 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2003/9-18
K: 2003/99
T: 15.4.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
765/m.2,125,59
1412/m.402,405
4771/m.1
Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçundan sanık A.'nın TCY'nın 125. maddesi uyarınca idam cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nden verilen 29.6.1999 gün ve 21-73 sayılı hükmün, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce 22.11.1999 gün ve 1296-3623 sayı ile onanarak kesinleşmesinden sonra, 4771 Sayılı Yasa'nın yürürlüğe girmesi nedeniyle dosyanın Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğü'nce iade edilmesi üzerine, dosya üzerinden inceleme yapan Ankara 2 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi hükümlü hakkında 3.10.2002 gün ve 21-73 sayı ile; "Yasanın geçici 1. maddesinde, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten önce 1. maddenin ( A ) fıkrası kapsamına giren suçlardan dolayı haklarında idam cezası verilen hükümlülerin dosyalarının TCY'nın 2. maddesi dikkate alınmak suretiyle karara bağlanacağı öngörülmüştür. TCY'nın 2/2. maddesine göre; bir cürmün veya kabahatin işlendiği zamanın yasası ile sonradan kabul edilen yasa hükümleri birbirinden farklıysa, failin lehinde olan yasanın tatbik ve infaz olunması gerekmektedir.
Her ne kadar 4771 Sayılı Yasa'nın 1. maddesinin ( B ) fıkrasında ağırlaştırılmış infaz hükümlerine yer verilmiş ise de, ( A ) fıkrası ile idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürüldüğünden, bu değişiklik hükümlü lehinedir. Öte yandan hükümlü A.'nın TCY'nın 125. maddesi uyarınca ölüm cezasına mahküm edilmesine neden olan suç, savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlardan olmadığından, hakkında 4771 sayılı Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Yasanın 1. maddesinin uygulanmasına karar verilmesi gerekmektedir." gerekçesiyle, kurduğu silahlı terör örgütü PKK.'yı, aldığı kararlar ve verdiği emir ve talimatlarla sevk ve idare ederek, Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını ayırmaya matuf eylemleri gerçekleştirmek suçundan ölüm cezasına hükümlü A. hakkında verilmiş bulunan ölüm cezasının, 4771 Sayılı Yasa'nın 1. maddesinin ( A ) fıkrasına göre müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesine, suç 3713 Sayılı Yasa hükümlerine göre terör suçu olduğundan, dönüştürülen müebbet ağır hapis cezasının infazının 4771 Sayılı Yasa'nın 1. maddesinin ( B ) fıkrası hükümlerine göre yapılmasına, mahkemenin 29.6.1999 gün ve 21-73 sayılı ilamındaki hüküm fıkrasının diğer maddelerinin aynen uygulanmasına karar vermiştir.
Hükümlü vekilleri ve katılanlar Türkiye Kamu Çalışanları Konfederasyonu ile Türk Eğitim-Sen vekilleri tarafından kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nce 17.12.2002 gün ve 2561-2540 sayı ile;
"4771 Sayılı Yasa'nın 1/A maddesi uyarınca, temel cezanın idamdan müebbet ağır hapse dönüştürülmesine ilişkin evrak üzerinde yapılan inceleme ile verilen ek karar, niteliği itibarıyla itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, hükümlüler vekilleri ve katılanlar vekillerinin temyiz isteklerinin CMUK'nun 317. maddesi uyarınca reddine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı 3.1.2003 gün ve 189367 sayı ile;
"Uyuşmazlık konusu sorun, ölüm cezasına ilişkin kesin hükümlerin, 4771 Sayılı Yasa'nın 1. maddesi uyarınca yeniden ele alınması sırasında duruşma açılması zorunluluğu olup olmadığı ve verilen bu karara karşı temyiz yolunun açık bulunup bulunmadığına ilişkindir.
Öncelikle belirtelim ki, TCK'nun 59. maddesi uygulanarak ölüm cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş bulunan hükümler açısından 4771 Sayılı Yasa'nın l. maddesinin uygulanma alanı bulunmadığı kabul edilmekle birlikte, bu yasa uyarınca kesinleşmiş ölüm cezalarının müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesi aşamasında duruşma açılması zorunludur, bunun doğal sonucu olarak verilen bu karara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabulü gerekir.
Bu saptamanın gerekçesi şöyle açıklanabilir.
