 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2003/8-291
K: 2003/303
T: 30.12.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
- TUTUKLULUKTA GEÇEN SÜRE
- MAHSUB
İçtihat Özeti: Yaptırımı ertelenmiş de olsa bu dava nedeniyle gözaltı ve tutuklulukta geçirilen sürenin diğer koşulların bulunması halinde bir başka suçtan dolayı hükmonulan özgürlüğü bağlayıtı cezadan mahsubu gerekir.
(765 s. TCK. m. 40)
2.7.1999 tarihinde işlediği ruhsatsız kaleşnikof bulundurmak suçundan (Şanlıurfa Birinci, Asliye Ceza Manke~esi)nce 22.2.2000 gün ve 748-79 sayılı karar ile 6136 sayılı Yasanın 13/2 ve TCY.nın 59/2. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 16.375.000 TL. ağır para cezası ile cezalandırılip hakkındaki hüküm 26.12.2001 tarihinde kesinleşerek, 6.5.2002 tarihinde infazına başlanılan hükümlü Veysi, 9.6.2003 tarihli dilekçe ile, 1.1.2000 tarihinde işlediği etkili eylem ve ruhsatsız silah bulundurmak suçundan Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince23.1.2001, gün ve 18-32 ,sayılı karar ile verilen 1.140.750.000 lira ağır para cezasının ertelendiğini, bu dosyada tutuklu ve gözaltında kaldığı süre,lerin infaz edilen cezasından mahsubuisteminde bulunmuş, Hazro Asliye Ceza Mahkemesince 6.8.2003 gün ve 27-27 sayı ile istemin reddinekarar verilmiş, bu karara yönelik itiraz da Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince 14.8.2003 gün ve 204 Müt. sayılı karar ile reddedilmiştir.
Adalet Bakanlığınca yazılı emir isteminde bulunulmaşı üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesi 10.11.2003 gün ve 12124-5800 sayıile; "TCK.nun 40. maddesi ile 6.3.1940 gün ve 5/68 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının amaç ve içeriğine göre, beraat eden bir şahsın beraat ettiği suçtan dolayı tutuklu kaldığı sürenin, beraat kararı kesinleşmeden evvel işlemiş olduğu diğer suç için verilen ceza süresine mahsup edileceği ilkesi kabul edildiği halde, tecilli mahkumiyet kararıyla ilgili herhangi bir açıklamaya yer verilmemiş ise de; Yargıtay Altıncı Ceza Dairesinin 13.11.1971 gün ve 6286/6374 sayılı karprında da. vurgulandığı üzere, cezası ertelenr,niş olan, mahkumiyetle neticelenmiş davada tutuklu geçen sürenin bir başka suçtan dolayı vukubulan mahkumiyetten mahsubuna olanak bulunmamaktadır.
Ancak tutuklulukta geçen sürenin, tecili. mahkumiyet kararıyla verilen ceza miktarından fazla olması halinde mahsup kararı verilebilecektir.
Dava dosyasında" erteli bulunan 1.140,750.000 lira ağırpara cezasıyla ilgili olarak hükümlünün 85 gün tutuklu kaldığı sürenin, inceleme tarihine göre 647 sayılı Yasanın 5/6. maddesi uyarınca günlüğü 17.337.000 liradan,
1.473.645.000 lira tutacağı, hükümlülüğe ilişkin para cezası çıkarıldığında (1.473.645.000 - 1,140.750.000) 332.895.000 lira kalacağı ve bunun da günlüğü 17.337.000 liradan hapse çevrildiğinde 20 gün olduğu anlaşılan fazla sürenin tutuklulukta geçen süre olarak kabulü ile mahsubuna karar verilmesi gerekeceğicihetle, yazılı emre dayanan Yargıtay C. Başsavcılığının tebliğname içeriği değişik gerekçe ile kısmen yerinde görülmekle, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.8.2003 gün ve 2003/204 Müt. sayılı kararının bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde y,apılmasına" karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığınca 8.12.2003 gün ve 165615 sayı ile; "Itiraz konusu, ertelenmiş ceza karlarına ilişkin bulunan gözaltı ve tutuklulukta geçen sürelerin diğer koşulları varsa başka cezalardan mahsup edilip edilemeyeceği, somut olayda ise ertelenmiş cezasına ait. 86 günlük tutukluluğunun çekmekte olduğu 4 yıl 2 ay hapis cezasından indirilip indirilemeyeceğine ilişkindir.
