 |
T.C.
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2003/6-295
K: 2003/300
T: 30.12.2003
Yargıtay içtihatları bölümü
Yargıtay Kararı
(TCK.526,CMUK.343)
Memura yalan beyanda bulunmak suçundan sanık Hayriye İleri'nin TCY.nın 343/1, 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 2.400.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesince 28.12.1998 gün ve 1094-1291 sayı ile
verilen kararın katılan idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 07.05.2001 gün ve 7961-7676 sayı ile
"1- Davasını vekille kovuşturan müdahil yaranna vekalet ücretine hükmedilmemesi,
2- Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin 30.03.1997 yerine yazılı şekilde belirtilmesi" isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda 13.09.2001 gün ve 765-772 sayı ile bu kez sanığın TCY.nın 343/1, 59, 647 sayılı Yasanın 4.madeleri uyarınca 2.000.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
Bu kararın sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yerel Mahkemece, süresinden sonra yapılan temyiz isteğinin CYUY.nın 315.maddesi uyarınca reddine ilişkin ek karar verilmiş, bu kararın da sanık tarfından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 04.03.2003 gün ve 17535-533 sayı ile kararın onanmasına karar verilmiştir.
Adalet Bakanlığının 16.06.2003 tarih ve 29237 sayı ile yazılı emirle bozma talebi üzerine davayı esastan inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 29.09.2003 gün ve 6257-5940 sayı ile
"Sanık hakkında Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu görevlilireni yalan beyanda bulunduğu iddiası ile kamu davası açılmış bulunmasına göre, anılan kurum çalışanlarının memurniteliğinde bulunmadığından TCK.nun 343.maddesinde öngörülen memura yalan beyanda bulunmak suçunun unsurları yönünden oluşmadığı gösetilmeden beraatı yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundanbahisle CMUK.nun 343.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması dairemizden istenilmişti.
Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının ihbar yazısı incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden kabulü ile yalan beyan suçundan sanık Hayriye İleri hakkında Samsun 3.Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 13.09.2001 tarih ve 2001/765-772 sayılı kararın CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulmasına, TCK.nun 279.maddesine göre Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun görevlileri memur niteliğini taşımadığı bu nedenle eylemin yasal öğelerinin gerçekleşmedğinin anlaşılması karşısında sanığın beraatına, hakkında verilen cezanın çektirilmemesine" karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 10.12.2003 gün ve 103508 sayı ile;
"Yazılı Emir ile Bozma" kurumunun çerçevesi CMUY.nın 343. maddesinde çizilmiştir. Bu maddenin hükmüne göre, yazılı emir ile bozma kurumu olağanüstü bir yasa yolu olduğu öğretide ve uygulamada kabul edilmektedir. Yargıtayca incelenmeden kesinleşen kararlarda yasaya aykırılık saptandığı durumlarda karar aleyhe etki etmemek üzere bozulur.
Eğer bozma kararı hükümlüler lehindeyse bu durumda yapılması gereken işlem iki başlık altında açıkça belirlenmiştir:
a) Bozma nedeni hükümlünün cezasının tümüyle kaldırılmasını gerektiriyorsa, önce verilen cezanın çektirilmesine karar verilir.
b) Bozmadan sonra hükümlünün cezasının tümüyle kaldınlmasını gerektirmeyip de daha hafif bir cezanın uygulanması gerekiyorsa infazı gereken ceza kararda gösterilir.,
Bu hükümler açıkça göstermektedir ki, yazılı emir yoluyla aleyhe etki etmemek üzere bozma kararı ile birlikte, bozma hükümlü lehinde ise cezanın çektirilmemesine karar verilir ya da çektirilecek ceza kararda gösterilir. CMUY.nın 353. maddesinde yazılı beraat kararı ancak esas mahkemesi tarafından verilebileceği kanısına varıldığı" görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararından "sanığın beraatına" ibaresinin çıkartılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunce okundu gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; yazılı emirle bozma talebihde bulunulması üzerine yapılan inceleme "beraat" kararı verilip verilemeyeceğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
"Yazılı emir," Yargıtay denetiminden geçmeden kesinleşen kararların, Yargıtayca denetlenmesini sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Bu olağanüstü yola başvurulması sonucunda dosyayı inceleyen Yargıtay Özel Dairesi, yasaya aykırılık durumunu saptaması halinde hüakmü bozmakla birlikte, CYUY.nın 343.maddesi uyarınca, bozma nedenleri cezanın tamamen kaldırılmasını gerektiyorsa cezanın çekilmemesini; bozma nedenleri daha hafif bir çeza verilmesini gerektiriyorsa bu cezanın ned olduğunu kararında gösterecektir. Özel Daireninberaat kararı verilmesi gerektiğini saptaması doğal olarak cezanın da ortadan kaldırılmasını zorunlu kılar. Bu halde Özel Dairece "beraate" değinilmesinde yasaya aykırılıktan sözetmeye olanak yoktur.