Cezalandırma kararının kesinleşmesinden sonra bu kararda birçok nedenle, örneğin eyleme uygulanacak yaptırımın azaltılmasına ilişkin yeni bir yasanın yürürlüğe girmesinden dolayı değişiklik yapılması gerekebilir. İtiraz konusu özel olayda böyle bir durum söz konusudur. 4771 Sayılı Yasa ile hükümlü hakkında verilen "idam" cezası kaldırılmıştır. Usul konusunda bir hüküm taşımadığına göre, TCK'nun 2/2. maddesi uyarınca bu yasa nasıl uygulanacaktır? Başka bir anlatımla, 4771 Sayılı Yasa hükümlü hakkında uygulanacak mıdır, uygulanacaksa duruşmalı mı ya da evrak üzerinden mi karar verilecektir? Bu karara karşı başvurulabilecek yasa yolu hangisidir?
Sorunun çözümüne ilişkin yasal düzenlemelere bir göz atıldığında, CMUK'nun 402/l. maddesinde: "Bir mahkümiyet hükmünün tefsirinde veya tayin olunan cezanın hesabında tereddüt edilir yahut cezanın kısmen veya tamamen infazı lazım gelmeyeceği iddia olunursa bu babda mahkemeden bir karar istenir" hükmüne yer verilmiştir. Öte yandan aynı yasanın 405/1. maddesinin ilk cümlesinde de: "Cezanın infazı sırasında mahkemeden alınması lazım gelen karar ( 402-404. maddeler ) duruşma yapılmaksızın verilir" denilmiştir.
İnfaz işlemleri, bir ceza kararının kesinleşmesinden başlayarak bu cezanın yerine getirilmesi sürecinde Devletin hükümlü ile ilişkisini kapsar. Bu aşamada ortaya çıkan uyuşmazlıklar yukarıda belirtilen yasal hükümler bağlamında, ceza kararında hiçbir şekilde değişiklik yapılmaksızın evrak üzerinde sonuçlandırılacaktır. Bu şekilde verilen kararlara karşı ise acele itiraz yoluna başvurulabilecektir. Oysa uyuşmazlık konusu olayda, hükümlü hakkındaki ceza kararının zat ve mahiyetinde, kesinleşmesinden sonra yürürlüğe giren 4771 Sayılı Yasa'nın 1. ve TCK'nun 2/2. maddelerinin uygulanması sonucunda değişiklik yapılması söz konusudur. Bu durumda önceden verilmiş kesin karar ortadan kaldırılarak, sonradan yürürlüğe giren lehteki yasa gereğince yeni bir ceza ve karar verilmiştir. Lehte uygulanan yasada, uygulama yöntemine ilişkin bir kural konulmamış bulunmasına göre, ceza kararında yapılacak değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması gerektiğinin ve bu karara karşı temyiz yolunun açık olduğunun kabulünde zorunluluk vardır. Bu nedenle uygulamadaki güçlükler nedeniyle aksine bir kabul ile sorunu "infaz yargılaması" yöntemleriyle çözmenin ceza yargılaması ilkeleriyle bağdaşmayacağı açıktır.
Öğretide tartışmalı olmakla birlikte, aşağıda özetlenen iki ilkesel kararın ışığında denilebilir ki uygulamadaki kararlılık yukarıda açıklanmaya çalışılan görüşümüzü doğrular niteliktedir.
Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 1.6.1987 gün ve 7/114-326 sayılı kararında, özetle: "... Evrak üzerinden inceleme yapılarak karar verilebilmesi için, yasada bu hususta açık hüküm bulunmalıdır. Sonradan çıkan bir yasaya dayanarak, duruşmalı inceleme sonunda verilen ve kesinleşen bir hükümde, hükmün zat ve mahiyetine etkili değişiklik yapılması, duruşma yapılarak verilecek yeni bir hükümle mümkündür ve davanın esasını çözen veya bunda değişiklik yapan nihai ( bitirici ) kararla, duruşma dışında verilmiş olsalar dahi temyiz edilebilir..." denilmiştir.
Aynı nitelikteki, Yüksek Askeri Yargıtay Daireler Kurulu'nun 24.9.1992 gün ve 103-102 sayılı kararında, özetle: "... Kesin hükümde değişiklik yapılması, CMUK'nun 402 ve 405. maddelerine göre çözülmesi gereken infaz sorunu olarak görülürse, yeniden verilen cezanın ne şekilde kesinleşmiş sayılacağının, ne şekilde infaz edilebilir duruma geleceğinin belirlenmesi gerekir. CMUK'nun 405. maddesinde 402. maddeye göre verilen kararlara karşı acele itirazı öngördüğü göz önünde tutulduğunda, tarafların belli bir süre içinde itiraz etmemeleri durumunda bu karar kesinleşecek, CMUK'nun 305/ilk maddesindeki re'sen temyiz hükümleri uygulanamayacaktır. Görüldüğü gibi kesinleşmiş bir hükümde, daha sonra çıkan bir kanuna dayanılarak değişiklik yapılmasının, duruşma açılarak verilecek yeni bir hükümle mümkün olduğunun kabulünde zorunluluk vardır .." düşüncesine yer verilmiştir.
