıştır. 151. maddenin 4. fıkrasının ilk halinde; "takibi şikayete bağlı suçlarda bu şikayetin, yazı ile veya bir zabıt varakasına dercedilecek beyan ile gerek mahkemeye ve gerek Cumhuriyet Savcılığına yapılabileceği gibi, yazı ile olmak şartıyla maddede belirtilen diğer makamlara da yapılabileceği" belirtilmekteydi. Bu makamlar, Sulh Hakimliği, zabıta, Valilik, Kaymakamlık ve Nahiye Müdürlüğü makamlarıdır. Görüleceği üzere kural, şikayetin yazılı biçimde yapılmasıdır. Şikayetin yazılı olması, bu hususta bir dilekçe verilmesi demektir. Ancak, mahkemeye ve Cumhuriyet Savcılığına yapılan sözlü şikayetler, tutanağa geçirilip yazılı hale getirilmesi koşulu ile geçerli kabul edilerek, şikayetin yazılı biçimde yapılması kuralına bu iki makam yönünden istisna getirilmiştir.
CYUY'nın 21.5.1985 tarih ve 3206 sayılı Yasa ile değişik 4. fıkrasında ise; "Takibi şikâyete bağlı olan suçlarda bu şikâyetin yazı ile veya tutanağa geçirilecek beyan ile mahkemeye, Cumhuriyet Savcılığına ve yukarıda gösterilen makamlara da yapılabileceği" belirtilmiştir.
3206 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin gerekçesinde; "Kanunda takibi şikayete bağlı suçlar için şikayet öngörülmüş, bunun şekil ve şartları 151. maddede belirtilmiştir. Bu maddeye göre şikayete ilişkin beyan mahkemeye veya Cumhuriyet Savcılığına yapılacaktır. Diğer makam ve mercilere yapılan sözlü müracaat usulüne uygun olarak yapılmış bir başvuru kabul edilmemektedir. Kanunda belirtilen makam ve mercilere yazı ile müracaatın geçerli bir şikayet olarak kabulü karşısında çoğu zaman şikayetçi yönünden yanılgılara sebep olunmaktadır. Bu sebeple Kanunda belirtilen makamlara şikayet için müracaat yönünden yazılı ve sözlü olması arasındaki ayırım, bu maddenin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklikle kaldırılmıştır." denilmektedir.
Görüleceği üzere değişiklikle, şikayetin verilebileceği diğer makamların ( sulh hakimliği, valilik, kaymakamlık, bucak müdürlüğü ve kolluk makamlarının ) da sözlü şikayeti tutanağa geçirmesi kabul edilerek, yazılı şikayet kuralının istisnası genişletilmiştir.
CYUY'nın 366. maddesinde, davaya katılma konusundaki istemlerin merciine verilecek bir dilekçe veya tutanak tutulmak üzere zabıt katibine yapılacak bir beyanla gerçekleştirilebileceği, bu tutanağın reis veya hakime tasdik ettirileceği, CYUY'nın 310. maddesinde, temyiz isteminin hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olacağı, bu beyanın tutanağa geçirilip hakime tasdik ettirileceği, yine aynı Yasanın 350. maddesinde, şahsi davanın, suçun niteliğine göre Sulh veya Asliye Hakimine verilecek bir dilekçe ile veya bu hususta tutanak düzenlenmek üzere zabıt katibine yapılacak bir beyan ile de açılabileceği belirtildiği halde, şikayetin biçimini düzenleyen 151. maddenin 4. fıkrasında, sözlü şikayet üzerine düzenlenecek tutanakla ilgili kısıtlayıcı bir hüküm bulunmamaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulumuzun 28.5.1984 gün ve 413-184, 22.4.1985 gün ve 450-229 sayılı kararlarında da, mağdurun hazırlık soruşturması sırasında C.Savcısı tarafından ifadesi alındığı sırada sanıktan şikayetçi olduğunu belirtip, bu beyanının ifade tutanağına geçirilmiş olması, şikayet şartının gerçekleşmesi açısından yeterli kabul edilmiştir.
Suçtan zarar gören kişi, yasada öngörülen makamlardan olan mahkemeye süresi içinde sözlü şikayette bulunmakla, üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirmiş olup, tutanağın düzenlenmesi ve şekli konusunda şikayetçinin başkaca bir yükümlülüğü de bulunmamaktadır. CYUY'nın 264. maddesine göre, duruşma tutanağını imzalaması gerekenler mahkeme başkanı ile zabıt katibidir. Şikayetçinin duruşma tutanağını imzalaması gereken kişilerden olmaması karşısında, salt tutanakta imzasının bulunmaması nedeniyle şikayetin geçerli olmadığından da söz edilemez. Kaldı ki, C.Savcılığı, zabıta, valilik, kaymakamlık, bucak müdürlüğü makamlarına yapılan ve tutanağa geçirilen sözlü şikayetin geçerli olduğunu kabul edip, mahkemeye yapılıp duruşma tutanağına da geçirilen sözlü şikayetin geçerli olmadığını kabul etmek yasakoyucunun açık iradesine de ters düşmektedir.
Öte yandan, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazında belirtilen 15.7.1942 gün ve 20/17 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararından sonra 21.5.1985 gün ve 3206 sayılı Yasa ile 151. maddenin 4. fıkrasında değişiklik yapılarak, maddede belirtilen makamlara sözlü şikayette de bulunabilme olanağı sağlanmıştır. Yine itirazda emsal gösterilen Ceza Genel Kurulumuzun 2.3.1992 gün ve 31-53 sayılı kararı ise, takibi şikayete bağlı suç nedeniyle Lise Müdürlüğüne yapılan şikayetin geçersiz bulunması ile ilgili olup, somut olayla örtüşmemektedir.
Bu itibarla, önceden şikayeti bulunmayan mağdurun, şikayet şartı gerçekleşmediği halde sövme suçundan açılan kamu davasının duruşması sırasında sözlü olarak ileri sürüp, duruşma tutanağına geçirilen şikayeti geçerli bulunduğundan, kovuşturma şartı gerçekleşmiş olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir kısım Kurul Üyesi ise; Yargıtay C.Başsavcılığı itirazında belirtilen görüşün haklı nedenlere dayandığını ileri sürerek itirazın kabulü gerektiği yolunda karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 23.03.2004 günlü birinci müzakerede gerekli oy çoğunluğunun sağlanamaması nedeniyle yapılan 30.03.2004 günlü ikinci müzakerede oyçokluğu ile karar verildi.