Yüksek Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 6.3.1940 gün ve 05/68 sayılı kararında mahsup konusunda önemli iki ilkeye yer verilmiştir.
a) Bir suçtan dolayı tutuklu kalınan sürenin başka bir suçtan indirilmesi içti ma kurallarının zorunlu bir sonucudur.
b) Mahsup edilecek tutukluluğun ceza mahkumiyetinin kesinlemesinden önce olması yeter ve tek koşul olup, tutukluluğun gerçekleştiği. suçun beraatla sonuçlanmış olması gerekmediği gibi davanın sonuçlanmamış bulunması da mahsup işlemine engel oluşturmaz.
Öğretide de bu konuda şu görüşlere yer verilmiştir (Prof. Dr. Nur CENTEL, Ceza, Muhakemesi Hukukunda Tutuklama ve-Yakalama, s. 221 ve not 57 de anılan yazarlar):
Cezanın tamamen veya kısmen tutuklu olarak çekilmesi ertelemeye engelolmayacağı gibi cezanın ertelenmesi de, tutuklu kalınan sürenin mahkum olunan cezadan indirilmesini engellemez. Çünkü deneme süresi içinde yeniden suç işlenirse, ertelenen ceza infaz edilecektir."
Yüksek Yargıtay'ın bir çok kararı da öğretiyi destekler nitelikte olup, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 25.9.2000 gün ve 2351-2223 sayılı kararında:
"TCK.nun 40. maddesinin ilk fıkrası; (Hükmün kesinleşmesinden önce vuku bulan tutukluluk ceza mahkumiyetlerinden indirilir) biçimindeki içeriği ile çok kesin bir açıklık taşımaktadır. Bir başka lanlatımla ceza hükümlülüğünderi indirilecek olan tutukluluk, hükmünkesinleşmesinden önce gerçekleşen tutukluluk olarak vurgulanmakta (kesinleşme) koşulu dışında başka bir koşula da bağlanmamaktadır. Yüksek yargı kararları da bu doğrultudadır.
Nitekim, Yargıtay İçtihadı BirleştirmeGenel Kurulunun 6.3.1940 gün ve 5/68 sayılı kararının amaç ve içeriğine göre, tutukluluğunun, mahsubunda ilke, tutuklu kalınan suçtan verilen kararın kesinleşme tarihinden önce bir başka suç ya da suçların işlenmesi yeterli olup, tutuklu kalınan suçun beraatyeya mahkumiyetle sonuçlanmasının gerekmeyeceği vurgulanarak sözü edilen maddenin ilk fıkrasında (kesinleşme) koşulu dışında bir sınırlamaya yer verilmediği görülmektedir. Açıklanan nedenlerle, ertelenmiş cezada deneme süresinin dolmamış olmasının mahsup işleminin yapılmasına engel oluşturmayacağı" belirtilmiştir.
Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 14.10.1965 gün ve 5156-6080 sayılı kararında ise:
"Suçların işleniş ve hükümlerin kesinleşme tarihlerine ve tecil edilmiş cezadaki tutukluluğun diğer suçtaki ceza mahkumiyetine sayılmasına kanuni bir engel bulunmadığına" karar verilmiştir.
