Hukuki.NET

T.C
YARGITAY
Ceza Genel Kurulu
E: 2003/2-294
K: 2003/305
T: 30.12.2003

Yargıtay içtihatları bölümü

Yargıtay Kararı

 


TCK.526, CMUK.343
Emirlere uymamak suçundan sanık Semir Serkek'in TCY'mn 526/1, 647 sayılı Yasanın 4 ve TCY'mn 72. maddeleri uyarınca 249.139.800 lira hafif para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin Bakırköy 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 25.4.2002 gün ve 371-656 sayılı ceza kararnamesine yönelik itiraz Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesince 13.12.2002 gün ve 2002/312 sayılı karar ile reddedilmiş, Adalet Bakanımn bu karara yönelik yazılı emir yasayoluna başvurması üzerine,
Yargıtay 2. Ceza Dairesi 6.10.2003 güD.'ve 10205-11309 sayı ile;
"Emirlere aykınlık suçundan sanık Semir Serkek'in TCK.nun 526/1, 72, 647 sayılı Kanunun 4. maddeleri gereğince 249.139.800 lira hafifpara cezaSı ile cezalandırılmasına dair Bakırköy 4. Sulh CezA'Mahkemesinin 25.4:2002 gün ve 2002/371-656 sayılı ceza kararnamesine vaki itirazın reddine ilişkin Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2002 gün ve 2002/312 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 4.8.2003 gün ve 36967 sayılı yazılı emre müsteniden dava dosyası C.Başsavcılığının 2.9.2003 gün ve 2003/131913 sayılı ihbarnamesi ile Daireye gönderilmekle okundu
Mezkur ihbarnamede;
Tüm dosya kapsamına göre, sanığın imar planına konut olarak gösterilen binanın zemin katında izinsiz kilise açmak şeklinde belirlenen eyleminin, 3194 sayılı İmar Kanunu ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu kapsamında mercii tarafından değerlendirilebilecek bir konu
olması karşısında eylemin müsnet suçu oluşturmayacağı gözetilmeksizin itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 343, maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur,
Gereği Düşünüldü:
Yazılı emre dayanan ihbarname münderecatı yerincıe görüldüğünden Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 13.12.2002 gün ve 2002/312 D.İş karar sayılı hükmün CMUK.nun 343. maddesi gereğince bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu karara karşı 10.12.2003gün ye 131913 sayı ile;
"İtiraz konusu yapılan sorun, Bakırköy 1. Asliyğ Ceza Mahkemesinin 13.12.2002 gün ve 2002/312 D. İş sayılı kararının bozulmasında sonra, ayrıca "müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına" karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
"Yazılı Emir ile Bozma" kurumunun çerçevesi CMUY'nın 343.maddesinde çizilmiştir.
"Yazılı Emir ile Bozma" başlığını taşıyan madde hükmü aynen şöyledir :
" Hakim tarafından ve mahkemelerden verilen ve Y argıtay ca tetkik edilmeksizin katileşen karar ve hükümlerde kanuna muhalefet edildiğini haber alırsa Adalet Bakanı, o karar veya hükmün bozulması için Yargıtaya müracaat etmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı emir verebilir. Bu emirde bozulmayı müstelzim kanuni sebepler gösterilir.
Cumhuriyet Başsavcısı tebliğnamesine yalmz bu sebepleri yazar ve dosyayı Yargıtaya verir.
Yargıtay dermeyen olunan sebepleri varid görürse karar ve hüküm bozar. Mahkemelerden davanın esasına da şamil olarak verilen hükümlerin bu suretle bozulması alakadar kimseler aleyhine tesir etmez.
Bozulma, bu kimselerin lehine ise aşağıda yazıldığı gibı muamele olunur :
1- Varid görülen bozma sebepleri mahkUm olan kimsenin cezasının tamamiyle kaldırılmasını müstelzim ise, Yargıtay evvelce hükmolunan cezanın çektirilmemesini kararına ayrıca yazar.
2-Varid görülen bozma sebepleri mahkum olan kimsenin cezasının tamamiyle kaldırılmasını müstelzim olmayıp da hafif bir cezanın tatbiki mucip ise , Yargıtay tatbiki iktiza eden cezanın neden ibaret olduğunu kararında gösterir.