Sonuç olarak, hükümlü hakkında verilen kesinleşmiş kararın zat ve mahiyetinde, 4771 Sayılı Yasa'nın 1/A-B ve TCK'nun 2/2. maddesi gereğince değişiklik yapılarak idam cezasının ölünceye kadar devam etmek üzere müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesine ilişkin hükmün duruşma açılarak verilmesi gerektiği ve bu hükmün CMUK'nun 305/1. maddesi uyarınca re'sen temyize tabi olduğu, evrak üzerinden verilen kararın re'sen ve tarafların isteği üzerine yapılması gereken temyiz incelemesi zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı kanısına varılmakla, Yüksek Dairenin temyizin reddine ilişkin kararına karşı itiraz yoluna başvurulmuştur." görüşüyle itiraz yoluna başvurarak, özel daire kararının kaldırılmasına, yerel mahkemenin kararının re'sen ve tarafların temyizleri doğrultusunda incelenmesi için özel daireye gönderilmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu'nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Hükümlü hakkındaki kesinleşmiş idam cezasının 4771 Sayılı Yasa gereğince müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesine karar verilen somut olayda özel daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, anılan kararın evrak üzerinde mi yoksa, duruşma açılarak mı verilmesi gerektiği, buna bağlı olarak da bu karara karşı başvurulacak yasa yolunun temyiz mi yoksa, itiraz mı olduğunun belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
Yargıtay C.Başsavcılığı'nın itiraznamesi, CYUY'nın 4778 Sayılı Yasa ile değişik 316/2. maddesi gereğince hükümlüye tebliğ edilmiş ve hükümlü 3.3.2003 günlü dilekçe ile; "İtiraz gerekçelerine katılıyorum. İlgili yargı merciine direkt itiraz edemediğimden ve avukatlarımla da üç ayı aşkındır görüşemediğimden sorunun çözümü önem kazanmaktadır. Ayrıca, yakında AİHM karan söz konusu olacaktır. Yargılamanın iadesi TBMM'de kabul edildiğinden bu yönlü gelişmeler de özel konumumun duruşmalı bir yargılamayı daha da ivedi, önemli kılmaktadır. Farklı konular olsa da aralarındaki bağ maddidir. Açıktır.
Yargıtay Başsavcılık makamının bu durumları göz önüne alarak benim kısaca dile getirdiğim istemimi de kapsar nitelikte hukuki sonuç doğurmak üzere yaptığı itirazını hem aldığımı, hem de bu yönlü bir taleple değerlendirdiğimi saygıyla arzederim." şeklinde görüş bildirmiştir.
Uyuşmazlık konusu ile ilgili yasal düzenlemeler incelendiğinde;
3.1.2001 tarihinde kabul edilip 17.10.2001 gün ve 24556 sayılı mükerrer Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4709 Sayılı Yasa'nın 15. maddesi ile Anayasanın 38. maddesine eklenen ek fıkrada; "savaş, çok yakın savaş tehdidi ve terör suçları halleri dışında ölüm cezasının verilemeyeceği" Anayasal bir norm olarak kabul edilmiştir.