İnfaz dosyasının ve ilgili kararların incelenmesinden anlaşıldığı üzere: Hükümlünün infaz ettiği 4 yıl 2 ay, hapis cezasının verildiği Şanlıurfa Birinci Asliye Ceza Mahkemesinin 22.2.2000 gün ve 748-79 sayılı kararının 26.12.2001 tarihinde kesinleştiği, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 23.1.2001 gün ve 18-32 sayılı, ertelenmiş 1.140.750.000 lira ağır para cezasına ilişkin tutukluluğun 1.1.2000-27.3.2000 tarihleri arasında dolayısıya TCY.nın 40/1. maddesinde yer verilen "karar kesinleşmezden önce" gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, "Cezanın tamamen veya kısmen tutuklu olarak çekilmesi ertelemeye engelolmayacağı gibi cezanın ertelenmesi de, tutuklu kalınan sürenin mahkum olunan cezadan inirilmesini engellemeyeceği, çünkü deneme süresi içinde yeniden suç işlenmesi durumunda erteli cezanın infazı edilebileceği" dikkatealınarak ertelenmiş cezaya ait 86 günlük tutukluluğun tamamının mahsubu yerine, ertelenmiş ceza bir anlamda infaz edilerek geri kalan sürenin diğer cezadan mahsubuna karar verilmesine;
Kabul ve uygulamaya göre de, hükümlünün 86 gün olan gözaltında ve tutuklulukta geçirdiği sürenin 85 gün olarak hesaplanmasına;
Katılma olanağı bulunmadığı" gerekçeleri ile itiraz yasayoluna başvurularak, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.8.2003 gün ve 2003/204 sayılı kararı ile Özel Daire kararının kaldırılarak hükümlüncin gözaltı ve tutuklulukta geçirdiği 86 günün infaz edilmekte olan cezasından mahsup edilmesine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
Somut olayda çözülmesi gereken uyuşmazlık; erteli mahkumiyette tutuklu olarak kalınan sürenin diğer koşulların bulunması halinde, bir başka suç nedeniyle hükmonulan cezadan mahsup edilip edilemeyeceği, edilebilirse mahsup süresinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki sonuca ulaşılabilmesi için, mahsup; tutuklama erteleme kavramları, mahsup kurumunun hukuki gelişimi, bu konudaki yasal düzenlemeler, yargısal uygulamalar ve öğretideki görüşlerin irdelenmesi gerekmektedir.
Tutuklama, ceza yargılamasının güvenli yürümesini ve amacına erişmesini sağlamaya yönelik ve yargılama hukuku açısından zorunlu hallerde hakimin verdiği karara dayanan bir önlemdir',Yargllamadaki amacagöre önleyici bir koruma önlemi olduğu kadar kişi özgürlÖğü ve güvenliğini .kısıtlayan bir içerik de taşımaktadır. Bu nedenle mukayeseli hukukta, sistemler ve sistemlerin dayandığı prensipler farklı olmakla birlikte, kendisine cezaverilmişolan şahsın, bu cezasından daha önce sınırlandırılmış özgürlük sürelerinin hükmedilen cezasından indirilmesi kabul edilmiştir. Mevkufiyetin (tutukluluğun) mahsubu olarak adlandırılan bu kurumdan amaç, kendisine ceza verilmiş mahkumun bu cezasından daha evvel çekilmiş, özgürlüğü sınırlayıcı önlemler nedeniyle özgürlüğünden yoksun kaldığı sürelerin tamamen veya kısmen indirilmesinden ibarettir.
Mahsup konusunda, Ceza Yasamız 40. maddesinin 1. fıkrasında, "hüküm kesinleşmeden önce meydana gelen tutukluluk ceza mahkumiyetlerinden indirilir, hükmü ile mahsubun mecburiliği (hukuki), sistemi kabul etmiş, benzer düzenlemelere; 1632 sayılı Askeri Ceza Yasasının 177 ve 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Yasasının 251/1. maddelerinde de yer veriımfştir. Bu sisteme göre, mahkum kusliru ile tutuklu kalmış olsa dahi, tutukluluk süresinin verilen cezadan indirilmesi zorunludur. Bu sistemde yargıcın görevi, indirim yapılması için gerekli yasal koşulların doğup doğmadığını kontrol, doğmuş ise yapılan indirimin hesabında hata yapılıp, yapılmadığını denetlemekten ibarettir. Mahsubun hukuki esası hakkında, bu kurumun cezanın hafifletilmesi nedenlerinden biri olduğu, evvelce çekilmiş bir geza olduğu, hususi af olduğu konusunda çeşitli görüşler bulunmakta, ise de, mahsup, suçlu olduğu henüz kesin olarak bilinmeyen kişilerin özgürlüklerinden yoksun bırakılması dolayısıyla ortaya çıkan haksızlıkları gidermek için başvurulan ve kişisel özgürlükleri anayasal düzeyde güvence altına alan, önleyici amaçlarla yoksun bırakılan özgürlüğün iadesi için kabul edilen hukuki bir kurumdur (İçel, Kayıhan, Mevkufen Geçen Müddetin Mahsubu, sh. 571 vd, Centel, Nur, Ceza Muhakemesi Hukukunda Tutuklama ve Yakalama, sh. 211 vd, Gölcüklü, Feyyaz, Ceza Davasında Şahıs Hürriyeti, sh. 1,61 vd).