Eğer bozma davanın esasını halletmeyen kararlar hakkında ise, yeniden yapılacak İnceleme ve araştırma neticesine göre gereken karar verilir.
CMUY'nın 343. maddesi, yazılı emirlerinin kabulü halinde verilen bozma kararımn etkileri bakımından bozmanın, ilgilerin lehine olup
olmamasını gözönüne alarak bir ayırıma gitmiş bulunmaktadır. Buna göre :
Davanın esasına kapsayacak şekilde verilen bozma kararı eğer ilgililerin leyhine ise, bu bozma aleyhe etki etmez, Örneğin, bozma sonucunda daha ağır bir cezanın verilmesi gerektiği ortaya çıkacak olur ki, bu durum hükümlünün aleyhine olarak, onun durumunu ağırlaştıramaz. Eğer daha hafif ceza verilmesi gerekiyorsa biı cezanın kararda gösterilmesiyle yetinilecektir.
Yukarda açıklandığı üzere, Yasa, Yargıtay'ın verdiği yazılı emirle bozmanın ilgililerin lehine olması halinde, duruma göre, önceki cezanın çektirilmemesi, hükmün kaldırılmasi veya daha az ceza verilmesi yolunda karar vernlesini (kararı yazmasını) zorunlu kılmaktadır. Bunun nedeni, davanın esasını çözmeyen kararlar ayrık olmak üzere, bozma kararı kendisinden gönderilen ilk derece mahkemesinin yeni bir karar almasına veya herhangibir işlem yapmasına gerek bırakmamaktır.
Sonuç olarak, gerek öğretide gerekse uygulamada kabul edildiği gibi, davanın esasına ilişkin verilen ve kesinleşmiş kararların CMUY'nın 343. maddesi uyarınca bozulmasından sonra dosyanın, gerek yargı makarnlarında ve gerekse idare tarafından yeniden ele alınarak esasa ilişkin bir karar vermeleri olanağı yoktur.
Bu ilke somut olaya uygulandığında, Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 13.12.2002 gün ve 2002/312 sayılı kararı, davanın esasını halleden kararlardandır. Bu kararın bozulmasına ve cezanın çektirilmemesine karar verilmesi yerindedir ve yeterlidir. Yukarıda belirtildiği gibi, esasa ilişkin kararın yazılı emir ihbarı üzerine bozulmasından sonra idarenin işi ele alarak yeniden esasa ilişkin bir karar verme olanağı bulunmadığından, ';:müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına" cümlesinin bozma kararında yer almaması gerekirdi. Aksi halde,
CMUY'nın 343. maddesi son fıkrası koşulları gerçekleşmemiş bulunmasına karşın, dosyanın idarece ele alınıp yeniden ceza verebileceği sonucunu ortaya çıkaracağından, dolayısıyla hükümlü aleyhine olan böylesine bir uygulamanın anılan maddenin söylemine ve amacına ters düşeceği açıktır." görüşü ile itiraz yasayoluna başvurar'ak, Özel Daire kararından "müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına" ibaresinin çıkartılmasına ve "cezanın çektirilmemesine"cümlesinin eklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
CEZA GENEL KURULU KARARI
Somut olayda;
Sanık Semih Serkek 10.05.2001 tarihinde İstanbul Valiliğine dilekçe ile başvuruda bulunarak Türkiye Bağımsız Protestan Kiliseleri bünyesinde yer alan Bahçelievler Lütuf Kilisesi cemaati olarak Bahçelievler Siyavuşpaşa Gül sokakta bulunan bir apartmanın bodrum katını ibadethane olarak kiraladıklarını, halen irtibat bürosu olarak kullanıldığını, incil çalışmaları, seminerler ve cemaatin genel sosyal faaliyetlerinin yapildığım' bildirmiş, bilahare 2.11.2001 tarihinde bu bağımsız bölüm üzerinde sanık adına kat irtifakı tesis edilmiştir,
Bahçelievler Kaymakamlığınca sanığa gönderilen 11.12.2001 günlü cevabı yazıda; 3194 sayılı İmar Kanununa göre ibadet yerlerinin gelişigüzel yapılmasının mümkün olmadığı, ibadet hanelerin imar planında ayrılan ve İmar Kanunu Yönetmeliğinin Ek 1. maddesine göre yeni tesis alanları olarak belirlenen yerlerde yapılması gerektiği, bu kanun hükümleri doğrultusunda bina planında mesken, dükkan, ofis, vb. olarak ayrılan yerlerin amacı dışında (ev ve kilise olarak) kullamlmasının mümkün olmadığı, yine imar planında değişiklik yapılmadıkça kilise ve ibadet yeri olarak kullamlamayacağı aksi takdirdehakkındaTürk Ceza Yasasının 526. ve 529. maddeleri gereğince adli işlem yapılacağı bildmlmiştir.