Bu düzenleme doğrultusunda 3.8.2002 tarihinde kabul edilip, 9.8.2002 gün ve 24881 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 4771 Sayılı Yasa'nın 1/A madde ve fıkrası ile; savaş ve çok yakın savaş tehdidi hallerinde işlenmiş suçlar için öngörülen idam cezaları hariç olmak üzere, Türk Ceza Yasası, Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Yasa ve Orman Yasası'nda yer alan idam cezaları müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmüş, fıkranın ( a ) bendinde ise, TCY'nın 47, 50, 51, 55, 58, 59, 61, 62, 64, 65, 66, 451, 452, 462 ve 463. maddeleri ile 2253 Sayılı Yasa'nın 12. maddelerinin idam cezalarına ilişkin hükümlerinin saklı olduğu hükme bağlanmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun 4.3.2003 gün ve 24-20 sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere, yasa koyucu, fıkranın ( a ) bendinde tek tek saydığı indirim nedenleri yönünden önceki miktarların korunduğunu belirtmekle, sadece temel cezayı dönüştürme iradesini taşıdığını ortaya koymuş, böylelikle temel cezada yapılacak indirimlerde müebbet ağır hapis cezasının esas alınmasını ve dolayısıyla sonuç cezanın değişmesini önleyerek, önceden yaptırımını idam cezası olarak öngördüğü suçlar ile müebbet ağır hapis olarak belirlediği suçlar ve cezaları arasında var olan dengeyi korumak istemiştir. Sonuç cezanın "idam" olarak belirlendiği kesinleşmiş hükümler bakımından TCY'nın 2/2. maddesi ve 4771 Sayılı Yasa uyarınca mahkemelerce yapılacak dönüştürme işlemi bir tespite ilişkin olup, esas itibarıyla herhangi bir incelemeyi, araştırmayı, kanıt tartışmasını ve takdir hakkının kullanılmasını gerektirmemektedir. Kuşkusuz, biri müebbet ağır hapse dönüşmesi gereken idam cezası olmak üzere, başkaca hürriyeti bağlayıcı cezaya da mahkümiyet söz konusu ise, bu takdirde TCY'nın 70. ve 73. maddelerine göre yapılacak içtima işlemi sonunda, hükümlünün müebbet hürriyeti bağlayıcı cezasının hücrede geçirmesi gereken kısmı belirleneceği için ve bu halde takdir kullanılması gerektiğinden, yerleşmiş yargısal kararlar gereğince hükmün zat ve mahiyetine etkili olan bu durumda inceleme duruşmalı olarak yapılacak ve verilecek karar da temyiz incelemesine tabi bulunacaktır. Ancak, bu ayrıksı durum dışında yapılacak işlem sadece, kesinleşmiş hükümdeki "idam cezasının" yasa değişikliği nedeniyle "müebbet ağır hapse" dönüştürülerek, hükmün sair bölümleri ile sonuç cezanın geçerliliğine karar vermekten ibarettir. Bu nedenle inceleme, evrak üzerinden yapılarak, konu infaza da ilişkinse acele itiraza, değilse itiraza tabi nitelikte ek karar verilmesi gereklidir.
Yargıtay C. Başsavcılığı itirazında, örnekleme yoluyla bildirilen kararlardaki somut olaylar, inceleme ve araştırmayı zorunlu kıldığı gibi, cezalarda indirim yapılıp yapılmayacağı, indirim yapılacak ise indirim miktarının tayininin de takdirini gerektirdiğinden, 4771 Sayılı Yasa gereğince yapılan ve bir tespit niteliğindeki salt cezanın dönüştürülmesi işlemi yönünden örnek oluşturmayacakları açıktır.
Bu konu öğretide de ele alınarak değerlendirilmiş olup, Prof. Nurullah Kunter ve Prof. Feridun Yenisey, "Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku" adlı eserlerinde, cezayı azaltan bir yasanın kabul edilmesi halinde, kesin yargı halini almış olan karardaki cezanın azaltılması veya kaldırılmasını yasa emredeceğinden, bu değişikliğin CYUY'nın 402. maddesi hükmü uyarınca "mahkümiyet kararında değişiklik davası" olarak görülerek karara bağlanacağını ve aynı Yasanın 405. maddesi gereğince bu davanın, duruşma açılmadan evrak üzerinde karar verilmesini gerektirdiği gibi, bu karara karşı başvurulacak yasa yolunun da "acele itiraz" olduğunun açıkça gösterildiğini belirtmişlerdir. ( 11. Bası, sh. 1014 vd. )
İnceleme konusu olayda;
Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik eylemlerde bulunmak suçundan TCY'nın 125. maddesi uyarınca kesinleşmiş idam cezası ile hükümlü A.'nın bu cezasının, yerel mahkemece, sonradan yürürlüğe giren 4771 Sayılı Yasa uyarınca dosya yeniden ele alınarak müebbet ağır hapis cezasına dönüştürülmesine ve cezasının infaz süresinin belirlenmesine ilişkin olarak evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda verilen karar, niteliği itibarıyla infazı da ilgilendirdiği cihetle CYUY'nın 304 ve 405. maddeleri uyarınca acele itiraza tabi kararlardandır. Bu itibarla, hükümlü vekillerinin ve katılanlar vekillerinin temyiz inceleme istemlerinin reddine ilişkin özel daire kararı isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE, dosyanın merciince incelenip karara bağlanması için yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı'na tevdiine, 15.4.2003 gününde oybirliği ile karar verildi.