Ancak buradaki mevkufiyet (tutukluluk), teknik anlamda, tutuklama mÜzekkeresine dayanılarak özgürlüğün sınırlandırılması anlamında dar yorumlanmayıp, "bir suç dolayısıyla suçlunun hürriyetinin sınırla.ndırılması mahiyetinde ve o maksatla geçirdiği süre" şeklinde geniş yorumlanmalı, yasalarda aksine bir düzenlemenin bulunmadığı hallerde, (örneğin CYUY.nın 404/2. maddesi) kesin hükümden önce sanığın özgürlüğünün sınırlandırılması sonucunu doğuran tüm süreler şeklinde anlaşılmalıdır. Nitekim bu husus, Askeri Yargıtay Daireler Kurulunun 11.10.1993 gün ve 103-101 sayılı kararında, "işlenen bir suç sebebiyle maruz kalınan her türlü özgürlüğü kısıtlayıcısürelerin, niteliğine bakılmaksızın hükümlülük süresinden indirilerek cezanın infazının yapılması gerekmektedir" şeklinde açıklanmıştır.
Görüldüğü gibi, TCY.nın 40. maddesi uyarınca, mahkumiyet hükmü kesinleşmeden önce gerçekleşen tutukluluk veya özgürlüğün kısıtlanması sonucunu doğuran tüm süreler ceza mahkumiyetinden indirilecektir.
Tutuklu kalınan sürenin mahkumiyetten mahsup edilebilmesi için, tutukluluğun mahsup yapılacak suça konu mahkumiyete ait olması gerekmeyip, sanığın tutuklu kaldığı suçtan dolayı verilecek hükmün kesinleşmesinden önce, işlemiş olduğu diğer bir suç nedeniyle de tutuklu kalınan sürenin mahsubu olanaklıdır. Burada önemli olan husus, mahsuba konu mahkumiyete ait suçun, tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce işlenmesidir.
Bu husus 6.3.1940 gün ve 5-68 sayılı Yargıtay İBK.da; bir şahsın çeşitli suçlarının bir mahkemede birleştirilerek bir hükme bağlanması ve ayrı ayrıbakılarak hükümlerin usulün 403. maddesi hükmüne göre birleştirilmesi halleri, cezanın infazı bakımından farksız olup, birlikte hükme bağlanan iki suçtan birinden beraat diğerinden mahkumiyetine karar verildiği halde, beraat ettiği suçtan dolayı tutuklu kalmış olduğu sürenin mahkum olduğu ceza süresine mahsubu gerektiği gibi, ayrı ayrı hükümlerle birinden beraet ve diğerinden mahkumiyet halinde dahi cezanın infazında -beraat kararı ister evvel, ister sonra olsun beraat ettiği suçtan dolayı tutuklu kaldığı sürenin ceza süresine mahsubu gerekeceği, birden fazla suçlarda cezaların birleştirilmesi ve sonuçta bir hüküm infaz edilmesi, kesin hükümden önce tutuklu olarak geçen sürenin hangi suça ait olursa olsun mutlak surette mahkum olduğu ceza süresinden indirilmesinin Ceza Yasasının 40. maddesi ve içtimaı hükümlerinin zorunlu sonucu olduğu, ancak beraat hükmü kesinleştikten sonra işlenmiş olan suçtan verilen mahkumiyetin, beraatle sonuçlanan suçtan dolayı tutuklu kalınan süreden indirilemeyeceği, beraat eden şahsın, beraat ettiği suçtan dolayı tutuklu kaldığı sürenin -beraat kararı kesinleşmeden önceişlemiş olduğu diğer suç için verilen ceza süresinden mahsup edileceği, şeklinde karara bağlanmıştır.