Kolluk tarafından düzenlenen 12.8.2001 gün ve 17.2.2002 günlü tutanaklarda; binamn bodrum katımn 60 m2 büyüklüğünde olduğu, salonun ibadet yeri olarak kullamldığı, ayncaiçerisinde Hristiyanlıkla ilgili dini yayın, kitap; CD ve broşürlerin yer aldığı bir kütüphanesinin bulunduğu, ibadet yapilan yerde kürsü ve haç mevcut olduğu, samğın başkanlığında 5-10 kişilik bir grubun dini ayin yaptığı belirtilmiştir. Bahçelievler Belediye Başkanlığının 24.12.2001 günlü yazısında; sözkonusu parselin 1/5000 ölçekli nazım imar planında konut alanına ayrıldığı, bu parseldeki bina için 2981 sayılı Yasa gereğince ikinci bodrum katta kömürlük ve sığınak, birinci bodrum katta dükkan, zemin katta ve 5 adet normal katta İkişer daire olmak üzere iskan ruhsatı verildiğini, aynca 3030 sayılı Yasa gereğince hazırlanan ve onanma aşamasında bulunan 1/1000 ölçekli uygulama imar planında da sözkonusu parselin konut alanına aynıdığı bildirilmiştir.
Şikayetçi Süleyman Yönen ve bir kısım apartman sakini verdikleri ortak şikayet dilekçeleri ve hazırlık soruşturmasındaki ifadelerinde; sanık -Semir Serkek'in binanın, bodrum katındaki dükkam kiraladığım, daha sonra buraya İki tır yükü kitap, kaset, broşür vs. malzeme getirdiğini, Pazar günleri topladığı kişilerle sesli ayin yapmaları nedeniyle rahatsız olduklarını, uyarılara karşın ayinlerine devam ettiklerini, apartman ve sokak sakinleri olarak yasadışı faaliyetlere engel olunmasını istediklerini, Kat Mülkiyeti Kanununa göre kendisine muvafakat vermeyeceklerini belirtmişlerdir.
Sanık Semir Serkek hazırlık soruşturmasında verdiği ifaaesinde; eskiden işyeri olan kendisine ait bağımsız bölümü bir kısmı ibadethane, bir kısmıda depo olmak üzere iki ayn işiçin kullandığım, burada her sabah ve Pazar günleri 18-20 kişinin katılımı ile ibadet yaptıklarını, çay sohbetleri gerçekleştirdiklerini, bu hususta valiliğe bildiririı dilekçesi verdiğini belirtmiştir.
Sanığın bir binanın bodrum katında izinsiz ibadethane açıp gelenlere hristiyanlıkla ilgili vaaz verdiği iddiası ve yetkili mercilerin emirlerine uymamak suçundan TCY'nın 526. maddesi uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davas açılması üzerine Bakırköy 4.Sulh Ceza Mahkemesinin cea kararnamesi ile, sanğın bu suçtan TCY'nın 526/1 ve 647 sayılı Yasanın 4.maddeleri uyarınca 249.139.800 lira hafif para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, bu karara yönelik itiraz da Bakırköy 1.Asliye Ceza Mahkemesince reddedilmiştir.
Adalet Bakanı bu karara karşı; "sanığın nazım imar planında konut olarak gösterilen binanın zemin katında izinsiz kilise açmak şeklinde belirlenen eyleminin, 3194 sayılı İmar Kanunu ve 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunukapsamında merci tarafıridan değerlendirilebilecek bir konu olması karşısında eylemin müsnet suçu oluşturmayacağı" görüşü ile yazılı emir yasayoluna başvurmuş, istemi yerinde bulan Özel Daire; Bakırköy 1. Asliye Ceza Mahkemesi kararının bozulmasına ve müteakip işlemlerin mahallinde merciince yapılmasına karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise bu. karara karşı; davanın esasına ilişkin kararların yazılı emir yoluyla bozulmasından sonra dosyanın, gerek yargı makamlarında ve gerekse idare tarafından yeniden ele alınarak esasa ilişkin bir kararverilmesine olanak bulunmadığından, Özel Daire kararından "müteakip işlemlerin nıahallinde yapılmasına" ibaresinin çıkartılarak, "cezanın çektirilmemesine" ibaresinin eklenmesi gerektiği görüşüyle itiraz etmiştir.