Yine yazılı emirle bozma kararının davanın esasına ilişkin kararlara ilişkin olması halinde kural olarak yarılamanın tekrarlanması olanaksızdır. Ancak CYUY.nın 343.maddesinin son fıkrasında bozma kararının, davanın esasını halletmeyen birmahkeme kararı ile ilğili olması halinde yargılamanın tekrarlanacağı hükme bağlanarak bu hal ayrık tutulmuştur.
3.6.1936 gün ve 129-11 sayılı İçtihadı Birleştirme kararında ise "mahkumiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlardan olduğu belirtilmiştir.
Bu İçtihadı Birleştirme kararından da anlaşılacağı üzere davanın esasını halleden ve temyiz edilmeksizin kesinleşen bir karar, kanun yararına bozma istemininkabulü sonucunda bozulduıunda, tekrar yargılama olanağı bulunmadığından bozma nedeni cezanın tamamen kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın çekilmemesine de karar verilecek, cezanın tamamen çekilmemesini gerektirmeyip daha hafif bir cezanın uygulanmasını gerektirdiği takdirde ise uygulanacak ceza kararda gösterilecektir. Nitekim bu konu öğretide de değerlendirilmiş ve yazılı emir yoluyla yapılan incelemede bozma kararı verildiğinde, yeniden yargılama yapma olanağı bulunmadığından, hatalı kararın da ıslah edilmesi gerektiği belirtilmiştir. (Kunter-Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukuku, 11.Bası, sh.1204)
Suçun unsurlarının gerçekleşmediğinin saptanması halinde Yargıtayca verilecek ıslah kararı cezanın tamamen çekilmemesi, bir başka anlatımla "beraat" kararı olmalıdır.
Çünkü, artık Yerel Mahkeme hükmünün, tüm sonuçları ile birlikte ortadan kalkması gerekmektedir. Hukuka uygun olduğu belirlenen bir eylem nedeniyle yalnızca yasa maddesinde yer almadığından bahisle beraat kararı verilmemesi, ceza hukukunun amacı olan maddi gerçeğe ulaşmayı da engelleyecektir. Aksinin kabulü ile yalnızca cezanın çekilmemesine karar verilmesi ile yenitilmesi durumunda, suçun unsurlarının oluşmadığı sanığın hukuka aykırı bir eyleminin bulunmadığı belirlenerek hüküm bozulduğu halde, tüm sonuçları ortadan kalkmayacağından, örneğin sabıka kaydında yer alması nedeniyle, dolaylı olarak aleyhe sonuç doğurmaya devam edebilecektir. Öğretide de Kunter ve Yenisey, Ceza Muhakmesi Hukuku adlı eserlerinde, Yargıtayca verilebilecek ıslah kararlarını düzenleyen CYUY.nın 322.maddesi ile ilgili açıklamalarında, maddenin 4. bendinde yer alan "... hiç ceza hükmolunmaması gerekirse" ibaresinin, "beraata hükmolunması gerekirse" şeklinde yazılmamasını, yasada bu tür bir karar çeşidi bulunmadığını söyleyerek eleştirmiş ve Yargıtayca beraat kararı verilen örneklerin doğru olduğunu belirtmişlerdir. (11.Bası, sh. 1147-1153) Kaldı ki, yargısal kararlarda da beraat hükmedilmiş örnekler vardır. Ceza Genel Kurulunun 20.09.1993 gün ve 201-201 sayılı kararında sanıkların beraatlarına ve ayrıca cezanın çektirilmemesine karar verilmiştir.
İnceleme konusu somut olayda, sanığa yüklenen memura yalan beyanda bulunmak suçunun yasal unsurlarının bulunmadğı saptanmıştır. Sanığın eyleminin hukuka aykırılık oluşturmadığı bu durumda, beraatına karar verilmesi gerekmektedir. Bu itibarla Özel Dairece, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle Yerel Mahkemenin hükmü bozulmakla birlikte sanığın beraatına karar verilmesi isabetli olup, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Kurul Üyesi ise "Yargıtay C. Başsavcılığı itirazı haklı nedenlere dayandığından kabulüne karar verilmelidir." görüşüyle karşı oy kullanmıştır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığının itirazının REDDİNE, dosyanın yerine gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına tevdiine, 30.12.2003 günü oyçokluğu ile karar verildi.