Ancak; İBK.na konu olayda, bir suçtan beraat, diğer suçtan ise mahkumiyet kararı verilmiş olması nedeniyle, sanığın daha önce işlediği suç nedeniyle tutuklu kalınari sürelerin mahsubu için, tutukluluğa konu soruşturmanın sonuçlanmasına gerek bulunup bulunmadığı ve tutuklu kalınan suça ilişkin davanın beraatle sonuçlanması gerekip gerekmediği yönündeki düşünceler zaman içinde farklı uygulamalara yol açmış, ancak "tutukluluğun mahsubunda, tutuklu kalınan suçtan verilen kararın kesinleşme tarihinden önce bir başka suç yada suçların işlenmesinin yeterli olduğu, tutuklu kalınan suçun beraat veya mahkumiyetle sonuçlanmasının gerekmeyeceği" (1.CD. 18.7.1994-3293/2484,9; CD. 25.9.2000-2351/2223), "İBK.da her ne kadar mevkuf kalınan suçtan beraet etmiş 'olma esas alırımışsa da, bu karara hakim olan mantık ve hava beraetin mutlak bir şart olarak kabul edildiğini göstermemekte olup, bu karara mevzuu davanın beraetle neticelenmesinden ibarettir" (As. Yar. 3. D. 9.3.1965-161/214) yönündeki görüşler uygulamada istikrar kazanmıştır.
Öğretide de Doç. Dr. H. Bıyıklı; "içtima hükümlerinin uygulanmasının olanaklı bulunduğu bir aşamada bir kimsenin işlediği iki suçtan biri nedeniy:le tutuklu kaldığı sürenin, diğer bir suçtan dolayı verilen mahkumiyet hükmünden indirilmesi için, tutuklama kararının mahkumiyete neden olan suçnedeniyle verilmiş olması gerekmediği gibi, aynı nitelikte bulunması da zorunlu değildir. Önemli olan her iki suçun İçtimanın mümkün olduğu- bir zamanda işlenmiş olmasıdır. Davaların birleştirilmiş olması ve ayrı ayrı görülmesinin bir önemi bulunmadığı gibi, tutuklamaya neden olan soruşturmanın sonuçlanrrıış olmasına da gerek Yoktur" şeklinde görüşler ileri sürülmüştür (Tutukluluk Süresinin Ceza Mahkumiyetierinden Indirilmesi, sh. 273 vd.).
Ertelenmiş mahkumiyetle sonuçlanan davada tutuklu kalınan sürenin, aynı sanığın başka bir suçtan dolayı mahkum olduğu cezadan mahsup edilip, edilemeyeceği konusu da , yargısal kararlarda ve öğretide değerlendirilmiş, Yargıtay 9. CD. nin 29:9.2000 gün ve 2351-2223 sayılı kararında, "ertelenmiş cezada deneme süresinin dolmamış olmasının, mahsup işleminin yapılmasına engel oluşturmayacağı" Yargıtay 4. CD. nin 14.10.1965 gün ve 5156-6080 sayılı kararında ise benzer şekilde, "tecil edilmiş cezadaki tutukluluğun diğer suçtaki mahkumiyetine sayılmasına kanuni bir engel bulunmadığı" belirtilmiş, Doç. Dr. Nur Centel ise yukarıda belirtilen eserinde, cezanın tamamen veya kısmen tutuklu olarak çekilmiş olması ertelemeye engelolmayacağı gibi, cezanın ertelenmesi de, tutuklu kalınan sürenin mahkum olunan cezadan indirilmesini engellemeyecektir. Çünkü deneme süresi içinde yeniden suç işlenmesi durumunda, ertelenen ceza infaz edilecek, öte yandan, tutukluluk süresinin ertelenen ceza mahkumiyetinden fazla olması halinde, artan sürenin, hüküm kesinleşmeden önce işlenen başka bir mahkumiyetten indirilmesi mümkün olacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; hükümlü Veysi 1.1.2000 tarihinde işlediği etkili eylem ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından, 1.1.2000-2.1.2000 tarihleri arasında 1 gün gözaltında, 2.1.200027.3.2000 tarihleri arasında 85 gün tutuklu kalmak suretiyle 86 gün özgürlüğünden yoksun kalmış, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesince, 23.1.2001 gün ve 18-32 sayılı karar ile sanığın sonuçta 1.140.750.