Görüleceği üzere somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, esası çözen karara karşı yazılı emir yasa yoluna başvurulması üzerine bozma kararı veren Özel Dairenin, aynı zamanda cezanın çektirilmemesine de karar vermesi gerekip gerekmediğine ilişkindir.
Yetkili merciilerin emirlerine uymamak suçu T.C. Yasasının "Kabahatlar" başlığını taşıyan "3. kitap" "Birinci Bab", "Birinci fasıl"da düzenlenen, 526 ıncı maddesinde hüküni altına alınmıştır. Yasaların açıkça yollamada bulunmadığı, yetkili idari ve adli makarnların verdikleri emir ve aldıkları önlemlerin yaptmmsız kaldıkları hallerde, maddenin uygulanabilmesi için başka bir suç oluşturnlayan, adli işlemlere veya kamu düzeni, kamu güvenliği veya genel sağlığın korunması amacıyla verilmiş idari bir emir veya önleme uyulmamış olması gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulumuzun 2.5.1994 gün ve 105-131 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, bu suçun oluşabilmesi için;
a- Verilmiş bir emir veya alınmış bir önlem olmalıdır. Bu tasarruf (emir veya önlem) Devlet ile ferdin tabiyet ilişkisinden doğmuş bulunmalıdır. Devlet bu tasarrufuyla vatandaşına karşı subjektif değerlendirme hak ve yetkisini kullanarak, onun hareketine yön vermektedir.
Yetkili merci tarafından verilen bu emir somut bir olaya ilişkin olabileceği gibi, soyut bir olaya ilişkin de olabilir. Genel kamu düzeni için verilen bu emirler ve koulan önlemler gruplara veya kişilere ya da genel olarak topluma yönelik olabilir.
b- Emir ve önlemler Yasa ve nizamlara uygun olmalıdır.
c- Emir veya önlem yetkili makam tarafından alımnış olmalıdır.
d- Verilen emir veya alınan önlem adli işlemler veya kamu güvenliği ve kamu düzeni
veya genel sağlık gereği alınmış olmalıdır. Bu itibarla yetkili makam tarafından verilmiş bir emir veya önlem adli veya kamu güvenliği ve kamu düzeni veya genel sağlıkla ilgili değilse, Yasaya uygun olsa bile bu suç oluşmaz. Zira suçla korunan hukuki yarar kamu düzeninin korunmasıdır.
Kamu güvenliği sebepleri ise, Vatandaşın insanca, huzur ve barış içinde yaşamasıdır. Bu amaca aykırı, zararlı, toplumu tehdit eden her türlü hareketler kamu güvenliğini bozar.
Genel sağlığın korumnası ise, toplumun çeşitli hastalıklarından korunması için alınan emir ve önlemleri içermelidir.
e- Eylem başka bir suç oluşturmamalıdır. Verilen emir veya alınan önleme aykırılık bağımsız suç olarak düzenlemnişse TCY. 526. maddesi uygulanamaz.
Sanığa iddianame ile yüklenen eylem 3194 sayılı İmar Yasası ile 634 sayılı Kat Mülkiyeti Yasasında suç olarak düzenlemnemiştir. Sanığın idari makamlara yaptığı başvuru üzerine Bahçelievler Kaymakamlığınca verilen karar ise İmar Yasası ve uygulamalarım açıklayıcı içerikte olup doğrudan kamu güvenliği ve düzeni ile ilgili bulumnadığından, sanığın bir binamn bodrum katında bulunan ve imar planlarında işyeri olarak görünen bağımsız bölümü kilise haline getirip hizmete açmak eyleminde TCY'mn 526. maddesinde belirtilen yetkili mercilerin emirlerine uymamak suçunun unsurlarımn oluşmadığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, CYUY'nın 343. maddesinde, hakim tarafından veya Mahkemelerden verilip Yargıtay'ca incelemneksizin kesinleşen hüküm ve kararlarda y'iısaya aykırılık bulunduğunu haber alan Adalet Bakanımn, o karar veya hükmün bozulması bakımından Yargıtaya başvuruda bulumnası için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazılı emir verebileceği öngörülmüştür. Olağanüstü bir yasayolu olan ve öğretide "olağanüstü temyiz" de denilen yazılı emir yasayolu ile gerekleştirilen başvuru üzerine, Yargıtay, ileri sürülennedenleri yerinde bulursa karar ve hükmü bozacaktır.
Yasamızdaki düzenlernede bozma sonrası yapılacak işlemler yönündenikili bir aynma gidilmiştir. Şayet bozma davanın esasım halletmeyen mahkeme kararları hakkinda ise, Yargıtay hükmü bozduktan sonra dosyayı yeniden inceleme ve araştırma yaparak sonucuna göre bir karar vermek üzere hükmü bozulan mahkemeye gönderecektir. '"
Davanın esasına şamilolarak verilen hükmün bozulması halinde ise, bozma sebebi cezanın tamamıyla kaldınlmasını ger.ektiriyorsa, Yargıtay, önceden hükmolunan cezamn çektirilmemesini kararına yazacak, bozma nedenine göre daha hafif bir ceza uygulanması gerekiyorsa, bu takdirde de uygulanacak cezayı kararında gösterecektir.
Görüldüğü üzere yasamız, davanın esasını halleden hükümler yönünden başvurulan olağanüstü temyiz (yazılı emir) yasayolu nedeniyle verilen bozma kararlarının, olağan yasayolu olan temyiz üzerine verilen bozma kararlanndan farklı bir sonuca, bağlamış ve olağanüstü temyiz halinde yeniden yargılama yapılmasını engellemiştir.
Nitekim 26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; "Adalet Bakamnın uygulamadaki hatalardan başka esas ve hükme etkili olan hatalardan dolayı da yazılı emir vermeye yetkili olduğu, yazılı emir üzerine bozulan mahkeme hükmünün davanın esasını hallettiği surette yargılamanın tekrarlanınaması, davanın esasım halletmediği. surette yargılamanın tekrarlanması gerektiği," 3.6.1936 gün ve 129/11 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında ise; "mahkuımiyet ve beraat kararı ile zamanaşımı, af ve davadan vazgeçme gibi düşme sebeplerine dayanılarak verilen kararların davanın esasını halleden kararlar olduğu" belirtilerek "yargılamanın tekrarlanması yasağı"nın sınırları belirlenmiştir.
Bu açıklamalardan sonra somut olayı değerlendirdiğimizde; sanığın unsurları oluşmadığı halde yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçundan mahkümiyetine ilişkin ceza kararnamesine yönelik itirazın reddi karan yerinde değildir. Bu bakımdan, Özel Dairenin bozma kararı isabetli ise de, bozulan karar mahkumiyete ilişkin olup davanın esasını halleden niteliktedir. Mahallinde yeniden inceleme ve araştırma yapılmasına yasalolanak bulunmadığı gibi, bozma nedenine göre de cezanın tamamıyla kaldırılması gerekmektedir. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire kararından "müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına" ibaresinin
çıkartılarak, "sanığa evvelce hükmolunan cezanın çektirilmemesine" ibaresinin eklenmesine karar verilmelidir.
Çoğunluk görlişüne katılmayan beş Kurul Üyesi; "Özel Daire kararının haklı nedenlere dayandığını" ileri sürerek itirazın reddi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmış, iki Kurul Üyesi. ise; "sanığa yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğunu" belirterek itirazın bu değişik gerekçe ile kabulü gerektiği görüşü ile gerekçe yönünden karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, Yargıtay 2.Ceza Dairesinin 6.10.2003 gün ve 10205-11309 sayılı bozma kararından, "müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına" ibaresi çıkanlarak, "sanığa evvelce hükmolunan cezanın çektirilmemesine" ibaresinin eklenmesine, 30.12.2003 günü oyçokluğu ile karar verildi.
.
İçtihat:
Hukuk Forumlarından Seçmeler
  • [Sorumluluk hukuku] Dijital Sağlık ve Yasal Düzenlemeler: Bitkisel Ürünlerin Online Satışı 
  • 01.05.2025 13:12
  • 2. küçük dairemde kira artış anlaşmazlığı 
  • 29.04.2025 15:42
  • Sözleşmede anarak whatsapp yazışmalarının yasal bildirim kanalı ilan edilmesi. 
  • 29.04.2025 00:17
  • Sözleşmedeki "görüş alınarak" ifadesi, görüşü alınan tarafa eylemi engelleme hakkı verir mi? 
  • 29.04.2025 00:03
  • [Babalık davaları] Evlat edinilen çocukların eski baba adı değişimi hk. 
  • 27.04.2025 11:06