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilerek, cezası ertelenmiş, hüküm 27.12.2001 tarihinde kesinleşmiştir. İnfaza konu ruhsatsız kaleşnikof bulundurmak suçundan ise Şanlıurfa Birinci Asliye Ceza Mahkemesince 22.2.2000 gün ve 748/79 sayılı karar ile 4 yıl 2 ay hap iş ve 16.375.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmış, 26.12.2001 tarihinde kesinleşen hükmün 6.5.2002 tarihinde infazına başlanılmıştır. Hükümlülüğe konu suç tutuklu kalınan suçtan verilen hükmün kesinleşmesinden önce 2.7.1999 tarihinde işlenmiş olup, TCY.nın 40. maddesinde ve 6.3.1940 gün ve 5/68 sayılı Yargıtay İBK.da belirtilen mahsup koşulları gerçekleşmiştir.
Özel Dairece, cezası ertelenmiş olan mahkumiyetle neticelenmiş davada tutuklu geçen sürenin bir başka suçtan tolayı vukubulan mahkumiyetine olanak bulunmadığı, ancak tutuklulukta geçen sürenin, tecilli mahkumiyet kararıyla verilen ceza miktarından fazla olması halinde mahsup kararı verilebileceği görüşüyle, sanığın tutuklu kaldığı 85 günün inceleme tarihinde 647 sayılı Yasanın 5/6. maddesinde belirtilen miktarlar üzerinden paraya çevrilerek, bu miktardan erteli mahkumiyete konu 1.140.750.000 lira çıkarılmak suretiyle, kalan miktarın özgürlüğü bağlayıcı cezaya dönüştürülmesi suretiyle 20 günlük sürenin mahsubuna karar verilmiş ise de, bu uygulama TCY.nın 95/2 ve 40. maddesindeki esaslara aykırıdır.
TCY.nın .95. maddesinin 2. fıkrasında; cürüm ile mahkum olan kimsenin, deneme süresi içerisinde, işlediği bir cürümden dolayı evvelki ceza cinsinden yahut hapis veya ağır hapis cezasına mahkum olmaması halinde, tecil edilmiş mahkumiyetin vaki olmamış sayılacağı hükmünü taşımakta olup, Özel Daire uygulaması yasa tarafından vaki olmamış sayılabilecek bir mahkumiyetin infazı sonucunu doğuracaktır, bu kabul deneme süresi içerisinde yeniden suç işlenebileceği varsayımından hareketle, tutukluluğun iki kez mahsup edilmesi ihtimalini ortadan kaldırmaya yönelikise de, deneme süresi içerisinde suçişlenmediği takdirde, adalet ve hakkaniyet gereği olarak hükümlü lehine kabul edilmiş bir kurumun, hükümlü aleyhine uygulanması sonucunu doğurur.
Bu itibarla hükümlünün, ertelemeye konu hüküm nedeniyle gözaltında kaldığı 1 ve tutuklulukta kaldığı 85 günün, ertelemeye konu suçla ilgili hükmün kesinleşmesinden önce işlediği 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan hükmolunan 4 yıl 2 ay hapis cezasından mahsubu gerektiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının (KABULÜNE), Yargıtay Sekizinci Ceza Dairesinin 10.11.2003 gün ve 1,21245800 sayılı kararının (KALDIRILMASINA), Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 14.8.2003 gün ve 204, müt sayılı kararının (BOZULMASINA), müteakipişlemlerin mahallinde yapılmasına, 30.12.2003 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.