    Yeni Mevzuat

  • KDV Filo Kiralama Şirketleri (Fleetcorp) Borçlarını Devir ALan Varlık Yönetim Şirketleri 

  • Filo Kiralama Şirketlerinin Borçlarının Varlık Yönetim Şirketlerine Devri Halinde KDV 

  • Trafik kazasında kusuru olmayan alkollü sürücüye kasko hasarı ödenir 

  • Keşide tarihinin tahrif edildiği ve ibraz sürelerinin geçtiği çekler Borçlu olunmadığının Tespiti 

  • İkinci Nesil İnternet Sitelerinin Hukuki Statüsü 




  • YARGITAY KARARLARI :
    İçtihat Arama motoru anasayfa   2007   2006   2005   2004   2003    2002    2001    2000   1999    1998    1997    1996   1995   1994   1993    1992    1991    1990    1989    1988    1987    1986    1985    1984    1983    1982    1981    1980    1979    1978    1977    1976    1975    1974    1973    1927-1972

    Diğer Bölümlerimiz +
    Tüm Hukuki NET forumları + Hukuki Portal + Hukuk Haberleri + Sözleşme ve dilekçe örnekleri + Mevzuat ve bilimsel incelemeler + Hukukçu Blogları + Avukat ilanları + Videolar + Linkler + Ansiklopedi ve Sözlük +

    İçtihat Arşivi  Eski içtihat dizini